Elips TV’de Muhammed Vefa’nın sunduğu ‘Arka Plan’ programının konuğu olan gazeteci İlhami Işık kamuoyunun gündeminde olan ‘yeni barış süreci’ tartışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Bahçeli, Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği sırada "Türkiye'ye dönünce hizmet edeceğim" sözlerini hatırlatarak PKK liderinden örgüt militanlarına silah bırakıp, teslim olması yönünde talimat vermesini istedi. Bahçeli’nin sözlerini değerlendiren Işık, “Sayın Bahçeli İmralı’nın yolunu açtı. Kendi diliyle bir çağrı yaptı. Bu İmralı ile görüşme olacağının garantisi. Siz bir insana çağrı yapıyorsun ve bu insan konuşmadan nasıl bu çağrıya cevap verecek? Demek ki bir şekilde konuşacak. Bir şekilde İmralı ile görüşmeler olacak. Birileri gidecek ve onun çağrısını alıp yapacak. Yani yakın zamanda Öcalan’ın çağrısı olacak” dedi.
Gazeteci Işık’ın konuya yönelik açıklamaları şöyle;
“Türkiye Cumhuriyetinin yöneticileri veya devlet aklı tehlikeyi ciddiye alıyorlar”
Çözüm süreci denildiğinde buna şiddetle karşı çıkan ve bunu reddeden bir aktörün eliyle başlatıldı. Bu da şunu gösteriyor; evet bir tehlike var. Mevcut Türkiye Cumhuriyetinin yöneticileri veya devlet aklı bu tehlikeyi ciddiye alıyorlar ve bu tehlikenin önlemek istiyorlar. Milyonlarca Kürt Türkiye’de yaşadığı için bu durum Türkiye’yi doğrudan etkileyen bir durum. Devletin doğrudan bir adım atması bekleniyor.
“Bahçeli kendi diliyle bir süreç başlattı”
İsrail’in İran’a yönelik olası bir saldırısının fay hatlarını tetikleyeceğine dair ortak bir düşünce var. Tabi bunu çok farklı da yorumlamak gerekiyor ama Türkiye devletini yönetenler bunu bölgesel bir tehlike olarak algıladılar ve bunun yolu da birinci dereceden etkilenecek olan Kürtlerle bir diyalog içerisinde bu süreci atlatmak istiyorlar. Şu anki fotoğraf bunu gösteriyor. Birileri Bahçeli’nin konuşmasından olumsuz anlamda bir şeyler çıkarıyor ama dili bu. Bahçeli kendi diliyle bir süreç başlattı. Milliyetçi bir dille, milliyetçi bir serzenişle ve milliyetçi bir tavırla bir tavır koyuyor. Herkes kendi dilini önce zaten kullanacak ve kullandığı dil ile çağrılarını yapacak ya da pozisyon alacak ki asgari bir dil ile yarın buluşma imkânı olsun.
“Böyle önemli bir sorun meşguliyet adına öne sürülmez”
Kimse böylesine kritik ve fay hatlarını tetikleyecek bir konuyu gündemi meşgul etmek adına kimse öne sürmez. Üstelik Türkiye’de uzun süredir terör sorunu yaşanmıyorsa kimse bu sorunu zannediyorsam sıcak bir gündeme dönüştürmez. İdeolojik meselelerde samimiyet ve güven testi en sona konulur, zorunluluk testi en öne konulur. Yani çalışmazsanız aç kalırsınız bu bir zorunluluk, bu zorunluluğu daha sonra samimiyet testine tabi tutabilirsin. Savaşı başlatmak kolay ama savaşın sonuçlarını tahmin etmek ya da kontrol etmek kolay değil. Bu anlamda baktığımızda Türkiye bir zorunluluktan ötürü bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu yanlış anlaşılmasın Türkiye zayıf olduğu için değil. Bazen en güçlü olduğunuz dönemlerde bile sizi bazı zorunluluklar bazı adımlar atmaya götürüyor. İngiltere, dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi ama IRA ile oturdu. Zayıf olduğu için mi? hayır. Zorunluluk onu oraya götürdü.
“İmralı, Bahçeli’nin çağrısına bir şekilde cevap verecek”
Sayın Bahçeli İmralı’nın yolunu açtı. Kendi diliyle bir çağrı yaptı. Bu İmralı ile görüşme olacağının garantisi. Siz bir insana çağrı yapıyorsun ve bu insan konuşmadan nasıl bu çağrıya cevap verecek? Demek ki bir şekilde konuşacak. Bir şekilde İmralı ile görüşmeler olacak. Birileri gidecek ve onun çağrısını alıp yapacak. Yani yakın zamanda Öcalan’ın çağrısı olacak. PKK ve Kandil’in pozisyonundan sonra da bu çağrı Meclis üzerinden ya da daha çok DEM Parti üzerinden konuşulacak ve tartışılacak.