Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı. Geçtiğimiz seçimlerde Cumhur İttifakına katıldıklarını belirten Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’dan dikkat çeken bir açıklama geldi. Bir daha asla AK Parti'yle olmayacaklarını vurgulayan Erbakan, “Çünkü bizim çok samimi yaklaşımımıza, fedakarlığımıza ve ortada milletin huzurunda imzalanan bir mutabakat olmasına rağmen bunların hepsi hiçe sayıldı. Bu da bizim güvenimizi tamamen sarstı. O nedenle de bundan sonrası için bir birliktelik olması ihtimalini görmüyoruz” dedi.
Fatih Erbakan’a yöneltilen bazı sorular ise şöyle:
“AK Parti’nin ekonomi politikası adaletsiz paylaşıma dayalı”
-Sizin söylediklerinizi ben kabaca özetlersem, “Adalet ve Kalkınma Partisi'ninki şekilci bir Müslümanlıktır” diyorsunuz. Tam bunu mu söylüyorsunuz?
Evet, uygulamalar çok açık. Ekonomi politikası tamamen adaletsiz bir paylaşıma dayalı. Kamu kaynakları ‘itibardan tasarruf olmaz’ adı altında israfa harcanıyor. 2018'de kamunun yıllık hava aracı kiralama bedeli 280 milyon lirayken bu sene 5,5 milyar liraya gelmiş. Beş sene içinde hükümetin hava taşıtı kiralama bedeli 20 misli artmış. İmtiyazlı holdinglere haksız bir kaynak aktarımı yapılıyor. İhaleler kapalı kapılar arkasında pazarlık usulüyle veriliyor. Bakıyorsunuz Türkiye'de yapılan bir tünelin aynısı Kore’de beşte bir maliyetine yapılmış. Bir de üzerine bu imtiyazlı holdinglere vergi muafiyeti sağlanıyor. Beş holdinge 10 senede 128 kez vergi muafiyeti yapılmış. Dünyada kamudan en çok ihale alan sıralamasındaki ilk 10 holdingden 5 tanesi bizdeki bu holdingler. Kaynaklar imtiyazlı holdinglere aktarılıyor, kaynaklar faize gidiyor. Bizim en çok mücadele etmemiz gereken bu ülkenin, bu milletin bir kuruşunun faize gitmemesini sağlamak. Ama bu sene işte bütçeden 1,25 trilyon lira faize veriliyor. Bu ekonomi uygulamasının Millî Görüş’ün rahmetli Erbakan Hoca'mız döneminden beri savunduğu değerlerle hiçbir alakası yok, taban tabana zıt.
“İktidarın uygulamalarını gören gençler ateist olmaya karar veriyor “
-Bu arada dindarlığın gençler arasında kendini gösterme biçimleri de hızla değişiyor. Türkiye’deki muhafazakâr gençlerin giderek daha seküler yaşam tarzlarını benimsediğine dönük pek çok araştırma var. Sizce bunun sebebi sadece küresel 21. Yüzyıl dinamikleri mi yoksa yozlaşmış muhafazakâr siyasetçi örneklerinin artması da dini alandan uzaklaşmada bir faktör olabilir mi?
Etkisi olduğunu görüyoruz maalesef. Bizim “İmam Hatipleri taşıdığı manayla uyumlu hale getireceğiz” diye bir cümlemiz var. İnsanların İmam Hatip’te Kur'an okumayı, Arapçayı, fıkhı öğrenmesi tek başına yeterli olmuyor. Peygamberimizin bir hadis-i şerifi vardır. “İslam dini güzel ahlaktır, samimiyettir” der. “İslam dini hacca gitmektir veya İslam dini namaz kılmaktır” dememiş. Bunları tabii ki küçümsediğim veya gereksiz gördüğüm için söylemiyorum. Ama sadece bu şekilden ibaret yükümlülükler yerine getirilip de samimiyet, dürüstlük, ahlak olmadığı zaman maalesef sorun yaşanıyor. İmam hatipten mezun olup Allah korusun rüşvet alırsanız, ihaleye fesat karıştırırsanız, kamu kaynaklarını israf ederseniz, o zaman Peygamberimizin hayatını ezbere bilmek veya Kur'an'ı hıfzetmek veya senede üç kere umreye gitmek sizi kurtarmaz.
Bugün maalesef iktidarın uygulamaları bizim dindar olmayan iktidarlar döneminde eleştirdiğimiz uygulamaların aynısı. Burada bir çarpıklık var. Bu görüntüyü gören genç insanlar İmam Hatip'te okuduğu halde deist olmaya karar veriyor, ateist olabiliyor. Veya başı örtülüyse başını açıyor. Şekilden ibaret bir anlayışla maalesef toplumun önüne çıkılmış, iktidar olunmuş. Ama asıl değerlerimiz, asıl savunduğumuz ilkeler uygulanmıyor, hayata geçirilmiyor. Dolayısıyla da maalesef gençler üzerinde ciddi olumsuz bir etkisi oluyor bu durumun.