Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik İstanbul merkezli operasyonlarda gözaltına alınan 50 kişiden 30’u tutuklandı. Aralarında gazeteciler Elif Akgül, Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz ve sanatçı Pınar Aydınlar’ın da bulunduğu tutuklular arasında ressamlar, müzisyenler, mimarlar, senaristler, öğretmenler ve kadın hakları savunucuları da yer alıyor. Üç farklı hakimlikte sorgulanan bu kişiler, “kaçma, saklanma, delil karartma ve tanıklar üzerinde baskı kurma” şüphesiyle tutuklandı.
Dört gün boyunca gözaltında tutulan 50 kişi, işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Emniyette susma hakkını kullanan 12 kişinin savcılık ifadesinin bitmesinden sonra gözaltındakilerle ilgili kararın açıklanması beklendi. Savcılık, avukatların müvekkillerinin durumu hakkında bilgi alma taleplerini yanıtsız bırakırken, bazı basın kuruluşları 35 kişinin tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildiğini duyurdu. Savcılık, herhangi bir resmi açıklama yapmazken, bir polis memuru avukatlara yüksek sesle liste okudu. İsimler okurken avukatların listenin basına “sızdırılan” liste olduğunu söylemesi üzerine polis sinirlenerek saymayı bıraktı.
Tutuklananların ifadeleri şöyle:
"Demokrat bir insanım, haksızlık görürsem giderim"
Kadın hakları savunucusu İlknur Melengeç:
“HDK'nın kadın meclisi üyesi değilim, ben kadınların mitinglerine giderim. Kadınlara yönelik bir şey yapıldığı zaman mutlaka giderim çünkü ben de bir kadınım.
Meclis üyeliğim yok. 63 yaşına giriyorum. Son 10 yılımı yaşlı anneme ve kayınvalideme bakmakla geçirdim ve hâlâ da bakmaya devam ediyorum, ben de çok genç değilim. Demokrat bir insanım. Haksızlık görürsem giderim, 1 Mayıs toplantılarına katılırım. Terör örgütü falan ne münasebet! Ben anayasal haklarımı kullanıyorum.
40 yılın üzerinde Almanya’da yaşadım ve ailemdeki yaşlılar yüzünden buraya gelmek zorunda kaldım. Hayatım boyunca gayri meşru bir iş yapmadım ve yapmam da. Katıldığım bütün eylemler yasal eylemlerdir.
İnsan 14 sene önceki şeyleri nasıl hatırlayabilir? Hatırlasa hatırlasa çok yakınının ölümünü, düğününü veya kendisinin geçirdiği bir ameliyatı hatırlar.
Benim telefonumu her yerden mesaj geliyor. Bir yerde kimlik bilgilerin çıkmış. Bir mağazadan tencere bile alacak olsam mail, isim soy isim vs istiyor. Kalp ritmi bozukluğum var, dişlerim protez, dört gündür doğru düzgün bir şey yemiyorum. Yesem protezlerimin yapışkanı çıkacak, dolayısıyla konuşamayacağım ve rahat bir şekilde nefes alamayacağım.
Evimden Savaşın İzinde, Girit'ten Ayvalık’a Mübadiller kitabı alındı. Bu kitap nasıl suç unsuru olabilir? Böyle şeyler çok ağrıma gidiyor. Bu kitap beni nasıl suçlu yapabilir? Beğenmediğim bir şeyi protestoya gitmişim, bu beni nasıl suçlu kılar?”
"Cumhurbaşkanının mektubuna senaryo doktorluğu yaptım"
Yazar ve senarist Ayşe Bengi Çelik:
“HDK üyesi değilim. İsmim birtakım delege listelerinde görülmüş, mesleğim dolayısıyla birçok panele, sergiye vs. katılıyorum. Özgürlükçü ve barışçıl birçok platformun etkinliğinde yer alırım. HDK'nın da yasal etkinliklerine katılmış olabilirim, numaram bu sebeple orada çıkmış olabilir, ancak herhangi bir görevim yoktur.
Bir belgesel ve senaryo doktorluğu yaptım. Bana bir röportaj gönderildi, eski bir belediye başkanı ile ilgiliydi, yerine kayyum atanan veya suçlu bulunan bir belediye başkanıydı. Belgesel yapılacağı belirtildi ve teknik danışmanlığım istendi. Senaryo doktoru olarak bundan sorumluydum. Filmi ben çekmedim, filmin matematik gereklerinin yerine gelmesi için danışmanlık verdim. Bu arada Ayasofya ibadete açılmadan önce Cumhurbaşkanının bir mektubuna da gene senaryo doktorluğu yaptığımı söylemek isterim. 91 yaşında bakımını üstlendiğim bir babam var, onun için de gözaltına alınmam travmatik olmuştur. Özel harekat koçbaşı ile eve girmiştir.”
"Görme engelliler için faaliyet yürütüyorum"
Gazeteci Saime Oğuzhan:
“Herhangi bir terör örgütü ile irtibatım yoktur. Şişli’de aktif bir gazetecilik yapıyorum. Tanınan bir kişiyim, toplumsal çalışmalar da yapıyorum. 2007’den beri görme engelliler için bir faaliyet yürütüyorum.”
"HDK özgürlükçü bir zemindir"
DEM Parti MYK üyesi Mehmet Saltoğlu:
“Evime gelinmeden öce pazartesi günü Ankara’da MYK toplantımız vardı. Ankara’da olduğum ve toplantıya katıldığım bilgisi emniyet tarafından öğrenilmiş. Ankara'da gözaltına alınacakmışım. Evime geldim, uykumu alamadan büyük bir terörist muamelesi maruz kalarak gözaltına alındım. Ne zaman bir savcı beni ifadeye çağırsa giderim. Yerim yurdum bellidir. 66 yaşındayım, 50 yıldır siyasetin içindeyim. Sosyalist fikirle yürüttüğüm faaliyetlerin hiçbiri illegal değildir, tümü yasaldır. Tümüyle yasal siyaset içerisinde yer aldım, herhangi yasa dışı bir örgüt üyesi olmadım, terör örgütü üyesi değilim.
1973 yılında Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’yle başlayan siyasi hayatım hep meşru zeminde, yasal zemindeki partilerde devam etmiştir. Bir çok siyasi partiyle görüşüyorum.
Sosyalist Birlik Hareketi ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi bünyesinde HDK’nin çalışmalarına dahil oldum. 2013 yılında HDP kuruldu ve o tarihten itibaren 12 yıldır bu siyasi yapılanma içerisinde yer aldım.
HDK özgürlükçü bir zemindir. HDK bildiğim kadarıyla 72 kurumun birleşerek bir araya geldiği bir demokratik toplum projesidir. Biz de SYKP olarak bu oluşumda yer aldık. HDK ile ilişkim bu kadardır.
HDK yasal bir oluşumdur, hiyerarşik bir yapılanma değildir. HDK halen devam ediyor, her yıl genel kurulunu yapıyor. Her ne kadar 2013 yılından sonra yapının içerisinde yer almasam da faaliyetlerine devam ettiklerini biliyoruz. 120 kişilik genel meclisi olduğunu biliyoruz, yapılanma faaliyetlerine devam ediyor, barış konferansı yapıyor.
2025 yılında yasal olarak faaliyetlerine devam eden bir oluşuma katılan insanların nasıl olur da terör örgütü üyeliği ile suçlanabildiklerini anlayabilmiş degilim. Madem bu HDK illegal bir yapılanma, nasıl olur da adliyenin önünde basın açıklaması yapabiliyorlar?”