MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM'de, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konular hakkında önemli açıklamalarda bulundu. MHP Lideri Bahçeli, İsveç'te Kuran-ı Kerim'e yönelik gerçekleştirilen saldırıya sert tepki gösterdi. TELE1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına değinen Bahçeli,  “Televizyon kanalında bebek katilini övmek suçtur” dedi. Fransa’da 17 yaşındaki Nahhel’in polis kurşunu ile ölmesinin ardından başlayan olaylara ilişkin konuşan  Bahçeli, Türkiye'nin Fransa’ya benzemediğini ve Türkiye'nin kaosa çekilemeyeceğini vurguladı.

MHP Lideri Bahçeli'nin gündeme ilişkin açıklamaları şöyle:

“Firavunluğu boğazlamak zorunluluktur”

"Kurban ibadeti, Allah rızasını kazanmanın, Allah’a yaklaşma gayesinin adanmış bir kalple yerine getirme çabasıdır. Bir yanda kurban keserken, diğer yanda kötülüğü de kesmek lazımdır. Bir yanda kurban keserken, diğer yanda fitneyi, firavunluğu, fitçi azgınlığı da boğazlamak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Huzurlu insan, müreffeh toplum, muasır devlet, mutlu millet hedefine ulaşmak için evvelemirde manevi toparlanma elbet mecburiyettir.

“Allah tektir, ordusu da Türk’tür”

Batı’da Müslüman denildiğinde akla ilk gelen Türkler olmuştur. Çünkü Türk milleti İslamiyet’in mukaddes emanetlerini soylu mizacıyla her zaman muhafaza, ihtiyaç hasıl olduğunda da canı ve kanı pahasına müdafaa etmesini bilmiştir. Bu itibarla cihana vurulan Türk mührü dile gelse duyulacak çığlık kadar hür olan hakikat şudur: ‘Allah tektir, ordusu da Türk’tür.’

“Kur’an-ı Kerim yakılması insanlık değerlerine hıyanettir”

Sistematik ve simetrik şekilde ilerletilen, bir bakıma hastalık derecesine evrilen İslamofibi bir defa inanç haklarıyla, insani ve vicdani ölçülerle bağdaşmadığı gibi beşeriyetin huzur ve güvenlik arayışlarını da korkutucu oranda tehdit etmektedir. Kurban Bayramının birinci günü İsveç’in başkenti Stockholm’de bir cami önünde Kur’an-ı Kerim yakılması, bu vandallığın himaye edilmesi hem inancımıza hakaret hem de insanlık değerlerine hıyanettir. Kur’an okumak ilahi bir nasip ve nimet, yakmak ise namertlik ve soysuzluktur.

“Alçak eylem her yönüyle kuşku vericidir”

Bu nefret suçu mahiyetindeki provokasyonu Irak asıllı malum meczubun tek başına planlayıp hayata geçirmesini düşünmek pek tabii hayatın ve hadiselerin olağan akışına bütünüyle aykırıdır. İsveç’in NATO’ya katılım müzakerelerinin yapıldığı, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’da NATO Zirvesinin toplanmasıyla ilgili sıcak gelişmelerin olduğu bir dönemde vuku bulan alçak eylem her yönüyle kuşku vericidir.

“Kur’an-ı yakmak ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemez”

Kur’an-ı yakmak ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Barbarlığın özgürlüğü olamaz. Özgürlük başkasına zarar vermeyen bir şeyi yapma hakkıdır. Şunu ikazla hatırlatırım ki, Kur’an-ı Kerim bir kağıt parçası değil, Allah’ın yeryüzüne indirilmiş nuru, akıl sahibi inananların düşünmeleri, anlamaları ve ders almaları için lütfedilmiş saadet, selamet, hidayet ve hikmet surudur.

“Kur’an yakan kendini yakmıştır”

Tüm dünya ateşe verilse bile yüce kitabımızın kelam ve manasıyla tutuşması, ilahi hükümlerin yanıp kül olması asla ve kat’a mümkün değildir. Kur’an yakan kendini yakmıştır. Kur’an yakan ta cehennemin dibini boylamıştır. Batı karanlıklar içinde çırpınırken, İslamiyet’in saçtığı aydınlık sayesinde ilim ile din, akıl ile iman, madde ile ruh, dünya ile ahiret arasında tam bir ahenk sağlanmış, Kur’an-ı Kerim de en büyük mucize olarak nüzul etmişti.

