Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesiyle ilgili aralarında çok sayıda kamu görevlisinin de yer aldığı 15 sanıklı dava Yargıtay tarafından bozulmuştu. Bozma kararının ardından İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya bazı tutuklu sanıklar bulundukları cezaevinden Sesli ve Görüntü Bilişim Sistemi(SEGBİS) ile bağlandı. Taraf avukatları da duruşma salonunda hazır bulundu.
Dink ailesinin avukatı Genelkurmay Başkanlığına yazı yazılmasını talep etti
Duruşmada Dink ailesinin avukatlarından Havva Hülya Deveci, kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerinin devam ettiğini söyledi. Deveci, Genelkurmay Başkanlığı'na yazı yazılarak başkanlığın internet sitesinde yer alan 24 Şubat 2004 tarihli basın açıklamasının neden ve ne amaçla yapıldığını, yine aynı tarihte Hrant Dink ile İstanbul Valiliği'nde gerçekleşen görüşme sonrası Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı (MİT)'na iletilen raporun, kurumlarına iletilip iletilmediğinin sorulmasını talep etti. Valilikte söz konusu tarihte gerçekleşen görüşmeye ilişkin Hüseyin Kubilay Günay, Özel Yılmaz ve Handan Selçuk'un tanık olarak dinlenilmesini talep eden avukat Deveci, Şenkal Atasagun'un Genelkurmay Başkanlığı'ndan kim tarafından arandığının ve Hrant Dink ile neden görüşülmesinin istendiğinin sorulmasını istedi. Avukat Deveci, cinayete giden sürecin aydınlatılmadan, cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılamayacağını belirtti.
Haksız yere iki buçuk yıldır tutukluyum
Duruşmada söz verilen sanık Hasan Durmuşoğlu, "O dönemde kaçma imkanım varken kaçmadım saklanmadım. Ama haksız yere iki buçuk yıldır tutukluyum. Tutuksuz yargılanmayı talep ediyorum" dedi. Sanık Oğuz Karakaya ise "Dink cinayetinde ek iddianame ile dahil edilmem sentetik delil ile üretilmiştir. Noktasına virgülüne kadar sahtedir. Ogün Samast'ın şaibeli beyanları üzerine soruşturma yürütülmüştür" diye konuştu.
Dosya, mütalaa için savcıya gönderildi
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Gazi Günay, Hasan Durmuşoğlu, Muharrem Demirkale, Okan Şimşek, Osman Gülbel, Veysel Şahin ve Yavuz Karakaya'nın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Heyet, mütalaasını hazırlaması için dosyanın savcıya gönderilmesine hükmetti.
Hrant Dink iddianamesi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, binlerce kişinin "Hepimiz Ermeniyiz" şeklinde sloganlar atarak sokaklara çıkması, uluslararası alanda siyasi iktidarın karşı karşıya kaldığı zorluklar birlikte değerlendirildiğinde Hrant Dink cinayeti ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından hedeflenenin, azınlıkların ötekileştirilmesi, siyasi iktidara güvensizlik, can ve mal güvenliğinin sağlanmaması gibi söylemlerin yaygınlaştırılmasıyla Anayasa'nın öngördüğü düzenin fiilen uygulanmasını önlemek olduğu belirtildi. İddianamede, vahim eylem niteliğinde gerçekleşen bu cinayet sonrasında basına servis edilen fail Ogün Samast'ın Türk Bayrağı önünde Samsun İl Jandarma görevlileriyle birlikte çekilen fotoğrafları aracılığıyla da Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine sızan FETÖ/ PDY silahlı terör örgütü mensuplarının yönetim kadrolarına yerleştirilmesi amacıyla, Balyoz ve Ergenekon yargılamalarına delil oluşturulmaya çalışıldığı aktarıldı. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nün cinayette ihmali olduğu ileri sürülerek ve bu yönde delil oluşturulmaya çalışılarak yönetim kadrolarına FETÖ/ PDY silahlı terör örgütü mensuplarının atanmasının sağlandığı anlatıldı. 2009 yılında başlayan Selam Tevhid soruşturması, 2012 yılındaki MİT kumpası, 2013 yılındaki 17-25 Aralık soruşturmaları aracılığıyla Başbakan, bakanlar, MiT Başkanı ile devletin üst kademesinde bulunan birçok üst düzey kamu görevlisinin dinlendiği ve takip edildiği gibi gerçeği yansıtmayan delillerin oluşturulması suretiyle meşru hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik operasyonlar yapıldığı, bunlardan bir sonuç elde edemeyen örgütün nihayetinde 15 Temmuz 2016 tarihinde Anayasal düzene yönelik darbe girişiminde bulunduğu belirtildiği iddianamede, sanıklar Hasan Durmuşoğlu, Osman Gülbel, Mehmet Ayhan ve Onur Karakaya'nın ihmalleri nedeniyle Hrant Dink'in ölümüne neden oldukları ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Kasten öldürme" suçundan yargılanarak mahkum oldukları, bu mahkumiyetlerinin de Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nde onanarak kesinleştiği kaydedildi. Sanıkların eylemlerinin aynı zamanda "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçunu da oluşturduğu belirtilerek ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle cezalandırılmaları istendi.
Davanın geçmişi
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu kamu görevlilerinin ihmali davasında, 26 Mart 2021'de kararını açıklamıştı. 78 sanıklı davada, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in arasında bulunduğu 13 firari sanığın dosyası ayrılmıştı. Kararda, cinayetin FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda işlendiğine kanaat getirildiği vurgulanmıştı. Toplam 26 sanığa çeşitli suçlardan değişik oranlarda mahkumiyet kararı verilmişti. Bazı sanıklar yönünden beraat, bazı sanıklar hakkında davanın düşürülmesine hükmedilmişti. Mahkumiyetleri bozulan sanıklar eski subay Muharrem Demirkale, eski Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Osman Gülbel, Yavuz Karakaya, Bekir Yokuş, Hasan Durmuşoğlu, Faruk Sarı, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, Okan Şimşek, Gazi Günay, Veysal Şahin, Volkan Şahin, Şükrü Yıldız ve Mehmet Ali Özkılınç yönünden dosyayı yerel mahkemesine göndermişti.