Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası(Şeker-İş), “Enflasyonda atalet, ücrette sefalet, vergide adalet arayışı” Sempozyumu düzenledi. Sempozyuma Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’da katıldı. 

Sempozyum’un açılış konuşmasını yapan Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök, iş cinayetlerinde yaşamlarını yitiren işçilere başsağlığı diledi. 

“Az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmalıdır”

Gök, “Ücretlerin vergilendirilmesinde mevcut tarife ve artan oranların çalışanları yıllardır mağdur ettiğini görmekteyiz. Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmiştir. 2002 yılında gelir vergisi tarifesinin ilk basamağı asgari ücretin 17 katıyken, günümüzde ise 5,5 katına kadar gerilemiştir. 

Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmekte, yılda yaklaşık bir buçuk aylık ücretini fazladan vergi olarak ödemektedir. Bu sistem adil değildir. Hayat pahalılığının dar ve sabit gelirli kesimleri daha da zorladığı bu geçim koşulları, sürdürülebilir de değildir. Az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmalıdır.” dedi. 

Ali Yerlikaya’nın Diyarbakır’daki basın toplantısı iptal edildi Ali Yerlikaya’nın Diyarbakır’daki basın toplantısı iptal edildi

“TÜİK’in toplumda yapışkan hale getirdiği enflasyon sepeti de bir an önce terk edilmelidir”

Özellikle emeklileri, dar gelirlileri, emekçileri ezdikçe ezen yüksek bir enflasyon mevcut olduğunu belirten Gök, “Ülkemiz resmi enflasyon değerleri OECD ülkelerinin oldukça üstünde yer almaktadır.

Artan maliyetler karşısında düşen alım gücünü artırmak ve korumak için sosyal güvenlik uygulamaları ile atılacak adımlar ise son yıllarda dünya çapında önemli bir konu başlığı haline gelmiştir. Özellikle toplumun gerçek enflasyonunun yaşandığıçarşı, pazar, markette, insanların elini cebine attığında karşılaştığı enflasyon düzeyi baz alınmalıdır. TÜİK’in toplumda yapışkan hale getirdiği enflasyon sepeti de bir an önce terk edilmelidir” diye konuştu. 

“Asgari ücret kavramı ‘sürdürülebilir yaşam ücreti’ olarak değiştirilmelidir” 

Bir diğer çözülmesi gereken konunun asgari ücret olduğuna işaret eden Gök, “Asgari ücrete yapılacak artış diğer bütün ücret seviyelerine yapılacak zam oranlarını da etkilediğinden bütün işçileri doğrudan ilgilendirmektedir” dedi. 

Gök konuşmasına şu şekilde devam etti: 

“Bu bakımdan asgari ücret düzeyi, ahlaki ve sağlıklı bir toplumsal gelişme için de önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bu sebeple asgari ücret kavramı “sürdürülebilir yaşam ücreti” olarak değiştirilmelidir. 

Devletin iyilik, dirilik ve refah rüzgârı, artık ücretliler lehine esmelidir. İşçi-işveren-devlet-toplum arasındaki çatışmayı temel alan çatışmacı modellerin aksine sürdürülebilir yaşam ücreti, kapsayıcı/ bütünleşik bir yaklaşım oluşturacaktır.  Bu değerlendirmeler çerçevesinde asgari ücret tartışmalarının resmi enflasyona hapsedilmesi büyük bir eksiklik olacaktır. Asgari ücret nihayetinde kamu otoritesinin yaptığı bir hukuksal düzenleme olmasına rağmen, sürdürülebilir yaşam ücreti tüm toplumsal kesimlerin dâhil olduğu bir uygulama olarak tasarlanmalıdır.” 

Isa Gök

“Öyle bir noktadayızki kelimeler cefamızı tarif etmeye yetmez” 

‘Ülke olarak öyle bir noktadayız ki, biz işçiler ve sendikacılar olarak bu sorunları iliklerimize kadar hissediyoruz’ diyen Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, “Bizim sefamız bir elin parmakları kadardır ama cefamız; inanın öyle bir noktadayızki kelimeler cefamızı tarif etmeye yetmez. Bu dünya yorgun geliyoruz, yorgun gidiyoruz. Kamu işçileri geçmişte ücret konusunda öncüydü. Şimdi bu öncülük yok” dedi. 

Geçim sıkıntısı olan bir evde huzur olmaz diyen Atalay konuşmasına şu şekilde devam etti: “Son yıllarda işçiler ve emekçiler olarak dayanamayacak noktadayız. Gıda silahtır, biz, ‘gıda konusunda kendimize yetecek noktadayız’ diye kendimizle övünüyorduk ama son yıllarda öyle bir noktaya geldik ki maalesef kendimize yetecek durumda değiliz.”

“Bu ülkede imam da öğretmen de gazeteci de hep doğruyu söylemek zorunda” 

Atalay şunları söyledi: “Bu ülkede imam da öğretmen de gazeteci de hep doğruyu söylemek zorunda. Hakim de, siyasetçi de sendikacı da aynısını yapmak zorunda. Neden bu üç mesleği seçmek zorunda kaldım. İmamın vaazı kadar öğretmenin dersi ve gazetecinin doğru yazması önemlidir. 

“Toplumun yüzde 65’ini oluşturuyoruz ama bir işçi bile Meclis’te yok”

Her ortamda adil olmak zorundayız, çalışanın yanında olmak zorundayız. Memura ne verdiyseniz, işçiye de aynısını verin dedik ama bize cevap veren yok. Yasama ve yürütme olmadığımızı onlar da biliyor ama işçi ve emekçi olarak bu ülkenin yüzde 65’’ini oluşturuyoruz . Bize oy vermek zorundasınız diyorlar ama biz onlara oy vermek zorunda değiliz. Biz bunun farkında olduğumuz sürece sorunu da çözmüş olacağız. Toplumun yüzde 65’ini oluşturuyoruz ama bir işçi bile Meclis’te yok. Mecliste yoksanız tarımı da anlatamazsınız, sorunları da dile getiremezsiniz. Mecliste değilseniz yoksunuz.” 

Muhabir: Kadir Gürhan