“Türk milleti her zaman inançlara ve insan haklarına riayet etmiş, saygılı davranmıştı”

Türk milleti her zaman inançlara ve insan haklarına riayet etmiş, saygılı davranmıştı. Tarihin heyecanla titreyen yapraklarını araladığımızda, Göktürk İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu’nun dönemin ateş-perest Sasani İmparatorluğu’na karşı ittifak kurduğunu, bunun temelinde de ehl-i kitap dinleriyle kurulan yakın alaka ve bağların belirleyici olduğu görülebilecektir. İsveç’te ikide bir hassasiyetlerimizi kanatan, inanç haysiyetimizi kaşıyan ilkellikleri, ifrat ve tefrit noktasını dahi geçmiş tahammülsüzlükleri lanetliyor, Kitabullaha uzanan mundar ellerin günü geldiğinde kırılacağına yürekten inanıyorum.

"Televizyon kanalında bebek katilini övmek suçtur"

Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. İşleyişi Anayasa'da belirtilen esaslara aykırı olamaz. 69. madde de bu esasları içerir. Aykırılık halinde temelli kapatma hükmüne yer verilmiştir. Türk siyasetinde faal halinde olan her partinin birinci kaynağı Türk milletidir. Her parti Türkiye partisi olmak zorundadır. Suç ve suçluyu övmek hukukun konusudur. Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenliğini gözetmeyen, terör örgütlerinin kullanımına girmekten gocunmayan partilere demokrasilerde yer olmamalı. Ülke sınırları içinde milli manevi noktada buluşmak siyasi namus görevidir. Mehmetçik'e kurşun sıkanları aklamak suçtur. Bebek katilini övmek, filozof mertebesine çıkarmak suçtur. Bu suça montaj diyerek destek çıkmak katmerli suçtur. Anayasa mahkemesi, Kandil'in düzmece mahkemesi, zilletin mahkemesi değildir. Adalet suçluyu aklama gayesi güderse, ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmış demektir. Devlet giderse vatan batmış olacaktır. Partilerin katılsak da katılmasak da Türkiye'nin sınırları içinde her söz ve eylemine saygımız olacaktır. Dış teşnesine selam vermek, çıkar çevrelerinin oyuncağı haline gelmek hiçbir şey katmayacaktır. Mesele ne kadar oy aldığımız meselesi değil, mesele vatandır.

“Her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir”

Anayasa’nın 69’ncu maddesi de siyasi partilerin uyması gereken esasları içermektedir. Anayasa’nın 68’nci maddesinin 4’ncü fıkrasındaki vurgu ise çok nettir. Buradan çıkardığımız sonuç şudur: Türk siyasetinde faal halde bulunan her partinin birincil kaynağı Türk milleti, aidiyeti de Türkiye’dir. Demem odur ki, her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir.

“Terör örgütlerinin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır”

Suç ve suçluyu övmek, ihanete ve melanete çanak tutmak siyasetin değil doğrudan doğruya hukukun konusudur. Genel merkezi Ankara’da olup, genel emri yabancı başkentlerden alan bir partinin demokrasiye, millete ve insana şerefli hizmetinden bahsedilemeyecektir. Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenlik ve hükümranlık iradesini savunmayan, düşmana ganimet olmaktan utanmayan, terör örgütlerinin ve küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır.

“Televizyon kanalında bebek katilini övmek katmerli suçtur”

Mehmetlerimize kurşun sıkan hainleri arkalamak suçtur. Ölen teröristlere taziyeler yayımlamak suçtur. Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek, çok kitap okuduğundan le filozof mertebesine çıkarmak, bununla yetinmeyip hak gaspına uğradığını iddia etmek suçtur, bu suça montaj diyerek destek çıkmak katmerli suçtur.

“Anayasa Mahkemesi Kandil’in düzmece mahkemesi olamayacaktır”

Siyasi partilerin kuruluş, program, faaliyet ve hedefleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesiyle, Anayasa’nın ilk maddesiyle çelişemez,  çatışamaz, ters düşemez. Tam tersi fiiller Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sahasına ve müteakiben de Anayasa Mahkemesi’nin görev alanına girecektir. Anayasa Mahkemesi Kandil’in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olamayacaktır. Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir.

“Her devletin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı duyarız”

Rusya’dan Fransa’ya, İsveç’ten Belçika’ya, Kosova’dan İsviçre’ye kadar karmaşık gelişmelere şahit oluyoruz. Rusya’da 23 Haziran 2023 tarihinde paralı asker gurubu Vagner’in başını çektiği silahlı kalkışma, bir müddet sonra uzlaşmayla sonuçlanmış, bu ülke üç-beş gün içinde iç güvenliğini sağlamıştır. Biz her devletin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı duyarız. Aynı tavır ve tutumu muhataplarımızdan da kararlılıkla bekleriz. İki taraflı oynanan Rus i tansiyonu yükseltmiş, fakat nihayetinde aklı selim galip gelerek eller tetikten çekilmiş ve sağduyu hakim olmuştur. Her ülkenin huzur, barış, istikrar ve güven içinde var oluşu temel tezimiz ve tercihimizdir. Bölgemizde yaşanan veya yaşanacak her kaosun bedeli öngörülemez badirelerin kilitli kapılarını açacaktır. Bu kapsamda Türkiye, Rusya’nın içine düştüğü girdap karşısında soğukkanlı yaklaşmış, bu ülkenin istikrarını desteklemekle birlikte dayanışma mesajlarını paylaşmış, komşuluk hukukunun doğasına müzahir hareket etmiştir.

