Halkların Demokratik Partisi (HDP), 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê davasında 'ceza' talep eden ve ilgili dilekçesinde 'sapkın' gibi ifadeler kullanan Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulundu. HDP'den yapılan açıklamada, "Skandal bir dilekçeyle Kobanî Kumpas Davasına müdahil olmak isteyen Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında hakaret, görevi kötüye kullanma, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, nefret ve ayrımcılık suçu işlediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduk" denildi.
Kamu davası açılması talebinde bulundu
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilen dilekçede, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın işlediği belirtilen suçlar şöyle sıralandı: Hakaret (5237 sayılı Yasa; 125, 125/2, 125/4), Görevi Kötüye Kullanma (5237 sayılı Yasa; 257), Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama (5237 sayılı Yasa; 216 ile 218), Nefret ve Ayrımcılık Suçu (5237 sayılı Yasa; 216 ile 218). HDP, bu suçlar yönünden etkili soruşturma yürütülmesi ve kamu davası açılması talebinde bulundu.
“Hakaret” suçu
Suç duyurusunda, Diyanet'in dilekçesinde kullanılan dilin hakaret suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, şu gerekçelerle anlatıldı:
"Şüpheli idare ekte sunulan beyan dilekçesinde müvekkilleri yer yer "terörist", "yıkıcı", "bölücü" olarak tanımlamanın yanı sıra yer yer "sapık akım ve gruplar" olarak tanımlamıştır. Şüphelinin müvekkiller hakkında kullanmaktan çekinmediği ifadeler, bir başka kişiye karşı kullanımı toplumsal ve gündelik dilde hoş karşılanmayan, sövme niteliği taşıyan, küçük düşürme, şeref, saygınlık ve manevi varlığını zedeleme amacıyla sarf edilen bir küfür/hakaret kelimesi olduğu hukuken tartışma gerektirmeyecek kadar açıktır. Bu nedenle şüpheli tarafından, 5237 sayılı Yasanın 125. maddesinin bir ve ikinci fıkraları kapsamında 'hakaret' suçu işlendiği kabul edilmelidir."
“Devlet, üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür”
HDP'nin suç duyurusunda, Anayasa'nın 17'inci maddesi uyarınca herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, bireyin kişisel şeref ve itibarının da bu maddedeki "manevi varlık" kapsamında yer aldığı belirtilerek, "Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür" vurgusu yapıldı.
“Görevi kötüye kullanama” suçu
Dilekçede, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevleri "toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli canlı tutmak amacıyla İslâm dininin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güncel bilgi ile toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, ibadet yerlerini yönetmek, toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli ayakta tutmak, bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlamak" olarak nitelendi ve görevi kötüye kullanma suçu şöyle gerekçelendirildi:
"Müvekkillerin yargılandığı dosyada gerçeğe aykırı beyanlarla müvekkillerin mağduriyetine çaba harcanmaktadır. Şüpheli idarenin bahse konusu filleri 5237 sayılı Yasanın 257. maddesinde tanımlanan ‘görevi kötüye kullanma suçuna’ vücut vermektedir. Daha da önemlisi şüpheli idare misyonu ve görevleri ile çelişmekle kalmayıp fiil ve davranışları ile 'nefret ve ayrımcılık suçu' işlemiştir. Siyasi parti üyesi olan müvekkiller ve partinin kendisi hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın ve kesinleşmiş bir yargı kararı yok iken nefret dili ile terörize edilmiştir. Şüpheli Başkanlık kullandığı dil ile misyonuna aykırı olarak müvekkil partiyi toplumdan ayrıştırmıştır. Müvekkil parti, ülke çapında faaliyet gösteren diğer partilerden ayrıştırılmış ve nefret dilinin hakim olduğu beyanlar sunulmuştur. Suç konusu beyanlar önyargıdan beslenen ayrımcılık ve maddi–manevi şiddet unsurları kümülatif olarak bulunmaktadır. Bu suçun iddia makamı tarafından daha iyi anlaşılması için bu iki unsuru biraz daha açma zarureti duyuyoruz."
Diyanet’in Kobane dilekçesinde ne iddia ediliyordu?
İŞİD'in Kobanê kuşatması sırasında 6-8 Ekim 2014’teki protestolar nedeniyle HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’na müdahil olan Diyanet, yargılanan isimlerin cezalandırılması talebiyle mütalaa üzerine dilekçe vermişti.
Dilekçede, "Karşı taraf" ibaresine "Selahattin Demirtaş ve diğerleri" yazılırken; yargılanan isimlerin "fiil ve davranışlarının Diyanet'in etkinliğini ve saygınlığını temelden sarsan ve telafisi imkânsız sonuçlara sebep olduğu" iddia edilmişti. Metinde "Nitekim vicdanlara hitap eden din hizmetlerinde itimat ve güvenin kaybolması halinde boşluk kabul etmeyen bu alanın çeşitli sapık akım ve gruplara kalacağı tartışmasızdır" sözleri tepki çekmişti.
“İşid’in sözcülüğüne soyunmuştur”
Yeşil Sol Parti Diyarbakır milletvekili Serhat Eren, Diyanet'in kullandığı ifadelere dikkat çekmek için düzenlediği basın toplantısında "Partimiz, rehin arkadaşlarımız ve avukatlarımız boşu boşuna yıllardır Kobanê kumpas davasında AKP iktidarının bu davayı IŞİD'in Kobane'yi düşürmemesinden dolayı boşuna söylemiyor" demiş, "İşte Diyanet İşleri Başkanlığı dilekçesindeki diliyle, adeta IŞİD'in sözcülüğüne soyunmuştur" çıkışı yapmıştı.