BBC Türkçe'nin haberine göre, Ermeni Cemaati'nin önde gelen isimlerinden Dink, her yıl aynı gün gazetenin İstanbul Şişli'deki eski binası olan Sebat Apartmanı önünde yapılan törenle anılıyor.
Binaya her yıl Dink anısına üretilen görüntüler yansıtılıyor. Bu yılki görüntüyü Memed Erdener tasarladı.
Dink, 1996 yılında "Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır" düşüncesiyle Türkçe ve Ermenice yayımlanan gazeteyi çıkarmaya başlamıştı.
Hrant Dink öldürüldüğü hafta yayımlanan "Ruh halimin güvercin tedirginliği: Neden hedef seçildim?" başlıklı son yazısında "Türklüğü aşağılama" suçlaması ile hakkında açılan davalara değinmiş; gazete haberlerinde, köşe yazılarında, televizyon programlarında "Türk düşmanı" olarak ünlendiğini söylemişti.
Ayrıca aylardır yüzlerce telefon, email, mektup ile tehdit edildiğini anlatarak, birilerinin kendisine "haddini bildirmek için harakete geçtiği" düşencesini paylaşmıştı.
Dink aynı yazıda "Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce..." dedi.
Yazının son bölümü yayınlandıktan iki gün sonra Ogün Samast adlı bir kişi tarafından öldürüldü.
23 Ocak 2007'deki yüz binlerce kişinin katıldığı cenazesinde "Hepimiz Ermeniyiz" yazılı dövizler taşındı.
Cinayetle ilgili yürütülen soruşturmalar sonunda açılan davalarla ilgili tartışmalar devam ediyor.
Bu davaların bir kısmı cinayetin ardından 18 yıl geçmesine rağmen sürüyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Dink ailesinin avukatlarından Hülya Deveci, "Cinayete giden süreç soruşturma ve kovuşturmalara konu yapılmıyor. Hrant Dink'in hedef haline getirilme süreci araştırılmadan cinayet gerçek anlamda ortaya çıkamaz. Soruşturma ve kovuşturmalar bu noktada daraltılarak ve eksik yapıldığı için bugün bu noktadayız" diyor.
Deveci'ye göre dava sürecinde yaşanan en büyük ikinci "ihmal" ise, şüpheli ve sanık kamu görevlilerinin yargılama sürecinde görevlerine devam etmeleri:
"Kamu görevlileri görevlerine devam ettikleri için mahkeme hep şüpheli ve sanıklardan bilgi ve belge istemek zorunda kaldı. Bu da soruşturma ve kovuşturmaları sakatlayan bir durum çünkü şüphelilerin ve sanıkların gönderdikleri bilgi ve belgeler elbette manipulasyona dayalıydı ve yanlış yönlendirmeler olduğunu düşünüyoruz."
Cinayetten sonra neler yaşandı?
Hrant Dink'in İstanbul'un Şişli ilçesinde ana cadde üzerinde suikasta uğramasından kısa süre sonra, güvenlik kamerası kayıtlarından cinayet şüphelisi tespit edildi.
Şüpheli Ogün Samast'ın görüntüleri İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.
O tarihte 17 yaşında olan Samast, suikasttan 36 saat sonra babasının ihbarı üzerine Trabzon'a gitmek üzereyken Samsun Otogarı'nda gözaltına alındı.
Samast ile birlikte cinayette kullanılan silah da ele geçirildi.
Anadolu Ajansı, Samast'ın sorgusunda cinayeti kabul ettiğini ancak pişman olmadığını söylediğini bildirdi.
Haberlere göre, Samast, suikastı Yasin Hayal'in talimatı üzerine işlediğini de ifade etti. Yasin Hayal'in adı daha önce 2004 yılında Trabzon'da bir fast-food restoranında altı kişinin yaralandığı bombalama olayına karışmıştı.
Samast'ın ifadelerinin ardından Hayal de gözaltına alındı.
Hayal de ifadesinde cinayeti Erhan Tuncel ile birlikte planladığını söyledi.
Bu ifade üzerine Tuncel de yakalandı. Tuncel'in bir dönem Trabzon Emniyet Müdürlüğü için muhbirlik yaptığı ortaya çıktı.
Basında, Tuncel ve Hayal'den Samast'ın "ağabeyleri" olarak bahsedilmişti.
Samast'ın yakalandıktan birkaç gün sonra bazı güvenlik görevlileriyle birlikte Türk bayrağı önünde çekilmiş görüntüleri bir televizyon kanalında yayımlandı.
Bu görüntüler, bir yandan büyük tepki yaratırken, cinayette kamu görevlilerinin rolü olup olmadığına dair soruların da daha kuvvetle gündeme gelmesine neden oldu.
