İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta gözaltına alınmasıyla başlayan eylemler, İBB binasının bulunduğu Saraçhane'de sürerken, bir grup eylemcinin küfür polemiği kamuoyunun gündemine damgasını vurdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın annesine ve ailesine küfür edildiği yönündeki bakanlık açıklamasının ardından hem AK Parti hem de CHP kanadından tepkiler geldi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bu kapsamda 43 kişinin gözaltına alındığını ve diğer zanlıların yakalanması için çalışmaların sürdüğünü belirtti.

Konuyla ilgili tartışmaları bugünkü köşesine taşıyan Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, ana akım medyanın konuyu çarpıttığını ve dezenformasyon yaptığını söyledi. Bildirici, “iktidar televizyonları, haber siteleri ve gazeteleri, sanki meydandaki herkes bu ayıba katılmış, hatta Özgür Özel de teşvik etmiş, muhalif televizyon kanalları da bunu canlı yayınlarında vermiş gibi yayımladılar, açıkça dezenformasyon yaptılar” dedi.

Farukbildirici.com sitesinde yer alan yazının tamamı şöyle;

Çelişkiler yumağının ortasındayız. Neresinden çeksen elinde kalıyor; kendi yaptığını mübah sayan, aynı tavrı karşıdan görünce atarlanıyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yüzbinlerin katıldığı protesto mitinglerini görmezden gelen televizyon kanallarına esti gürledi:

“A Haber, TRT, TGRT gibi kanallar bu durumu görmedi. Halk TV, Sözcü TV ve Tele 1 ise direndi. RTÜK’e de Bilgi Teknolojileri Kurumu’na da sesleniyorum: Sakın ha özgür basına, sosyal medyaya, YouTube yayıncılarına dokunmaya kalkmayın. Alnınızı karışlarım sizin!”

Bu medya gruplarının şirketlerine de boykot çağrısı yaptı. Elbette siyasetçilerin medyaya eleştiri ve tepki gösterme hakları vardır ama boykot, bir gazeteci olarak çok da içime sinen bir davranış değil doğrusu. Hem de yıllardır siyasi iktidarın muhalif medyaya uyguladığı reklam ve resmi ilan yasağına karşı çıkarken iktidar medyasına ekonomik yaptırıma girişmek ne kadar tutarlı bir davranış, tartışılabilir sanırım.

Ancak RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in, Özgür Özel’in sözlerine tepki göstermesi de kendisine hak gördüğünü, başkasına yasak gören trajikomik bir ruh hali. Birkaç gün önce “lisans iptallerine varabilecek müeyyideler uygulanacağı duyurulur” diyerek protestoları yayımlayan Halk TV, Sözcü TV ve Tele1’e sansür çağrısında bulunup tehdit eden Şahin, şimdi de “Türkiye’nin en kıymetli markalarına açılan ilginç boykot savaşları da ibretle izlenmektedir” savunmasına geçti.

Çok açık. Şahin için “makbul kanallar” var, “her daim suçlu” televizyonlar var. Belli ki, Özel’in eleştirdiği kanalları savunmaya geçerken muhalif kanalları rahatlıkla suçlamasının kaynağı da bu.

Düşmanlaştıran, hedef gösteren yayınlar

Ama beni asıl endişelendiren Şahin’in son paylaşımındaki protestocuların tümünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın annesine küfretmiş, camilere topluca zarar vermiş, polise hep birlikte asit fırlatmış, hep birlikte rezaletler sergilemiş gibi sunan ifadeler…

Maalesef bu yaklaşım sadece Şahin’e ait değil, iktidar sözcüleri ve iktidar yanlısı medya da böyle bir yayıncılık anlayışı sergiliyor. Hem de Ekrem İmamoğlu operasyonlarına yönelik tepkilerin ülke geneline yayıldığı ilk günden bu yana istikrarlı biçimde sürdürüyorlar. Bu yayınlardan birkaç örnekle aktarayım bu yayınların niteliğini:

“Soysuzların kutsalı yok”, “Özel çağırdı, marjinaller sokakta buluştu (Diriliş Postası), “Sokak terörüne kucak açtılar (Milliyet/ Sabah/ Takvim), “Özgür Özel kışkırttı Erdoğan’ın ölmüş annesine küfrettiler”, “Mimar Sinan’ın eserine saldırı (Yeni Şafak), “Vandallık” (Sabah), “Polise molotof ve asit”, “Saraçhane alçakları (Akşam), “Camide içki içip tarihi mezarları parçaladılar (Yeni Akit).

