Kobanî davasının 27. duruşma periyodu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor. 3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.

Tutanak 5 yıl sonra düzenlendi

MA’nın haberine göre, dünkü üçüncü oturumda, Gülfer Akkaya’nın avukatı İbrahim Ergün, iki polis tarafından olaylardan 5 yıl sonra düzenlenen ve “araştırma tutanağı” olarak adlandırılan evraka dikkat çekti. Mütalaada yer alan bu evrakın müvekkilinin gözaltına alınmadan 10 ay önce hazırlandığını dile getiren Ergün, bu evrakın delil olarak sayılamayacağını söyledi. Evrakın “kesin delil” olarak ele alındığını ancak 2020’de hazırlanmış benzer bir evrakın delil olarak mütalaaya konulmadığını paylaştı. Mütalaada polis tutanağın “kesin delil” olarak ele alındığını ancak buna eklemeler yapıldığı ve çarpıtıldığını dile getiren Ergün, “Birinci evrak soruşturmaya dair hazırlanmış. İkinci evrak ise müvekkilimin gözaltına alındıktan sonra hazırlanmış. Madem ki delil var gözaltına aldınız nasıl oluyor da bir gün sonra geriye dönük paylaşımları alıp, bu paylaşımlardan delil yaratıyorsunuz. Bunun adı tam olarak delil yaratmaktır. Bunlar düzenleme evraklardır ve delil değildir. Bu tarihi itibari ile ele alınmaz” dedi.

“Resmi bilirkişi raporu tahrip edildi”

Akkaya’nın bilgisayarına el konulduğunu ve buna dair Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün bir rapor hazırladığını paylaşan Ergün, raporda Aleviler ile ilgili yayınlanan ve Akkaya’nın altına imza attığı bir bildirinin yanı sıra bir telefon ve mail adreslerinin de yer aldığı listenin bulunduğunu dile getirdi. Ergün, raporda bazı isimlerden para topladığına dair bir liste olmadığını ancak bu bağlamda yorumda bulunulduğunu paylaştı. Ergün, “Dosyadaki resmi bilirkişi raporu tahrip edilmiştir. Siz de bakabilirsiniz paraya ilişkin bir liste yok. Olsa ne olur? Bir memur bunu yapsaydı suç duyurusunda bulunacaktık. Ancak savcıyı savcıya şikayet edemiyoruz” dedi.

Alevilerle ilgili çalışmalar

Savcının bunu yapma hakkının olmadığını söyleyen Ergün, “Varsayalım böyle bir şey var ve doğrudur. Bu para niçin toplandı? Bu olay, dava ile bağı nedir? Bu parayı toplamayı nereye bağlıyorsunuz? Bu para ile Kobani olayları mı yapılmış? Bu sorulara herhangi bir yanıt da yok. Telefon ve mail listesinin olması suç gibi ele alınmış” diye konuştu. Raporun sonuç bölümüne de değinen Ergün, Akkaya’nın Alevilerle ilgili makale, röportaj ve benzeri çalışmaları üzerinden cezalandırılması talep edildiğini söyledi. Ergün, “Bir yazarın Alevilerle, kadınlarla, feminizm ile ilgili çalışma yapması ve bu konuda çalışanların numaraları, mailleri bilgisayarında neden olmasın?” diye konuştu. Akkaya’ya ilişkin “yasaklı” yayınların suçlamaya da değinen Ergün, müvekkilinin evinde herhangi bir şeye el konulmadığını aktardı. El koyma tutanağına işaret eden Ergün, sadece telefon ve bilgisayarın bu tutanakta yer aldığını dile getirdi. Ergün, “Mütalaada genel yargılar var. Şahsileştiren bir şey yok. Sürekli soyut şeyler ile sonuca ulaşılmaya çalışılmış” dedi.

“Suçun kaynağı ne?”

HDP’lilere dönük “halkı isyana teşvik etme” iddiasının olduğunu dile getiren Ergün, müvekkilinin buna ilişkin nasıl bir eylemde bulunduğunu sorarak, tepki gösterdi. Bu suç kapsamında bir eylemin olmadığını dile getiren Ergün, “6 Ekim 2014’te bir toplantı yapılmış ve burada bir karar alınmış. Akkaya’nın o toplantıda olmadığı ve olaylar sırasında da orada olmadığı söyleniyor. Parti mesajlarının ona gelmediği ve Akkaya’nın bu mesajları paylaşmadığı da mütalaada yer almadığı belirtiliyor. Peki, bunlara rağmen suçun kaynağı ne?” diye sordu.

Ergün, “Sayın yargıçlar bu mütalaaya göre karar yazamazsınız. Çünkü sürekli renk değiştiriyor. Bir siyah diyor bir beyaz diyor. Yanı sıra MYK’nın paylaştığı mesajın Kandil tarafından gönderildiği ve okunduğu şeklinde ifadeler yer alıyor. Ancak nasıl, ne şekilde geldiği ve bu bilginin nerede alındığına dair bilgi yok. Olan bilgilerin nereden alındığı bilinmiyor. Bu metin resmi hesaplardan yayınlandı.  Toplantının resmi olmadığını da söyleniyor. Toplantı resmi ve normal değilse MYK’da olmayanları suçlayabilir misiniz? Niye suçluyorsunuz? MYK bir üyesinin sorumlu tutulabilmesi için normal ve resmi bir MYK toplantısı olması lazım değil mi? En azından mantık bunu diyor” dedi.

