Özel Haber: Sümeyye Aksu
İsrail 7 Ekim’den bu yana dünyanın gözü önünde hiç kimseden ve hiçbir kurumdan çekinmeden elektrik, su ve gıda girişini engellemek, yakıt sevkiyatını durdurmak, sivillerin sığındığı hastane, kamp ve dini yapıları bombalamak, göçe zorlanan halkı hedef almak, fosfor bombası kullanarak sivil katliamlarına devam ediyor.
İsrail’in eylemlerinin yasallığı tartışılıyor
İsrail ile Gazze arasında yaşanan çatışmalar, dünyadaki tüm savaşlar gibi İkinci Dünya Savaşı'nın ardından ortaya çıkan karmaşık bir uluslararası hukuk sistemi kapsamına giriyor. Bu sistem, devletlerin askeri güç kullanmasını ve düşmanlıkların yürütülmesini düzenliyor. Hemen hemen her savaşta olduğu gibi şu anda Hamas ile İsrail devletinin eylemlerinin yasallığı tartışılıyor. İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazellileri her gün bombalıyor. Bu saldırılarda savaş suçlarını aralıksız işliyor.
BM: Hukuku ihlal eden herkesin sorumlu tutulması gerekiyor
Doğu Kudüs ve İsrail dahil işgal altındaki Filistin topraklarına ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, 10 Ekim'de yaptığı açıklamada son günlerde her iki tarafta savaş suçlarının işlenmiş olabileceğine dair kanıt bulunduğunu ve uluslararası hukuku ihlal eden ve sivilleri hedef alan herkesin suçlarından sorumlu tutulması gerektiğini söylemişti. Yıllardır baskı, şiddet ve abluka altında direnen Filistin Devleti, 2014 yılındaki saldırılar sonrası 2015’te Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) kuran Roma Statüsü’ne taraf olmuş, İsrail’in saldırılarının suç olduğuna ilişkin şikayetini mahkemeye bildirmişti.
Peki, savaş suçları nasıl belirleniyor? Uluslararası Ceza Mahkemesi için İsrail’in işlediği suçlar hangi kapsamda? İsrail, nasıl savaş suçlusu ilan edilebilir? Yargılama nasıl olur? İstanbul Medipol Üniversitesi’nden Dr. Abdullah Musab Şahin ile konuştuk.
“Savaş suçu, insanlığa karşı işlenen suçlardan ve soykırımdan farklı”
Savaş suçlarının esas itibariyle insanlığa karşı işlenen suçlardan ve soykırım suçundan farklılık gösterdiğini söyleyen Dr. Şahin, “Savaş suçu açısından silahlı çatışmanın başlangıç ve bitiş tarihi arasında işlenen suçlar önemlidir. Dolayısıyla esas itibariyle savaş suçu insanlığa karşı işlenen suçlardan ve soykırımdan farklıdır. Farklı mevzuatı ve farklı yargılanma aşamasına tabidir” dedi.
“Kamusal alanlara saldırılması savaş suçu sayılır”
“Genel itibariyle savaş suçlarının yargılanması için 2000’li yılların başında UCM kuruldu. Bazı devletler kuruluş sürecinde çekincelerini beyan ederken, bazı devletler çekinme beyan etmeksizin kabul ettiler” ifadelerini kullanan Dr. Şahin, “Silahlı çatışmanın başlangıç ve bitiş dönemleri arasında hastanelerin, okulların bombalanması, bireylerin toplandığı kamusal alanlara saldırı düzenlenmesi bunların her biri savaş suçlarından sayılır. Silahlı çatışma olduğu için savaş suçları açısından, hastanelere, okullara yapılan saldırılar veya yollara yapılan saldırılar bunların her biri uluslararası ceza mahkemesinin yargı alanına girer. Bunların meşruiyeti de kaynağı da Roma statüsünden kaynaklanır” diye konuştu.
