Haber: Selim Ercan

Türkiye’de afet risklerinin azaltılmasına yönelik bazı çalışmaların olduğunu ancak söz konusu çalışmaların yeterli olmadığına dikkat çeken Hüseyin Alan, “Önümüzdeki günlerde İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir-iki yıldır hazırlanan ve yanılmıyorsam da aldığım duyumları söylüyorum; Afet Risk Azaltma Kanun Tasarısı konusunda İçişleri Bakanlığı herhâlde bir deklarasyon yapacak. Deklarasyon konusunda hazırlıkların olduğunu biliyorum” ifadelerini kullandı.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, Afet Risklerinin Azaltılması Günü dolayısıyla Elips Haber’e konuştu. Bazı sistemler kurularak afet risklerinin azaltılması gerektiğine vurgu yapan Alan, şunları söyledi:

“Türkiye afetlere hazır değil, eksiklik var”

“Türkiye afetlere hazır değil, eksiklik var. Türkiye’de geçmişten bu yana afet esnası ve afet sonrası müdahale ve iyileştirme üzerine odaklanan ama afet öncesi risk azaltmayı hemen hemen aklına hiç getirmeyen yönetsel mevzuat söz konusu. Bütün dünya hızlı bir şekilde afet risk azaltmayı amaçlayan bir yapıya doğru hızlı bir şekilde evrilmesine rağmen ülkemizde buna ilişkin henüz doğru düzgün bir çalışma yok. Bazı çalışmalar var ülkemizde ancak çok yetersiz.

“Kurumsal yapımızda zafiyetler söz konusu”

AFAD Başkanlığı’nın geçtiğimiz yılın haziran ayında kurumsal şeması değişti. Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürlüğü kuruldu burada. Bunun Afet ve Risk Azaltma Genel Müdürlüğü haline dönüştürülmesi isim ve kapsam olarak birinci talebimizdi. Mutlaka Afet ve Risk Azaltma Daire Başkanlıklarının kurulması talebimiz vardı. 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra yerel idarelerin bünyesinde Afet İşleri Başkanlıkları oluşturdular. Buda risk azaltmayı değil bütün afet işlerini bir arada toparlayabilme anlayışıyla ortaya çıktı aslında. Kurumsal yapımızda bu zafiyetler söz konusu.

“İçişleri Bakanlığı, Afet Risk Azaltma Kanun Tasarısı konusunda deklarasyon yapacak”

Önümüzdeki günlerde İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir-iki yıldır hazırlanan ve yanılmıyorsam da aldığım duyumları söylüyorum; Afet Risk Azaltma Kanun Tasarısı konusunda İçişleri Bakanlığı herhâlde bir deklarasyon yapacak. 13 Ekim tarihi itibariyle sizde onu takip ederseniz iyi olur.  Böyle bir deklarasyonun olacağına ilişkin haberler geziyor. Gerek bu deklarasyonun olup olmayacağı gerekse yasal tasarısının son halini alıp Meclis’e sevk edilme aşamasına gelip gelmediği konusunda bilgi sahibi değilim ama bir hazırlıklarının olduğunu biliyorum. Türkiye, belki bu yasal düzenleme ile birlikte biraz daha afet risk azaltmaya odaklanan bir kurumsal yapılanma, mevzuat düzenlemesi ve uygulamaya geçer diye inanmak istiyorum.

Aksi takdirde biz sadece müdahale, afet sonrası iyileştirme ile uğraşan bir ülke konumundan kurtulamayacağız. Hâlbuki dünyada afet öncesi yapılan bir birim risk azaltma çalışma ya da maliyet müdahale, ya da afet gerçekleştikten sonra beş birime çıktığını biliyoruz.

“Afet yönetim anlayışımızı mutlaka değiştirmemiz lazım”

Afet yönetim anlayışımızı mutlaka değiştirmemiz lazım. Afet risklerini azaltma stratejisi çerçevesinde bütün mekanizmalarda değişiklik yapmamız lazım. Afet riski varsa ‘hayır’ diyeceğiz. Dere yatağına ev yapmayacağız.

“Bazı sistemler kurarak riskleri bertaraf etmeliyiz”

Afetleri iki gruba ayırıyoruz doğa kaynaklı afetler ve insan kaynaklı afetler olmak üzere. Tehlike kaynağının ne tür olaylara neden olacağının öngörülmesini risk olarak değerlendiriyoruz. Risk azaltma dediğimiz şey de öngörülebilir riskleri azaltma çalışmasına denir. Öngörülerde bulunmak ve riskleri azaltmamız gerekiyor. Bazı sistemler kurarak riskleri bertaraf etmeliyiz.

“Tüketen ve kirleten bir anlayıştan; koruyan, düzenleyen, azaltan bir sistematiğe hızla yaklaşmamız gerek”

İklim değişikliği sıklıkla karşılaştığımız bir olgu. İnsanoğlunun faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğini azaltabiliriz. Karbon miktarının artıyor olması hava kirliğini artırıyor. Karbon salınımını azaltmamı lazım. Enerjide dönüşümü sağlayabilmemiz lazım. Fosil yakıtlar karbon salınımına neden olan önemli araçlardan biridir, bunları azaltmamız lazım. Yenilenebilir enerji teknolojilerine geçmemiz lazım. Yeşil teknolojiye hız şekilde adapte sağlamalıyız.

Tüketen ve kirleten bir anlayıştan; koruyan, düzenleyen, azaltan bir sistematiğe bizim hızla yaklaşmamız gerek. Aksi takdirde kirleten ve tüketen bir anlayışla biz bugünkü doğamızı, çevremizi, havamızı toprağı kirletmeye devam edeceğiz.”

Editör: Selim Ercan