Hrant Dink'in eşi Rakel Dink cenaze töreninde yaptığı konuşmada, "Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim" diye konuşmuştu.
Dava süreci nasıl işledi?
Hrant Dink'in öldürülmesi sonrasında çok sayıda davayı içeren uzun bir hukuki süreç yaşandı.
Cinayetten hemen sonra, suikast öncesinde Dink'in öldürüleceğine dair istihbaratların güvenlik güçleriyle paylaşıldığı yönünde iddialar ortaya atıldı.
Erhan Tuncel'in Şubat 2006'da Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığı yönündeki bir bilgiyi Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne ilettiği ve bunun da Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile paylaşıldığı öne sürüldü.
Hrant Dink cinayeti davasının ilk duruşması, 2 Temmuz 2007'de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yargılaması devam ederken, yargılama sürecinin "uzun ve etkisiz" olduğu gerekçesiyle Dink ailesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. AİHM, başvurudan önce iç hukuk yollarının tükenmesi gerektiği şartına bir istisna getirdi.
2010 yılında kararını açıklayan Mahkeme, Türkiye'yi, Dink'in yaşam hakkını koruyamadığı ve cinayet sonrası kamu görevlilerine ilişkin etkili bir soruşturma yürütmediği gerekçesiyle mahkum etti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava ise Ocak 2012'de hükme bağlandı.
Yasin Hayal'e "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
"Azmettirme suçlaması"ndan beraat eden Tuncel ise, başka bir olayla ilgili suçtan 10 yıl 6 ay hapis cezası aldı ancak Tuncel'in tutukluluk süresi dikkate alınarak tahliyesine karar verildi.
Mahkeme tüm sanıkları "örgüt üyeliği" suçlamasından beraat ettirdi.
Mahkemenin kararını savcı Hikmet Usta "Örgüt de var, delil de var" diyerek temyiz etti.
Bu gelişmenin ardından 2013 yılında Yargıtay, cinayetin örgütsel faaliyet kapsamında işlenmiş olduğu yönünde araştırma yapılması gerektiği gerekçesiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozdu.
Bozma kararı üzerine yeniden yargılama başladı.
Kamu görevlileri dava sürecine nasıl dahil edildi?
Üst düzey emniyet ve jandarma yetkililerinin soruşturulmasına uzun süre izin verilmedi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme alt komisyonu 2008'de hazırladığı raporda, Dink'e yönelik bir tehlikenin jandarma ve emniyet personeli tarafından bilindiği, ancak önlem alınmadığı sonucuna varmıştı.
2014 yılından tarihen itibaren kamu görevlileri hakkında da soruşturmalar açılmaya başlandı.
Cinayetin işlendiği dönemdeki İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, Emniyet İstihbarat Dairesi C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Coşgun Çakar, Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç de "şüpheli" sıfatıyla soruşturmaya eklendi ve haklarında dava açıldı.
Bu sanıkların bir kısmı "tasarlayarak adam öldürme, silahlı örgüt kurma ve üye olmakla" suçlandı.
Daha sonra sivillerin yargılandığı 2007'de açılan Hrant Dink cinayeti davası ile 2016'da açılan kamu görevlilerinin ihlâl davası birleştirildi.
Fethullah Gülen neden sanıklar arasına girdi?
15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından savcılık, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'ndan isimler dosyaya ekledi.
Dink cinayetinin, Fetullah Gülen yapılanmasının "başka bir düzen getirmek için şiddet içeren bir başlangıç eylemi" olduğu ifadesi de iddianameye girdi.
Böylece Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz ve eski Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı dahil 13 firari sanık da davaya eklendi.
Sanık sayısı 85'e çıktı.
Samast, Hayal ve Tuncel'in de yer aldığı 9 kişinin dosyası ise zaman aşımı ihtimaline binaen ana dosyadan ayrıldı.
Bu ayrılan davaya ilişkin 2019'da açıklanan kararda, Tuncel cinayete yardım etmekten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.
Hayal hakkında ise silahlı örgüt kurduğu ve yönettiği gerekçesiyle 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Hayal, daha önce de müebbet hapis cezası almıştı.
Samast ise silahlı örgüt üyesi olma suçundan 2 yıl 6 ay ceza aldı. Ancak verilen ceza Yargıtay tarafından zaman aşımı nedeniyle 2021 yılında düşürüldü.
76 sanıkla devam eden kamu görevlilerinin yargılandığı ana davada ise hüküm 26 Mart 2021'de açıklandı.
Akyürek ve Yılmazer'e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Mahkeme; Samast, Tuncel, Hayal ve Tuncay Uzundal hakkında Fethullah Gülen yapılanmasına "üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek"ten savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına da karar verdi.
Akyürek, Yılmazer ve eski Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi Müdürü Faruk Sarı hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan suç duyurusunda bulunulmasına da hükmedildi.