Protesto için Saraçhane’de ve Türkiye’nin çeşitli kentlerinde toplanan insanların tümünü düşmanlaştıran, nefret söylemi içeren yayınlar bunlar. Hatta “Nöbetteyiz” ve “Camide içki içip tarihi mezarları parçaladılar” diye hedef gösterip, tahrik eden, kışkırtan haberler, yazılar yayımlamaktan ve söylemlerde bulunmaktan kaçınmadılar.

Nitekim kışkırtan, tahrik eden yayımların ardından İBDA-C’li gruplardan Şehzadebaşı Camisi’nde iftar çağrıları yapıldı. Neyse ki, hem CHP, hem de Valilikten araya girenler oldu da iftardan vazgeçirip çatışma olasılığını ortadan kaldırdılar.

Çarpıtmanın çarpıcı örneği

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın annesine küfür olayı, Özgür Özel otobüsten inip alandan ayrıldıktan sonra küçük bir grubun eylemiydi. Özgür Özel ve CHP yöneticileri de bu ahlaksızlığı kınadılar daha sonra. Ama iktidar televizyonları, haber siteleri ve gazeteleri, sanki meydandaki herkes bu ayıba katılmış, hatta Özgür Özel de teşvik etmiş, muhalif televizyon kanalları da bunu canlı yayınlarında vermiş gibi yayımladılar, açıkça dezenformasyon yaptılar.

Örneğin Yeni Şafak, “Ahlaksızlar” başlığı altında “…Saraçhane’de toplananlar haddini aştı. Özel”in konuşma yaptığı sırada ve sonrasında ise Erdoğan ve ailesini hedef aldı. ‘Ahlaksızlıkta zirveye çıkan’ gruptakiler, Erdoğan’a, vefat etmiş annesine yönelik hakaret ve küfür içerikli sloganlar attı” yazıldı. Alandaki herkesi düşmanlaştıran, aşağılayan bu ifadeler doğru değildi, Özgür Özel bırakın Erdoğan’ın ailesini hedef almayı, meydanda iken duyduğu hakaret içeren sloganlara sürekli karşı çıkıyordu.

Çarpıtmanın en çarpıcı örneğini de Akşam, AHaber, Yeni Akit, Haber7 ve Ensonhaber sergiledi bu süreçte. “Polisle çatışalım diyenler el kaldırsın” başlığıyla verdikleri haber Özgür Özel’in sözlerini eksik yansıtıyordu. Özgür Özel, o cümlenin devamında “Meydanda bunu yapmayalım, mücadeleyi haklı zeminde koruyalım diyenler el kaldırsın” diyerek Taksim’e doğru yürüyelim diyenleri susturmaya çalışıyor, polisle çatışmaya girilmemesi için topluluğu uyarıyordu.

Volkan Konak, konserde fenalaştı: Hastaneye kaldırıldı Volkan Konak, konserde fenalaştı: Hastaneye kaldırıldı

Tutuklanan haberciler

Aynı şekilde protestocuların tümünü “Vandallar” diye damgaladı iktidar medyası. En ileri giden de CNN Türk’tü. Haber Müdürü Nihat Uludağ, bir yayında “Eylemlere katılan örgütler” diye liste sıraladı; üstelik legal bir parti olan Türkiye Komünist Partisi’ni de “terör örgütü” diye nitelendirdi. Uludağ, daha sonra TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ı arayıp özür diledi ama protesto gösterilerine DHKP-C’den “FETÖ Paralel devlet yapılanması”na kadar birçok illegal terör örgütünün de katıldığı yönündeki karalayıcı yayından geri adım atılmadı.

Aslında polise asit, molotof kokteyli, havai fişek atan, saldıranlar küçük gruplardı. Birkaç saldırıyı öne çıkarıp, son yıllardaki en büyük protesto gösterilerinin haber değerini yok saymak, doğrudan halkı yanıltma çabası. Öyle gazetecilik kaygılarıyla da açıklayamıyorum.

Bu medya kuruluşlarının editörlerinin gazetecilik kaygıları olsa, yedi meslektaşımızın hiç değilse haber kovalarken, sırf gösterileri izleyip, haber yaptıkları için tutuklanmalarına karşı çıkarlardı.

Bırakın karşı çıkmayı gazetecilerin tutuklanmasını doğru düzgün haber bile yapmadılar. Çoğunda haber bile yoktu; Hürriyet’te ise son satırın son cümlesiydi.

Kaynak: Haber Merkezi