TİP Genel Başkanı Erkan Baş, İstanbul’un Ataşehir ilçesindeki bir pazar yerini ziyaret etti. Yurttaşlarla ve esnafla bir süre sohbet eden Baş, pazar yeri önünde açıklama yaptı.
“Bu ülkenin gerçeklerini, halkın nasıl yaşadığını görmek isteyenler mutlaka pazarlarda olmalılar. Pazarda biz birbirimizi görüyoruz” diyen Baş, şunları söyledi:
“Birbirimizin 3-5 sene önce demiyorum, 3 ay önceye göre bugün torbalarımızın küçüldüğünü görüyoruz. Dün 5 tane elma alıyorsak bugün iki tane alabildiğimizi görüyoruz. Dün 10 tane domates alıyorsak bugün 3 tane domates alabildiğimizi görüyoruz. Dün pazara geldiğimizde belki 2, 3, 5 torba doldururken bugün tek torbayla pazarın başından sonra gidip gelip, gidip gelip, gidip gelip 40 kere hesap yaparak bir tane torbayı doldurabildiğimizi biliyoruz. Siz de Türkiye’yi yönetenlerin bu ülkeyi ne hâle getirdiğini her yerde anlatın. Dün Meclis’te açılış töreni vardı. 22 yıldır bu ülkede iktidarda hem de tek başına iktidarda, son 10 yıldır sadece tek kişi olarak iktidarda olan Tayyip Erdoğan yine geldi Meclis’e, yalanlarını, masallarını anlattı. Güya Türkiye’nin nasıl zenginleştiğini anlattı. Biz o zenginleşmeyi göremiyoruz. Biz o zenginleşmeyi yaşayamıyoruz. Neden, biliyor musunuz çünkü Türkiye’nin tepesine çökmüş bir azgın azınlık var. Sayısı iki elin parmağını geçmeyecek, bu iktidarın etrafında kümelenmiş zenginler var. Onlar her gün daha zengin oluyor.
“Doymayı bilmiyorlar”
Türkiye’de sen çalışıyorsun, sen çalışıyorsun, sen çalışıyorsun, biz çalışıyoruz, hepimiz çalışıyoruz. Eskiden 8 saat çalışıyorduk. Sonra 10, 12, 14 saat çalıştık. Çoluğumuzun çocuğumuzun geleceği için çocuğumuzun büyüdüğünü görmeden çalıştık. Çocuklarımız uyanmadan evden çıktık. Çocuklarımız uyuduktan sonra eve geldik. Hep çalıştık, çalıştık, çalıştık. Biz çalıştık, biz yoksullaştık ama zenginler her gün daha zengin oldu. İşte buna lanet olsun diyorum. Değiştirmek istediğimiz düzen işte bu düzen. Biraz önce bir tane pazarcı esnafı abim dedi ki, ‘Yemin ediyorum 10 tane fili doyursaydık şimdiye kadar çatlardı doymaktan ama biz bu sarayda oturanları, biz bu beşli çeteyi, biz bunları doyuramadık’ dedi. Halkımız söylüyor. Hırsızlar doymuyor. Onlar üç kuruş para kazanmak için nasıl alın teri döküldüğünü bilmiyorlar. Onlar üç kuruş için nasıl emek verildiğini bilmiyorlar. Onlar üç kuruş için nasıl ömrümüzden verdiğimizi bilmiyorlar. O yüzden doymuyorlar. Doymayı bilmiyorlar.
“Artık açlıktan bahsediyoruz”
Dün Meclis açıldı. Yalanla dolanla açıldı. Bu ülkenin hiçbir gerçeği konuşulmadı. Bütün mesele şu. Tayyip Erdoğan gelecek, konuşma yapacak, gidecek. Gelsin bakayım buraya bütün milletvekilleri. Tayyip Erdoğan’ın karşısında ayağa kalksınlar, alkışlasınlar. Tayyip Erdoğan hepimizin gözünün içine baka baka yalanlarını söylesin, masallarını anlatsın. Ondan sonra gitsin. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak bu oyunda yokuz. Biz o Meclis’te halk adına hesap sormak için varız. Hırsızlardan hesap sormak için varız. İnsanın aklı almıyor. Şu memleketin yaşadığı hâle bak. Artık yoksulluktan bahsetmiyoruz. Artık öyle bir yere geldik ki, açlıktan bahsediyoruz. İnsanlar karınlarını doyurmaya çalışıyor. Bugün enflasyon rakamları açıklandı. Dedim ki akşam pazara gideceğim. O enflasyon rakamı, o TÜİK’in söylediği rakam doğru mu, değil mi, hiç kimseye sormayacağım, gideceğim pazarda kendi gözlerimle bakacağım. İnsanlık tarihinin, Türkiye tarihinin en büyük hırsızlıklarından biri bu enflasyon rakamıdır.
“Bizi bizden başka kurtaracak yok”
Sizden bir tek şey istiyorum. Bizi kim kurtaracak diye etrafa bakmayın. Bizi bizden başka kurtaracak yoktur. Yoksulun hâlinden yoksuldan başka kimse anlamaz. Onlar istiyorlar ki, biz bunların karşısında el pençe divan duralım. Hayır arkadaşlar. Biz hakkımız olanı geri almalıyız. Biz hakkımız olanı istiyoruz. Şuna isyan ediyoruz ve kabul etmiyoruz. Su içmeden yaşayamayız. Suyun parayla satılmasını, birilerinin su için zengin edilmesini kabul etmiyoruz. Elektriksiz yaşayamayız. Biz vergimizi veriyor muyuz, niye veriyoruz vergiyi? Elektrik, yol, su olarak bize geri dönsün diye vermiyor muyuz? Kim bizim vergimizi çalıyorsa gitsin elektrik, su faturalarını onlar ödesin. Gidin yol paralarını onlar ödesin. Bu ülkenin onurlu, namuslu vatandaşları daha alın teri soğumadan devlete vergisini veriyor. Bunun da karşılığını söke söke alacağız. Bizim çocuklarımız da zenginlerin çocuklarının okuduğu okullarda okuyacaklar. Bizim hastalarımız da zenginlerin özel hastanelerde aldığı hizmeti alacak. Biz de insan gibi yaşayacağız. Biz de insanız.”