“Bunun hukuk ile ilgisi yok”

Ergün, tüm MYK’nin suçlandığını ancak mütalaada ayrıca “bir kısım görevliler sorumlu” olduğuna dair ifadenin de yer aldığını dile getirdi. Ergün, bu ifadeler ile tüm MYK’nın suçlanamayacağını söyledi. “Hukuk içinde bunu tartışarak zamanını almak istenmiyorum. Bunun hukuk ile ilgisi yok. Mütalaada yer alan Akkaya’ya ait mahkeme beyanlarına işaret eden Ergün, bu beyanların “örgütsel” olarak nitelendirildiğini söyledi.  Ergün, “Örgütsel davranmak diye bir saptama yapılıyor. Artık sonuç olarak ikna oldum ki mütalaanın çalışanlarının Alevilik ve feministlik üzerine konuşmayı suç sayıyor. Akkaya dün de kim olduğunu anlattı. Ve bunu mahkeme suç olarak görüyor. Müvekkilimin dönük suçun asıl dayanağı bu bulmuş. Sanık savunmasının suç olamayacağını size saatlerce anlatabilirim.”

“Yaşanmayan olaylarla suçlandı”

Mütalaada müvekkilinin “Pendik olayları” şeklinde olaylar nedeniyle suçlandığını ancak böylesi bir olayın yaşanmadığını ve İstanbul’dan bu dosyaya gelen tüm evraklara baktığını ve böylesi bir olayın yer almadığını dile getiren Ergün, “İstanbul dışındaki olaylara ilişkin beraat isteniyor. İstanbul için ise somut bir talep yok” dedi. Müvekkilinin “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmadan” ceza talebinde bulunulduğunu dile getiren Ergün, bu suça ilişkin dayanak gösterilen bir “cebirin” gösterilmediğini söyledi. Ergün, sosyal medya paylaşımlarının bu kapsamda olup olamayacağını da sorarak, tepki gösterdi.

Dosyada yok, mütalaada var

Müvekkilinin Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Avrupa yazısının yer aldığı bir etkinliğe katıldığını ve etkinlik tarihinin 2017 olduğunu dile getiren Ergün, bu etkinliğe ilişkin Akkaya’nın fotoğraf paylaştığını ve bu fotoğraf üzerinden suçlandığını söyledi. “HDK-A” kavramının dosyanın hiçbir yerinde yer almadığını ancak mütalaada yer aldığı ve dosya ile ilişkilendirildiğini söyleyen Ergün, dosyada yer alana kitap tanıtımlarının da suç olarak yer almasına tepki gösterdi. Ergün, davanın aralıksız sürmesine tepki göstererek, ara verilmesi ve beraat talebinde bulundu.

Adli tatilde duruşmaya itiraz

Söz alan tutuklu siyasetçi Nazmi Gür’ün avukatı Kenan Maçoğlu, duruşmaların adli tatilde sürdüğünü ve bu durum nedeniyle duruşmaya ara verilmesini istedi. Avukatların talebi ardından siyasetçi Ayla Akat Ata söz aldı. Kendisine ulaştırılan dosyanın eksik olduğunu ve tamamlanmasını istedi. Ata, bu eksik hususların 2011 ile 2015 tarihleri arasında Meclis’te yaptığı konuşma ve çalışmalar olduğunu söyledi. Bu konuşma ve çalışmalarda Demokratik Özerklik’i savunduklarını dile getiren Ata, suçlamaların da bu kapsamda olduğunu ve muhakkak bu konuşmaların kendisine ulaştırılması gerektiğini dile getirdi. Ata da duruşmaya ara verilmesini istedi.

Talepleri reddedildi

Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, avukatların duruşmanın adli tatil sonrasına bırakılma talebini ve periyodlar şeklinde sürmemesine dair talebini reddetti. Ayla Akat Ata’nın Meclis’teki faaliyetlerinin dosya arasına alınması ve kendisine gönderilmesi talebini de reddetti. Davaya 11 Mayıs’ta katılma talebinde bulunan ve dosyaya dilekçe sunan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın HDP’lileri “Dinin temellerini sarsmak” ve “sapkın” olarak nitelendirmesine dair dilekçe nedeniyle avukatların mahkemeden suç duyurusunda bulunma talebini değerlendiren mahkeme, bu talebi de reddetti.

Ne olmuştu?

Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kobanê Davası’nda yargılanan siyasetçilerin toplumun “dini değerlerini temelden sarstığı” iddiasıyla davaya katılma talebine sert tepki gösterdi.

Editör: Sümeyye Aksu