Gazeteci Fehmi Koru, “Ahmet Hakan’dan da öğrenilecek doğrular var, dünkü yazısını kaçıran CHP’liler için yazdım” başlıklı yazısında, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın dün yazdığı köşesine değindi. Koru’nun yazısı şöyle:
Daha önce nadiren yaptığım bir uygulamaya bugün başvuracak ve yazımın en az yarısını bir başka yazarın yazısına ayıracağım.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın dünkü yazısına…
Gazetesinin ve bizzat kendisinin bilinen tavırları yüzünden CHP’lilerin -özellikle de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun- okuma zahmetine katlanmayacağını sandığım bu yazı, aslında en fazla o çevrede okunup tartışılmaya değer.
‘CHP’li medya’ diye adlandırılabilecek gazeteler ve televizyon kanalları ile onlarda görüşlerini yayımlayan yazarlar ve yorumculardan söz ediyor Ahmet Hakan.
Tespitleri “Seçim neden kaybedildi?” sorusuna yeni bir bakış açısı sunması bakımından önemli.
Aşağıda konuya ilişkin yazıyı bulacaksınız:
“KEMAL Kılıçdaroğlu, aslında teşhisi doğru koymuştu.
Milliyetçi muhafazakâr seçmenden oy alamadan seçimi kazanamayacağının farkındaydı
Helalleşme söylemi bunun içindi.
Hadis okuması bunun içindi.
Necip Fazıl’dan söz etmesi bunun içindi.
‘Bizim de çok yanlışlarımız olmuştu’ diye özeleştiri yapması bunun içindi.
*
Sağ siyasetçileri transfer etmesi, İYİ Parti ile ittifak kurması, Saadet Partisi’ni yanında tutmaya özen göstermesi falan…
Bunlar da milliyetçi muhafazakâr seçmeni kendisine oy vermeye ikna etmek içindi
akat etkili olamadı Kılıçdaroğlu.
Milliyetçi muhafazakâr kesimi ikna edemedi.
Giremedi o mahalleye.
*
Bunun 99 tane nedeni olabilir.
Ben sadece birinden söz edeceğim:
*
Kılıçdaroğlu’nun muhafazakâr / milliyetçi seçmenden oy alma hevesi ile kendisine destek veren televizyon kanallarının söylemi arasında büyük bir uçurum vardı.
*
Kılıçdaroğlu alttan aldıkça bunlar üstten üstten konuşuyordu.
Kılıçdaroğlu helalleşme dedikçe bunlar hesaplaşmaktan söz ediyordu.
Kılıçdaroğlu özenli bir dil tutturmaya çabaladıkça bunlar kafa göz girişiyordu.
Kılıçdaroğlu muhafazakârlara şirin görünmek istedikçe bunlar muhafazakârlara antipatik gelecek her türlü tutumu alıyorlardı.
*
Peki buna karşı Kılıçdaroğlu ne yaptı?
Hiçbir şey.
Ses etmedi. Şikâyetçi olmadı. ‘Biz bu söylemlerle mutabık değiliz’ demedi. İtiraz etmedi.
Hepsini geçtim.
Durumdan memnun olmadığına dair en küçük bir işaret bile vermedi.
*
Oysa acı gerçek şuydu:
*
Bu televizyon kanalları Kılıçdaroğlu’na destek vermeseydi…
Kılıçdaroğlu’nun oy oranında azalma değil, artış olurdu.”
Başlığı ‘Halk TV Fox falan’ olan yazıyı okudunuz. Şimdi üzerinde düşünebilirsiniz.
Ahmet Hakan’ın yazısını, meslek hayatının büyük bölümünü Kanal-7 bünyesinde geçirdiği için, bir tür tanıklık sayabiliriz. Yazıların ve ekranlardaki yorumların özellikle muhafazakar okurlar ile izleyiciler üzerinde nasıl etki bırakacağını bilebilecek durumda biri o.
Siyasi hayata ilk çıktığında AK Parti’ye ilgi gösterebilecek kitlenin rahatsızlık duymadan izleyebildiği tek bir TV kanalı vardı: Kanal-7… Diğer kanallar hep karşıtlarını ekranlara çıkartarak AK Parti’nin önünü kesmeye çalışırken, Kanal-7 nitelikli muhafazakar yorumcular yanında farklı görüşten aydınlara da söz hakkı tanıyor, iki tarafın birbirini anlamasına zemin teşkil ediyordu.
İktidara giden yolda AK Parti’ye medyadan destek geldiyse tek taraflı olmayan yayınlardan geldi.
Bu seçim kampanyasında tek taraflı yayını yalnızca AK Parti’nin itibar ettiği gazeteler ile kanallar yapmadı, CHP’lilerin itibar ettiği medya da tek taraflı yayıncılık yaparak muhalefete destek çıktı.
Tek taraflı yayınlarda görüşlerini paylaşma imkanı bulan kişilerin ekranlarda izleyicilere tanıttıkları CHP değerleri ile, partisine ve şahsına oy talep ettiği muhafazakar kesime yönelik Kılıçdaroğlu’nun başlattığı açılımın temel ilkeleri birbirinden çok farklıydı.
Kılıçdaroğlu’nun görüşlerini öğrenmek için CHP’nin itibar ettiği ekranlara takılan dikkatler, bu arada ona destek çıkma gayreti içerisindeki yorumculara da kulak verdiler doğal olarak…
Ve, bu dikkatten Kılıçdaroğlu kaybederek çıktı.
Pek çok muhafazakar onları dinledikten sonra Kılıçdaroğlu’nun kendilerine yakın söylemiyle aldatılmak istendiği kanısına varmışsa hiç şaşırmam.
Anlaşılan, ayda bir kendisiyle aynı masada buluşan muhafazakar liderler de bu çelişkinin dayatacağı faturanın gayretleri baltalamaktan ileri gitmeyeceği uyarısında ya bulunmadılar ya da yeterince ısrarcı olmadılar.
Benim burada zaman zaman yaptığım uyarılar da boşa gitti.
Öyle olduğunu fark ettikçe bir kez daha, bir kez daha yazdım ama nafile.
Şimdi de kendilerinin doğru ve haklı olduklarını, onun yanlış yaptığını yine aynı kalemler ile yorumcular söylüyor ve Kılıçdaroğlu’nun istifasını talep ediyorlar.
CHP’yi yeniden seçimde oyu %20’nin ötesine gidemeyecek, çıkardığı adayı %50’ye yakın oy alamayacak hale getirmeden de durmayacaklar.
İstedikleri, kendilerinin çizdikleri sınırlar içerisinde bir CHP…
Umarım, Ahmet Hakan’ın yukarıda aktardığım yazısını her nasılsa okuyan CHP’lilerden bir-ikisi cesareti ellerine alıp yazıyı genel başkanlarına da okutmuştur.
Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.