“Irkçılık ve yabancı düşmanlığı Fransa’nın içine düştüğü krizin ana yatağı olmuştur”


Rusya’nın Vagner sorunu hararetle konuşuluyorken, Fransa’da geçtiğimiz cumartesi günü patlak veren olaylar bir anda tüm dikkatleri Avrupa’ya çevirmiştir. Cezayir kökenli 17 yaşındaki bir gencin dur ihtarına uymadığından polis tarafından vurularak öldürülmesi Fransa’da yaygın protestolara yol açmıştır. Söz konusu protestolar Belçika ve İsviçre’ye de sıçramıştır. Fransa dipsiz tartışmalara gömülmüş, yağma olayları baş göstermiş, toplumsal gerginlikler sertleşmiş, sokaklar karışmış, göstericilerle polisler çatışmıştır. Dünyanın acıklı ve acilen çözülmesi gereken göç sorunu, buna eşlik eden ırkçılık ve yabancı düşmanlığı aslında Fransa’nın içine düştüğü krizin ana yatağı olmuştur.

Birikmiş ve bilenmiş getto enerjisi sosyal patlamayla açığa çıkmıştır.  Fransa, sömürge geçmişiyle ve varoşları dışlayan insafsız politikalarıyla yüzleşmelidir. Sınır aşan göç olgusu tüm ülkeler için çetin ve çetrefilli bir sınavdır. Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur. Önyargılardan uzak bir şekilde ele alınmalı, adalet ve hakkaniyet üzerine bina edilmeli; adil paylaşım, eşit sorumluluk, çözüm odaklı, insaf ve izan temelinde bu ağırlaşan meseleye kafa yorulmalıdır. Göç olgusu elbette siyasetin konusu olmalıdır. Ancak istismar ve tahrikleriyle bu konuyu asıl mecrasından saptırmak ve siyasi rant devşirmek gayesi güdenlerin iyi niyetli olmadığı gibi samimi olmadıkları da ayan beyan ortadadır.

“Sığınmacıların sayılarını 13 milyon diye açıklamak kuyruklu yalandır”

Türkiye’de mülteci veya göçmen değil, adı üstünde geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacılar vardır ve bunların sayılarını 13 milyon diye açıklamak kuyruklu yalandır. Düzensiz göç ile tavizsiz mücadele devam etmektedir. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşleri bu kapsamdaki siyasetimizin ana fikir ve felsefesidir.

“Provokasyon çetelesi tutanlar ateşle oynuyor”

Fransa’daki olayların Türkiye’ye sirayet etme ihtimalinden bahsedenlerin, Bursa’nın Mudanya ve Kocaeli’nin Dilovası ilçelerinde provokasyon çetelesi tutanların ateşle oynadıklarını, buna izin verilmemesi gerektiğini buradan bildirmek istiyorum.

“Türkiye Fransa’ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez”

Türkiye’yi tahrik ve taciz kıskacına alıp iç huzursuzluğa hapsetmek için fırsat kollayanlara müsamaha gösterilmemelidir. Türkiye Fransa’ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez. Herkes aklını başına alsın. Devlet, millet ve vatan üstünde kazı yaptırmayız. Yabancı istihbarat örgütlerine piyonluk yapanlara göz açtırmayız. Göç konusu insanlık sorunudur. Ancak ve ancak insanlığın müşterek ve müspet girişimiyle, tek yanlı değil külfetin eşit dağıtımıyla üstesinden gelinecektir.

“Türkiye aleyhine kabul edilen çirkin ve FETÖ güzellemesi yapan rapor hükümsüzdür”

Ülkemizin İsveç hakkında vereceği kararın milli çıkar ve haklarımızla örtüşeceğinden emin olmakla birlikte; samimi, ikna edici söz ve adımlara karşı hükümetin alacağı pozisyonun yanında olacağımızın şüphesiz güvencesini şimdiden paylaşıyorum. Şu hususu da ifadeye mecburum ki, Türk milleti İsveç’in şu hal ve görünümüyle NATO’ya girişine sıcak ve sempatik bakmamaktadır. Geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis’inde Türkiye aleyhine kabul edilen çirkin ve FETÖ güzellemesi yapan rapor ise hükümsüzdür, hayasızdır, bizim nazarımızda da yok hükmündedir.”

Editör: Selim Ercan