Gazeteci Fehmi Koru, bugünkü “Türkiye’de ‘çok özel’ imam hatip okulları varmış.. Eğitim seviyemiz ‘çok özel’ olmayı kaldıracak gibi değil” başlıklı yazısında, ‘eğitim’ e değindi. Koru, Boğaziçi üniversitesinin son dönemde eski parlaklığını kaybettiğini yazdı. Türkiye’de genel eğitimin maalesef sönük olduğunu ifade eden Koru, YKS sınavında 100 bin lise mezununun sınavlarda sıfır puan aldığına vurgu yaptı.

Eğitim kalitesinin her yıl bira daha düştüğüne işaret eden Koru, sistemin ‘iyi öğrenci’ yetiştirmeyi amaçlamadığı eleştirisinde bulundu. “Sistemi uygulatan siyasiler de ‘milli eğitim’de ‘milli’ olmaya ‘eğitim’den daha fazla önem veriyorlar” diyen Koru’nun yazısı şöyle:

Bir dostum Türkiye’nin birçok ilinde ve bazı ilçelerde çok özel imam hatip okullarının faaliyet gösterdiği haberini verdi.

Okulların müdürleri eğitim kadrolarını kendileri seçebiliyorlarmış…

“Kartal imam hatipler çoğalıyor” dedi o dost, biraz da endişeyle.

Endişelenmeli miyiz?

Kendi hesabıma endişem yok; ancak endişelenenleri de anlayabiliyorum. “Bir tek imam hatip -Kartal’daki- vardı ve mezunlarıyla kamuda en önemli yerlerde bulunuyorlar; yüzlercesi ile neler olmaz” diye düşünülüp rahatsızlık duyulduğu meydanda.

Gerçekten endişe duyacaksam, ‘çok özel’ denilen okullardan mezun olacak gençlerin başarıları ismi önünde ‘çok özel’ yazmayan o tek okul kadar olacaksa o zaman endişe etmeye başlayabilirim.

Henüz o çevreden göz dolduran, belli alanlarda sivrilmiş, bırakın dünya çapında olmayı ülke çapında bile bir parlak örnek çıktığını bilmiyorum.

Varsa da benim bilgim dahilinde değil.

Görebildiğim kadarıyla, uzun yıllar boyunca ülkede eğitim seviyesi açısından ‘çok özel’ diye bilinen belli başlı eğitim kurumları bile -örnek: Boğaziçi Üniversitesi-, son dönemde, eski parlaklıklarını kaybettiler; bazıları kaybetmemek için direniyor.

“Kaybettirildiler” diyen de var buna.

[Muhafazakar camia bir vakıf üniversitesi ile -Şehir Üniversitesi- kalite arayışı içerisine girmişti; o da kapattırıldı.]

Türkiye’de genel eğitim maalesef sönük. Son Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sınavı sonuçları ‘sönük’ sıfatını bile hak etmeyecek durumda. 100 bin lise mezunu sınavda sıfır çekmiş bulunuyor.  

Son sınavın kısa bir tablosunu Karar yazarı İbrahim Kahveci’nin bugünkü yazısından aktarıyorum:

“40 matematik sorusuna 7,37 doğru cevap verebilmişiz.

20 fen sorusunda ise 2,91 doğru cevabımız olmuş.

14 fizik sorusunda ise 2,18 doğruda kalmışız.

Gelecek yılın sınav sonuçlarının bu yılınkinden daha iyi olacağını sanmıyorum. 

[Bilenler bu yılın sınav sorularının önceki yıllardan nispeten daha kolay olduğunu söylemekte. Gelecek yıl sorular daha da kolaylaşabilir ama sonuç fazla değişmeyecektir.] 

Kalite her yıl biraz daha düşüyor çünkü. Sistem iyi öğrenci yetiştirmeyi amaçlamıyor; sistemi uygulatan siyasiler de ‘milli eğitim’de ‘milli’ olmaya ‘eğitim’den daha fazla önem veriyorlar. Ortaya çıkan tablo ortada.

Gençleri evrensel ölçülerde yetiştirmeye önem verilmiyor ülkemizde.

60-65 yıl önce ben nasıl okuduysam benim torunum da aşağı yukarı aynı türden bir eğitimden geçiyor. Ben okullu olduğumda ülkede televizyon yoktu, bilgisayarlar günlük hayata girmediği gibi internet de son 15-20 yılın eseri. Akıllı telefonlar, tabletler son 20 yıla kadar bilimkurgu romanları ile bazı filmlerde birer hayal olarak yer alıyordu.

Sıradan insanları, öğrencileri bir tarafa bırakalım, bilim insanlarımız bile, 20-30 yıl öncesine kadar, kendi alanlarında çıkan herhangi bir eserden ancak neden sonra haberdar olabiliyorlardı. Kitapları edinebilmeleri için çile çekmeleri gerekiyordu.

Artık 12-15 yaş arası gençlerin elinde internet bağlantılı akıllı telefonlar ve tabletler var. Herkes istediği eseri aynı gün edinebiliyor, okuyabiliyor. Her alanda araştırmacılar başka ülkelerdeki seviyeli bilim insanlarıyla sürekli temas halinde olabiliyorlar.

Eğitim ise 60 yıl öncesinden farklı değil.

Gençlerin başka gençlere fark atanlarının gözleri eğitimlerine yurtdışında devam etmekte. Kaliteli mezunlar ise hayatlarını başka ülkelerde kurmanın fırsatı peşindeler. 

Ve maalesef, devletin üzerine titizlendiği meslek alanlarından gençler -doktorlar, mühendisler ve diğerleri-, devletin ve ailelerinin yüksek fedakarlıklarıyla okudukları halde, kendilerini başka ülkelere yararlandırıyorlar.

Aileler de teşvik ediyor bunu, devletin izlediği politikalar da bu sürecin hızlanmasına hizmet ediyor.

Sonunda her alanda sıradan bir görüntü ülkeye hakim oluyor. Sorunlar sıradan ortamlarda daha da büyüyor, çözüm yerine çözümsüzlük günü belirliyor.  

Dünyanın ileri sayılan her ülkesinde kalitesiyle ünlenmiş, sıradışı mezunlar veren okullar ve üniversiteler vardır; oralardan mezun olanlar ülkelerini daha ileriyi taşırlar. Bu sebeple de, o kurumların üzerine her ülke titizlenir.

Bizde nedense her alanda olduğu gibi eğitim alanında da kaliteden sanki hoşlanılmıyor. Sanki hiçbir kurumun diğerlerinden daha önde veya ileride olması istenmiyor, sıradanlaşma yaygınlaştırılıyor. Sanki bir el biraz yukarıda olanı aşağıya çekmekle meşgul.

Yazık ediyoruz çocuklarımıza. Yazık ediyoruz gençlerimize. Yazık ediyoruz ülkemize.

İmam hatip okulları arasından bazılarının ‘çok özel’ olarak kurgulanması nasıl bir sonuç verir?

Sizce bu sınav sistemiyle değerlendirilen başarıya başarı denebilir mi?

Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.

Editör: Selim Ercan