Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde İnsan Hakları Eğitim Programı'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Sosyal medya platformu Instagram'a erişim engeli getirilmesine ilişkin konuşan Erdoğan, "Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız. Her türlü ahlaksızlığı 'özgürlük' parantezine alıp teşvik eden bu şirketler, Filistin halkının şanlı direnişine sanal alemde açıkça savaş açmıştır" dedi.

Erdoğan'ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:

"Uluslararası sistemde ciddi bir güç boşluğu var. Bir ahlak ve vicdan kaybıyla da karşı karşıyayız. Hepimizi ürkütmesi gereken kan, zulüm, savaş ve çatışma sahneleri adeta sıradan hale geldi. İnsanlığın kendi ortak güvenliğini temin etmek için tesis ettiği kurumlar, normlar, kurallar günden güne irtifa kaybediyor.

İnsan hakları, demokrasi, hukuk ve küresel adalet gibi asırların birikimi olan kavramların içi boşaltıldı, yıpratıldı, itibar ve güven kaybına uğradı. İnsanlığın acı tecrübeler sonrası inşa ettiği kural temelli sistemin yıkılışına hep birlikte şahitlik ediyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan pastanede vatandaşlarla sohbet etti Cumhurbaşkanı Erdoğan pastanede vatandaşlarla sohbet etti

Bu kötü gidişatı tersine çevirecek adımlar atılmıyor. Küresel sistemi adalet eksenli revize edecek yaşam hakkı dahil hak ihlallerinin önüne geçecek hiçbir çaba gösterilmedi. Bu kayıtsızlık karşısında patlak veren her kriz bir öncekini maalesef aratmıştır. Ancak Gazze kriziyle beraber küresel sistem iflas bayrağını çekmiştir.

Gazze tüm dünyada maskeleri indirmiş, hakikatin üzerindeki perdeleri kaldırılmış, bize örnek gösterilen kurumların içinin ne kadar kof olduğunu apaçık ortaya koymuştur. Gazze’de Filistin halkının maruz kaldığı soykırımı anlatmaya artık kelimeler kifayet etmiyor. Katliam görüntülerine bakmaya can dayanmıyor. Kafası kopmuş masum bebeklerin, ‘artık bu yükü çekemiyorum’ diyerek babasının mezarı başında gözyaşı döken çocukların, bombaların altında öksüzleriyle birlikte hayatta kalmaya çalışan yüreği yaralı annelerin görüntülerini izlemeye hiçbirimizin kalbi dayanmıyor.

"Batılı ülkeler İsrail’in soykırım politikasının suç ortağı"

Soykırım başlayalı tam 10 ay oldu. Bu sürede 16 binden fazla çocuk öldü. 40 bin masum insan şehit edildi. Enkaz altındaki 10 binden fazla şehidin naaşına ulaşılamıyor. Yüz bine yakın yaralı var. İsrail, Gazzelileri sadece bomba kurşunlarla öldürmüyor. Aç susuz bırakarak da katlediyor.

BM Güvenlik Konseyi’nden çıt yok. Batılı ülkeler zaten İsrail’in soykırım politikasının suç ortağı. Netanyahu yönetiminde daha fazla çocuk öldürsün diye silah ve istihbarat dahil her türlü desteği sağlıyorlar. Bu desteklerini gizleme gereği duymadan katilleri alkışlayarak alenen gösteriyorlar. Tarih kimin nerede durduğunu kaydetmektedir. Günümüzün Hitler’i Netanyahu’yu ayakta alkışlayanlar ellerine yapışan o kara lekeyi ömür boyu temizleyemeyecektir.

Mazlumların özellikle acıları üzerinde sevinç çığlıkları atan vicdan fukaralarını ne tarih ne de çocukları affedecek. Bunları söylediğim için birilerinin rahatsız olacağının farkındayım. Herkese yaptıkları anti-semitik damgası vurarak bizi susturmaya çalışacaklar. Bugüne kadar zulüm karşısında dilsiz şeytanlardan olmadık, bundan sonra da olmayacağız.

İnsanlığımızın sınandığı bu zor zamanlarda konuşmayı Filistin halkına karşı görevimiz olarak görüyoruz. Biz birilerine şirin gözükme peşinde değiliz. Biz hakkı tutup kaldırmanın derdindeyiz. Filistin sınavından hem şahsen hem de ülke ve millet olarak alnımızın akıyla çıkmanın samimi gayreti içindeyiz. Soykırımcıların olması gereken yer meclis kürsüleri değil, işledikleri suçların hesabını verdikleri mahkeme salonlarıdır. 

