Haber: Sümeyye Aksu
Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve gelir adaletsizliğinin derinleşmesiyle birlikte ortaya çıkan hayat pahalılığı geçinemeyenlerin sayısını her geçen gün artırmaya devam ediyor. Yoksulluk ve geçim sıkıntısı Türkiye’de yaşayan tüm kesimler için bir sorun haline geldi. Öğrenciler, asgari ücretle çalışan işçiler ve sağlık çalışanlarından sonra şimdi de akademisyenler geçinemiyor. Bu nedenle akademisyenler hem yaşamak hem de mesleklerini daha iyi koşullarda yapmak için zam istiyor. Akademisyen Ömer Orbay Çetin, akademik zam talepleri ve özlük haklarıyla ilgili Elips Haber’e açıklamalarda bulundu.
“Alım gücü net olarak düştü”
2021 Temmuz ayında verilen memur zammı sonrası araştırma görevlisi maaşlarının ilk defa yükseldiğini ancak maaşın artmasına rağmen alım gücünün net olarak düştüğünü vurgulayan Çetin, “Orta gelirli bir çalışan olmam sebebiyle doğal olarak her ay gelir-gider kontrolü yapıyordum bütçe yönetimi için. 2021 Temmuz ayı sonunda telefon faturasından, ev interneti faturasına; kira giderinden, market alışverişine kadar sabit harcamalarım yüzde 30-35 artarken, yalnızca yüzde 8,5’luk zam almış olmam iyiden iyiye alım gücümdeki çarpıcı düşüşü hissettirmiş oldu” dedi.
“Kalıcı iyileştirmelerle yeniden şekillendirilmeli”
“Gerek eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Bilgin’in gerek ise son olarak YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın yapmış olduğu açıklamalar sonrasında iktidarın akademisyenlerin özlük haklarında ve maaşlarında iyileştirme yapacağını düşünüyorum” ifadelerini kullanan Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Verilen sözlere ve açıklamalara güvenim tam. Fakat hatırlatmak gerekir ki, bizler günü kurtarmak değil geleceğimizi yeniden şekillendirmek istiyoruz. Geçici iyileştirmeler yerine hem maddi olanaklarımız hem de diğer özlük haklarımız kalıcı iyileştirmelerle yeniden şekillendirilirse bizler de mesleğimize daha huzurlu bir şekilde odaklanabileceğiz. Sayın Bilgin’in açıklamalarında akademisyen maaşlarına ilişkin söyledikleri aslında oldukça netti. Üniversitede mezun aşamasına gelen öğrencilerimizin meslek olarak ilk tercihi yeniden araştırma görevlisi olmak olacak ifadesi, bizleri maaşlarımıza ilişkin yapılacak iyileştirme hakkında oldukça umutlandırıyor ve beklentimizi yükseltiyor”
“Hem gerçeklikten hem beklentiden oldukça uzak”
İYİ Parti Genel Sekreteri ve Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’ın akademisyenlerin maaşlarında iyileştirme yapılması ve eşitsizliğin giderilmesi amacıyla sunduğu kanun teklifinin oldukça önemli ve sevindirici bir şey olduğunu dikkati çeken Çetin, “Ben kanun teklifinin son derece iyi niyetli olarak hazırlandığını da düşünüyorum. Fakat teklifin alt yapı çalışmasında sorunlar yaşandığı ve teklifin hazırlık sürecine akademisyenlerin tam olarak dahil edilmediği kanısındayım. Temmuz 2023 için memur zammının yüzde 35-50 aralığında olacağı pek çok uzman tarafından söylenmekte. Böyle bir senaryoda araştırma görevlisi maaşları zaten 26-29 bin Türk Lirası arasında olacak. İYİ Parti tarafından verilen teklifte ise araştırma görevlisi maaşının 31.070 Türk Lirası olması öneriliyor. Diğer kariyer mesleklerine yapılan geçmiş iyileştirmeler incelendiğinde bu şekilde bir öneri hem gerçeklikten hem de beklentiden oldukça uzak” ifadelerini kullandı.