“İsrail, 7 Ekim Aksa Tufanı öncesi zaten yargılanıyordu”
Türkiye’de İsrail’in savaş suçu işlediğine ve soykırım suçlusu olduğuna dair İstanbul 2 No’lu Barosu’nun başlatmış olduğu bir süreç var” diyen Dr. Şahin, “Dilekçeler toplanıyor ve uluslararası ceza mahkemesinde İsrail’in savaş suçlusu olarak yargılanması talep ediliyor. Fakat halihazırda İsrail’in 7 Ekim Aksa Tufanı öncesindeki süreçte yargılandığını biliyoruz. İsrail, savaş suçları açısından zaten yargılanıyordu bu süreç devam ediyor. Bu aşamada Türkiye delil sunma noktasında veya müstakil olarak bir soruşturmanın açılması noktasında çalışmalar yapıyor. Bu daha çok sivil toplum örgütleri şeklinde karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.
“Soykırım suçunun gerçekleştiği noktasında ittifak olduğunu söyleyebiliriz”
İlk zamanlarda Avrupa ve ABD kamuoyunda biraz daha soykırım meselesine şüpheli yaklaşıldığını vurgulayan Dr. Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Nispeten makul sayılabilecek gruplar işte akademisyen grupları, uluslararası hukukçular İsrail’in yapmış olduğu eylemleri ‘yavaş soykırım’ ya da ‘soykırım başlangıcı’ olarak nitelemişlerdi. Günümüzde gelen süreçte mevcut durumda çoğunluk tarafından en azından kitleler arasında ya da bildirilerde vs. biz bunu görüyoruz. Gelen süreçte yapmış olduğu eylemler soykırım olarak nitelendiriliyor. Hastane, okul bombalanması vs. bunlardan sonra artık uluslararası hukuk kapsamına giren en ağır suç olan soykırım suçunun gerçekleştiği noktasında bir ittifak olduğunu söyleyebiliriz”
Cenevre sözleşmesi ne diyor?
Dr. Şahin, Cenevre Sözleşmelerinin ve uluslararası insancıl hukukun genel amacının, savaş zamanlarında sivilleri korumak ve savaş sırasında yaşanan acıları azaltmak olduğuna dikkat çekti. Savaş suçları ve soykırım suçunda Cenevre Sözleşmesi’nin uygulanabileceğini dile getiren Dr. Şahin,
“Hâlihazırda işleyen bir süreç var. Bu delil toplama süreci hala devam ediyor fakat bu ne zaman sonuçlanır bilinmez. Cenevre sözleşmesi burada savaş suçlarının tespiti açısından önem taşıyor. Bizim az önce söylediğimiz silahlı çatışma başlangıç ve bitiş süreci arasındaki bireylere yönelik eylemler veya kitlesel manada bireylerin toplandığı yerlere yönelik eylemler bir başka tabirle kamusal faaliyetlerin görüldüğü alanlara yönelik saldırılar bunların hepsi Cenevre sözleşmesi kapsamında” değerlendirmesinde bulundu.
“Soykırım uluslararası suçlar arasında en ağır suç”
Soykırımın uluslararası suçlar arasında en ağır suç olarak kabul edildiğini dikkat çeken Dr. Şahin sözlerini şöyle tamamladı;
“İnsanlığa karşı suçlar ve soykırım savaş suçlarından farklı olarak silahlı çatışmanın başlangıç ve bitiş anıyla sorun olmaksızın İsrail’in yapmış olduğu her türlü eyleme uygulanabilir. Bunu özellikle vurguluyorum çünkü bazıları tarafından soykırımın olmadığı ileri sürülüyor. Silahlı çatışmanın mevcut olup olmaması veya bu çatışmanın yalnızca Hamas ile İsrail arasında bir çatışma olarak görülmesi yapılan eylemlerin İsrail’in yapmış olduğu eylemlerin kabulüne veya insanlığa karşı suç olarak kabulüne engel değil. Zaten savaş suçları açısından biz olduğunu söylüyoruz. Fakat silahlı çatışma yoktur vurgusu yapanlar açısından da insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçunun gerçekleştiğini kabul etmek gerekir”