DEM Parti Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kaybolduktan 19 gün sonra dere kenarında bir çuvalın içinde cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayeti, milletvekilliği düşürülen Can Atalay'ın durumunu görüşmek için CHP'nin Meclis Başkanlığı'na yaptığı olağanüstü toplantı çağrısı ve okulların açılmasıyla birlikte eğitim-öğretim döneminde yaşanan sorunlar hakkında konuşan Koçyiğit'in açıklamaları şöyle:
"Bir çocuğun organize kötülük karşısında kaybedilmesinin ardından öfkemiz de en az acımız ve üzüntümüz kadar büyük. 19 gün boyunca herkes Narin'in akıbetini sordu, olayın aydınlatılması talebinde bulundu. Bizler de aynı şekilde 19 gün boyunca Narin'in kaybedilmesinin ardındaki gerçeklerin açığa çıkarılması için sesimizi yükselttik. O kadar çok spekülasyon yayıldı ki ne zihinlerimizdeki soru işaretleri yanıt bulabildi ne de kamuoyuna izahatla sorumlu olanların yaptığı izahatlar gerçek anlamda hakikati duyurabildi.
"Bir iktidar vekilinden duymak istediğimiz şey, karanlığa dost olması değildir"
Galip Ensarioğlu'nun bilip de Türkiye ile paylaşmadığı şeyler nedir? Böylesine Türkiye'ye mal olmuş, bu kadar vahim bir olayda bir iktidar vekilinin yaptığı açıklama kime nasıl bir mesaj vermektedir? Dost meclisinde bulunduğu aile üyelerinin şüpheli olma durumları devam ederken yaptığı açıklamanın soruşturmaya etkisi nedir? Her geçen gün artan çocuk istismarı ve kayıplara ilişkin hiçbir çalışma yürütmeyen, açığa çıkan durumları bütün kurumlarıyla hasıraltı etme çabası içerisinde olan ve bu anlamda toplumsal politikalar geliştirmeyip çocuk yaşamlarını değersizleştiren bir iktidar vekilinden duymak istediğimiz şey, karanlığa dost olması değildir. Çocuğun üstün yararını gözetecek şekilde soruşturmanın etkin yürütülmesi için en azından susması beklentimizi ifade etmek istiyoruz. 'Güçlü aile, güçlü toplum' diye diye kadının ve çocuğun öznelliğini aile kurumuna indirgeyerek ikincileştirerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Hanım bu durumun neresindedir? 'Aile meselesi' diyerek gözlerinizi ve vicdanınızı mesuliyetinizin ardına bırakıp bu süreci de kapatmayı da tercih mi ediyorsunuz?
"Çocuk haklarının tam anlamıyla yerine getirildiğinden emin olmak için tüm baskılara rağmen mücadele edeceğiz"
Narin'in kaybedilmesinin ve öldürülmesinin münferit bir olay olmadığını çok iyi biliyoruz. Çocuk cinayetlerinin ardındaki politik nedenlerin açığa çıkarılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz. Çünkü şiddet ve istismar sarmalına sıkıştırılmadan çocukların kaybolmadığı, kaybedilmediği, kadınların şiddet görmediği bir toplumda yaşamayı istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Mücadelemiz Narin'in kaybedilişinin asıl sorumluları açığa çıkmasın diye arama çalışmaları sürdürülürken partimizi hedef gösterenlere karşıdır. DEM Parti olarak başta Amed'de çocuk alanında faaliyet gösteren bütün kurumlar, Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve bu süreci takip eden duyarlı yurttaşlarla birlikte o köyde bir çocuğun daha ayağı taşa değmesin diye iktidarın alamadığı bütün önlemlerin alınmasını sağlamak ve çocuk haklarının tam anlamıyla yerine getirildiğinden emin olmak için tüm baskılara rağmen mücadele edeceğiz.
"Sokağı şiddetle paralize etmeye çalışan anlayışın Meclis'i ve muhalefeti de dizayn etmeye çalıştığını net bir şekilde görüyoruz"
10 Eylül'de Meclis'in olağanüstü toplanması için CHP'nin bir çağrısı vardı ama ne yazık ki Numan Kurtulmuş bu çağrıya olumsuz yanıt verdi. Reddetmesinin Anayasa'ya, içtüzüğe, hukuka ve Meclis'in teamüllerine aykırı olduğunu ifade edelim. Bu karar aslında AYM'yi fiilen kapatma ve darbe anlayışına teslim olmak anlamına geliyor. Halkın iradesiyle seçilmiş bir milletvekilinin durumunu görüşmek için Meclis'in sorumluluk alması gerekirken, ne yazık ki Meclis bu sorumluluktan Meclis Başkanı eliyle kaçmıştır. Meclis artık sadece sarayın ve sermayenin emirleri doğrultusunda yasa yapan bir fabrikaya dönüştürülmüştür. Sokağı şiddetle paralize etmeye çalışan anlayışın aynı şekilde Meclis'i ve Meclis'teki muhalefeti de dizayn etmeye çalıştığını net bir şekilde görüyoruz.
"Can Atalay kararı, Gezi'nin intikam davasıdır"
Bize hukukla siyaset anlatmaya çalışıyorlar. Oysaki tüm dünya biliyor, Can Atalay kararı siyasi bir karardır. Bu bir intikam kararıdır, Gezi'nin intikam davasıdır ve içerisinde hukuk yoktur. Bizler, içerideki yoldaşlarımızın özgürlükleri ve hakları için her gün mücadele ediyoruz ve her biri o cezaevinden çıkıncaya kadar da bu mücadelemizi devam ettirmeye çalışacağız. Sokakta da Meclis'te de herkesi, bütün toplumsal muhalefeti ve milletvekillerini susturmaya çalışan anlayışa karşı söyleyelim: Bizi buraya halklarımızın oyları ve onların ödediği büyük bedeller getirdi ve biz bu büyük bedelin hakkını vermeye, halkımız için siyaset yapmaya da devam edeceğiz. Zorbalık ve hukuksuzlukla bizim muhalefet çizgimizi hizaya sokmaya çalışanlara tavsiyemiz, dönüp partimize partimizin öncüsü olan partilerin tarihine iyi bakmalarıdır.
"Çocukların okulda derste açlıktan bayıldığı bir ülke burası"
Dün ders zili çaldı. Ne yazık ki hiçbir çocuk ders zili çaldığı için sevinçli ve mutlu değil. Veliler çocuklarının çantasını, defterini, formasını, ayakkabısını alamıyor. Çocuklar, bütün bunları alamadığı için okulun ilk gününe okula boynu bükük bir şekilde başlıyorlar. Diyelim ki bunları aldılar. Bu sefer çocuklar okula aç gidiyor. Bu çok temel bir sorun. Geçmişte burada çok konuştuk, bütçe döneminde Milli Eğitim Bakanı'na bizzat söyledik. Çocukların okulda derste açlıktan bayıldığı bir ülke burası. Açlıktan bayıldığı bir ülke. Çocuğu zaman sadece yaptığı kahvaltı ile okula gidip gün boyu aç bir şekilde kalıp, eve aç dönen çocukların ülkesi Türkiye. Ama bu kimsenin umurunda değil."