“Taban maaşları 70 bin TL olmasını talep ediyoruz”
“Kariyer grubu mesleklerinin Temmuz 2023 zammı sonrasında alacakları maaşlar ele alındığında veya akademisyenlere yönelik yapılan son iyileştirmedeki alım gücü değerlendirildiğinde araştırma görevlisi maaşı için 50.000 Türk Lirası’nın altındaki hiçbir rakam tatmin etmemekle birlikte kalıcı bir refah da sağlamayacaktır” diyen Çetin sözlerine şöyle devam etti;
“Bu sebeple bizler sosyal medyada akademisyenlerin taban maaşlarının 70 bin Türk Lirası olmasını talep ediyoruz. Birkaç ay önce kimilerine oldukça ütopik gelen bu tutar, enflasyonist ortamda şu an itibariyle bazılarına ancak yeterli bir talep olarak görülmeye başlandı bile. Akademisyenlere yapılan son iyileştirme sonrasındaki maaşlarımızın hem asgari ücret hem dolar kuru karşısındaki alım gücü tüm kamuoyuna açık şekilde her yerde mevcut. Bu sebeple bizler, yapılan iyileştirme sonrasında neyin ne kadar olması gerektiğinin farkındayız ve bilinçliyiz. Başta hükümetimiz olmak üzere tüm siyasi partilere bizler için attıkları adımlarda gerçeklikten uzaklaşmamalarını ve sorunlarımızın geçici değil de kalıcı olarak çözülmesini beklediğimizi özellikle hatırlatmak isteriz”
“Verilen vaatlerin çok kısa sürede hayata geçirilmesi önemli”
Yükseköğretimde akademik özgürlük, özerklik ve kadrolaşma sorunlarına ilişkin Çetin, “Seçim öncesi tüm siyasi partilerin seçim beyannamelerinde yükseköğretim politikaları ile ilgili olan tüm vaatleri incelemiş biri olarak, aslında genel olarak tüm siyasi partilerimizin, akademinin yaşadığı hem maddi hem de akademik sorunların farkında olduklarını gözlemledim. Siyasi farkındalığın yüksek olması haliyle memnun edici fakat verilen vaatlerin ancak gerçekleştirildiğinde anlamlı olduğunu da unutmamak gerek. Özellikle AK Parti ve İYİ Parti seçim beyannamelerinde akademinin ileriye taşınmasına yönelik pek çok yeniliğe yer vermiş ve mevcut akademik sorunların bazılarının çözümüne yönelik hakkında vaatlerde bulunmuştu. Fakat ilk başta da söylediğim üzere, önemli olan verilen vaatlerden çok hangi vaadin ne kadar kısa sürede ve başarıyla hayata geçirildiği olacak” değerlendirmesinde bulundu.
“Akademik teşvikten, liyakate kadar çözülmek zorunda olan onlarca sorun var”
“Her meslekte olduğu gibi akademide de aslında pek çok sorun var. Fakat şu aşamada maddi kaygılar o kadar büyüdü ve ilk sıraya yerleşti ki diğer sorunları düşünmemize fırsat kalmıyor” ifadelerini kullanan Çetin, “Kadro yapılanmasından, unvan değişiklerine; akademik teşvikten, liyakate kadar pek çok iyileştirilmek veya tamamen çözülmek zorunda olan onlarca sorun var. Akademisyenlik, sadece para kazanmak için yapılacak bir meslek değil. Bu mesleğe bu şekilde bakanların başarılı olması da mümkün değil. Tamamen meslek aşkıyla, gelecek nesillere bir nebze de olsa olumlu anlamda dokunmak umuduyla ve ülkesine hizmet etme sevdasıyla icra edilen bir meslek” diye konuştu.
“Akademik özgürlük kavramına geçilmesini sağlayacaktır”
Gelişmiş sektörlerde yer alan çalışanların çıkış noktasının üniversite olduğunu belirten Çetin, “Üniversiteler sadece öğrencileri hayata hazırlamakla kalmaz, hem yapmış olduğu AR-GE yatırımları ve ürettiği projelerle hem de gelecek nesillerde izler bırakarak ülkemizin kalkınmasında da kilit rol oynamaktadır. Bu sebeple şu aşamada öncelikle maddi kaygılarımızın giderilmesi ardından da yükseköğretimde yer alan sorunların ivedilikle birer birer çözülmesi, akademik özgürlük denilen kavramın tamamen hayata geçmesini ve pratikte de var olmasını sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
“Yerli literatürde sıkışıp, evrenselleşememeye sebep oluyor”
Zamlar ve enflasyonların bilimsel araştırmaları etkilediğini vurgulayan Çetin sözlerini şöyle tamamladı;
“2021 yılında en azından ulusal kongrelere katılmak ve birkaç gün konaklamak mümkünken, bugün itibariyle en yakın şehirdeki ulusal bir kongreye katılmak için neredeyse maaşımın 3’te 1’ini kullanmak zorundayım. Barınma, beslenme ve giyinme gibi temel ihtiyaçları karşıladıktan sonra ne yazık ki böyle bir imkan kalmıyor. Uluslararası bir kongreye katılmak ise imkansız. O kadar imkansız ki uzun süredir hayal dahi etmiyorum. Aldığım kitap sayısı yarı yarıya düşmüş durumda. Alanımla ilgili özellikle takip etmek istediğim uluslararası dergi veya web sitelerine üye olabilme ihtimalim yok. Ne yazık ki bir bilim insanı olarak kendimi sürekli güncellemem ve donanımımı artırmam gerekirken, bunların hiçbirini yapamıyorum. Bu ve benzeri durumlar, akademik bir söylemle ifade etmek gerekirse sadece yerli literatürde sıkışıp kalmaya ve evrenselleşememeye sebep oluyor”