Bu suç duyurularının üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Mart 2023'te, Ogün Samast'ın dosyası ayrılarak yeni bir iddianame düzenlendi.
11 sanık hakkında yeni bir dava açıldı.
Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, Samast'ın tahliye edilmesinin ardından "Biz zaten yıllardır katillerle aynı havayı soluyoruz. Çutağımın (Hrant Dink'in) öldürülme emrini verenlerin aramızda dolaştığını biliyoruz zaten" dediKaynak,Getty Images
Fotoğraf altı yazısı,Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, Samast'ın tahliye edilmesinin ardından "Biz zaten yıllardır katillerle aynı havayı soluyoruz. Çutağımın (Hrant Dink'in) öldürülme emrini verenlerin aramızda dolaştığını biliyoruz zaten" dedi
Yeni davada sanıklar neyle suçlandı?
Bu yargılamada Akyürek, Yılmazer ve firari Sarı'nın, Hrant Dink'in öldürüleceğinden önceden haberdar oldukları, görevlerinin gerektirdiği üzere önlem almak yerine faillerin eylemlerini kolaylaştırıcı bir tavır sergiledikleri ve bu şekilde de Fethullah Gülen yapılanmasının amaçları doğrultusunda "Anayasa'yı ihlâl" ettikleri belirtildi.
Cinayetin işlendiği dönemde Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli olan Adam Sağlam ve Yahya Öztürk'e ise, Hayal ve Tuncel'in gerçekleştirecekleri eyleme dair planlarından haberdar olma, görevlerini yerine getirmekte kasıtlı olarak ihmalkar davranarak cinayetin işlenmesine izin verme suçlamaları yöneltildi.
Tuncel ve Hayal'in de aralarında bulunduğu sanıkların ise Hrant Dink cinayeti sırasında ve sonrasında Fethullah Gülen yapılanmasının amaçları doğrultusunda hareket ettikleri öne sürüldü.
Daha sonra Samast'ın Fethullah Gülen yapılanmasına dahil olmamakla birlikte "örgüt adına suç işlemek" suçundan 10 yıla kadar hapsi istenen dava da bu davayla birleştirildi.
10 Ocak 2025'te bu davayı karara bağlayan mahkeme heyeti Samast, Hayal ve Tuncel'in aralarında bulunduğu toplam 7 sanık hakkındaki dosyanın zaman aşımına uğradığını belirterek, bu sanıklar açısından davayı düşürdü.
Yılmazer ve Akyürek'i ise "Anayasa'yı ihlâl" suçundan müebbet hapse çarptırdı.
Adem Sağlam "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 10 ay hapse çarptırılırken, firari sanıklar Faruk Sarı ve Yahya Öztürk'ün ise dosyalarının ayrılmasına karar verildi.
Bu sırada Dink ailesinin avukatları 2021 yılında kararın açıklandığı ana davada verilen cezaların yetersiz olduğu gerekçesiyle karara itiraz etti.
Yargıtay temyiz incelemesini Haziran 2023'te tamamladı. Akyürek ve Yılmazer'e "tasarlayarak adam öldürme" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapisleri onayan daire, diğer sanıklar hakkındaki mahkumiyetlerin bazılarını onarken, 15 sanık hakkındaki kararı da bozdu.
Hrant Dink cinayetine ilişkin yargılama bu 15 kamu görevlisi sanık yönünden devam ediyor. 7 Şubat 2025'teki duruşmada karar verilmesi bekleniyor.
Ogün Samast'a ne oldu?
Samast suçu işlediği sırada 17 yaşında olduğu için çocuk mahkemesinde yargılandı.
2012'de, "tasarlayarak adam öldürmek" ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçlarından 22 yıl 10 hapis cezasına çarptırdı. Samast'ın cezaya çarptırıldığı dönemde, ana dava devam etti.
2021 yılında Samast'ın örgüt üyeliğinden açılan davası zaman aşımına uğrayarak düştü.
Samast, koşullu salıverilme kapsamında 15 Kasım 2023'te Bolu F Tipi Cezaevi'nden tahliye edildi.
Tahliyesinden 2 gün sonra Samast hakkında Fethullah Gülen yapılanmasına üye olmamakla birlikte "örgüt adına suç işlediği" iddiasıyla iddianame düzenlendi.
İddianamede, 5 yıldan 10 yıla kadar hapsi istendi.
Bu davanın bir duruşmasında Samast korktuğunu ancak Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in kendisini "emniyet arkamızda, devlet arkamızda" diyerek cesaretlendirdiğini anlattı.
Davada karar 10 Ocak'ta açıklandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamada mahkeme heyeti Samast ve diğer 6 sanık hakkında, zaman aşımı nedeniyle davayı düşürdü.