Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Deniz Yücel, MYK gündemiyle ilgili düzenlediği basın toplantısında konuştu.
Üç gün önce hayata veda eden Metin Uca’yı saygıyla andığını belirten Deniz Yücel, “Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Bir başka gazeteciyi, Barış Pehlivan’ı da 3 ay özgürlüğünden mahrum ettiler. ‘Geç gelen adalet, adalet değildir’ sözü, artık bizim ülkemizde ne yazık ki ‘adalet gelsin de ne zaman geliyorsa gelsin’e dönüştü. Barış Pehlivan yine araştıracak, yine yazacak, yine eleştirecek, yine gündem oluşturacak” dedi.
Yücel’in açıklamasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Sayın Bakana tavsiyemiz, 1 ayı değil sadece bir günü asgari ücretle geçirmeyi denesin”
“OECD ülkelerinde ortalama enflasyon yüzde 8, Türkiye’de ise yüzde 72... Bir bardak çay 20 lira, bir simit 10 lira. Dört kişilik bir aile, üç öğün kişi başına bir çay bir simit tüketse bile aylık 10 bin 800 liraya ihtiyacı var. Ailesine bakmakla yükümlü bir asgari ücretliye, geçinmek için 602 lira para kalıyor. Sayın Bakana tavsiyemiz, 1 ayı değil sadece bir günü asgari ücretle geçirmeyi denesin. Belki o zaman vatandaşın hayatta kalma mücadelesini anlar. Ancak bu Sayın Işıkhan’ın akıllara durgunluk veren ilk açıklaması değil. Sanırım son da olmayacak.
“Çözüm üreten adaylarla seçimlere gireceğiz”
Önümüzdeki Yerel Seçimde de, halkın dertleriyle dertlenen, halkın sorunlarına çözüm üreten adaylarla seçimlere gireceğiz. Adaylarımızı belirkerken katılımcı, kapsayıcı ve demokratik yöntemler uygulanacaktır. Belediye başkan adaylarımız belirlenirken, aynı Merkez Yönetim Kurulumuz ve Gölge Kabinemiz belirlenirken olduğu gibi mümkün olduğunca ‘Eşit Temsil’ prensibine uyulmasına özen gösterileceğini de, buradan bir kez daha ifade edeyim.
“Rakel Dink’in gözlerini dolduran bu adalet anlayışını affetmeyeceğiz”
Muhalefete, gazetecilere, onlar gibi düşünmeyenlere akılları sıra gözdağı veriyorlar. Onlar Ogün Samast’ı hatırlattıkça, Erhan Tuncel’i, Yasin Hayal’i ve türevlerini korudukça; Biz Uğur Mumcu’ya, Ahmet Taner Kışlalı'ya, Abdi İpekçi'ye, Bahriye Üçok'a ve Muammer Aksoy'a sarılacağız ve hukuka tutunacağız. Rakel Dink’in gözlerini bir kez daha dolduran, kalbini bir kez daha kıran, (kendi deyimiyle) onu yasın en ağır günlerine geri yollayan bu adalet anlayışını affetmeyeceğiz.
“Bölgede hiçbir ülke Türkiye’yi garantör olarak kabul etmiyor”
Ortadoğunun göbeğindeki insanlık dramı 45. gününde… İsrail Gazze’de sivillere yönelik saldırılarına devam ediyor. En son Gazze’nin en büyük hastanesi olan Şifa hastanesini ele geçirip zorla boşaltarak, yüzlerce hastayı ve onlarca prematüre bebeği sokağa attılar. Vefa hastanesiniyse bombaladılar. Hastanelerin hedef alınması uluslararası hukuka ve savaş hukukuna aykırıdır, insani olarak kabul edilemez. Gazze’de ateşkesin bir an önce sağlanarak sivillere insani yardımın ulaştırılmasını istiyoruz. Gazze konusunda gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan bir aydır arabulucu ve garantör olmaya çalışıyor. Erdoğan Astana’dan Almanya’ya, gittiği her yerde bu talebini dile getiriyor, ülkemizin itibarını zedeliyor. Bölgede hiçbir ülke Erdoğan’ı arabulucu, Türkiye’yi ise garantör olarak kabul etmiyor, Erdoğan ve Fidan’ın tek taraflı teklifleri karşılıksız kalıyor.
“Devlet Bahçeli ve MHP kurmaylarının tavrı olacak?
Erdoğan'ın tüm derdi, ömrü yettiğince o koltukta oturmak. Dünkü açıklamasıyla, 2017 referandumunda ısrarla savunduğu ve Türkiye için ‘devrim’ diye nitelediği’ 50+1 düzenlemesinden de kolayca vazgeçebiliyor. Ama burada asıl merak ettiğimiz, bu konuda kesinlikle taviz vermeyeceğini söyleyen Devlet Bahçeli ve MHP kurmaylarının tavrı olacak. Acaba MHP kendilerinin dışlandığı, onlara gerek duyulmayan bu yeni senaryoyu nasıl değerlendirecek? Cumhur İttifakı'nda çok büyük bir kriz olduğu ortada.
“MHP’yi sırtında bir yük olarak görmeye başladı”
Bahçeli, o dönemde, ‘yüzde 50 + 1’ koşulunun tartışılmasının güvensizliğe neden olacağını vurguluyordu. Cumhurbaşkanlığı Seçimindeki 50 + 1 koşulunun partiler arası uzlaşmayı sağladığını ifade ediyordu. Demek ki, AKP’nin MHP’ye artık ihtiyacı kalmadı. Hatta MHP’yi sırtında bir yük olarak görmeye başladı.
Biz, Cumhur İttifakı'nın hesaplaşmasına, Hatay halkının iradesi ile seçilen Can Atalay'ın kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Sizin siyasal hesaplarınız nedeniyle TBMM'ye had bildirilmesine asla sessiz kalmayacağız. Milletin Meclis’inde Anayasa uygulanıncaya kadar "Adalet Nöbetimizi" sürdüreceğiz. Biz milli iradenin yok sayılmasını kabul etmediğimiz için Meclis’te nöbet de tutarız, Ağacı korumak için parkta da sabahlarız, Yurt sorunu yaşayan gençlerle bankta da otururuz, hak, hukuk, adalet için 435 kilometre yürür, halkımız aydınlığa çıksın diye karanlıkta da kalırız.”
“Sistemin iflasıdır”
Deniz Yücel, basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “50+1 şartı değişmeli" açıklaması hatırlatırlarak, “Bu Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin iflası mı?” sorusuna, “Halkımız milletimiz zaten iflas etmiş durumda. Sayın Erdoğan’ın derdi koltuğunu koruyabilmek. Sistemin iflasıdır. Zaten milletimiz iflas etmiş durumdadır” yanıtını verdi.