İsmail Haniye kardeşimizin İran'ın başkenti Tahran'da şehit edilmesini alkış sahnesinden bağımsız okuyamayız. O korkunç görüntüler Filistin halkını derinden yaralamakla kalmamış, daha kötüsü Netanyahu'yu şımartmıştır. Bütün dünya, İsrail'in ateşkese ikna edilmesini beklerken sonuç müzakerecinin kalleş bir suikastle şehit edilmesi olmuştur.

"Haniye'yi mecliste konuşturma planı yapıyorduk"

Biz kendisinin gayretine, Filistin davasına olan sadakatine ve milletimize olan samimi muhabbetine yakinen şahittik. Biz ayın 15’inde meclisimizde Mahmud Abbas’ı konuşturmanın planı içindeydik. 'İsmail Haniye kardeşimizi de aynen burada konuşturalım' demiştik. Hatta 'meclis mi yoksa bu salon mu olsun' diye meclis başkanımızla plan yapıyorduk. Hemen ertesi gün maalesef şehadeti duyduk.

"Sizden izin mi alacaktık?"

Ülkemizde 1 günlük milli yas ilan ederek Filistin halkıyla dayanışmamızı gösterdik. Bazı cibiliyeti bozuk olanlar bizim ona gösterdiğimiz bu ilgiyi hazmedemedi. Ya biz sizden mi izin alıp da bunların kararını verecektik? Biz milletimizden gerekli izni aldık. 

Gazze bize küresel sistemin sadece adaletsizliğini değil, iki yüzlülüğünü de gösterdi. Bakınız, gazeteciler katledildi. Uluslararası basın kuruluşları ses çıkarmadı. Medya organlarının ofisleri basıldı. Batı demokrasilerinden demokrasi gelmedi. Daha ağzı süt kokan bebekler öldürüldü. İnsan hak ve hürriyetlerinden dem vuranlardan hiçbir itiraz yükselmedi.

Gezi olayları sırasında İstanbul'a kamp kurup 24 saat canlı yayın yapanlar 10 aydır Gazze'de üç maymunu oynuyorlar. Mesele Türkiye olunca aslan kesilen ne kadar Batılı kurum ve kuruluş varsa, 40 bin insanı katleden İsrail karşısında süt dökmüş kediye dönüyor. Meselenin daha vahim tarafı, bu kurum ve şirketlerin Filistin konusunda tavrının kayıtsızlığı dahi mumla aratmasıdır. Açıkça katliam destekçiliği yapmaya başladılar.

"Dijital faşizmle karşı karşıyayız"

İsrail vahşetini gizlemek için her yola başvuruyorlar. İsrail'i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür bile uygulamayı kendileri için görev addediyorlar. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız. Her türlü ahlaksızlığı 'özgürlük' parantezine alıp teşvik eden bu şirketler, Filistin halkının şanlı direnişine sanal alemde açıkça savaş açmıştır.

Gelinen noktada sosyal medya şirketlerinin çıkarlarına dokunan her hususta mafya gibi davrandıklarına şahit oluyoruz. Daha önce Türkiye ile ilgili meselelerde aynı çifte standarta defalarca maruz kaldık. Uyarılarımıza rağmen tüm terör örgütleri bu mecralarda istedikleri gibi at koşturuyorlar. Ülkemizin ortak değerlerine alenen hakaret ediyorlar. Suç ve terör şebekeleri bu mecralarda istedikleri propagandayı yapıyor. 

"Diyalog hattı kurmaya çalıştık"

İtibar suikastleri sebebiyle şimdiye kadar binlerce insanın hayatı karardı. Nice vatandaşımız mağdur oldu. Amerika ve Avrupa'daki kurallara uyma noktasında gösterdikleri özeni, mesele Türkiye olunca bilinçli bir şekilde esikiyorlar. Rahatsızlığımızı daha önce dile getirdik. Diyalog hattı da kurmaya çalıştık. Ancak arzu edilen iş birliğini henüz tesis edemedik. 

"Ekran başına geçip Türkiye'yi Batılılara şikayet sırasına giriyorlar"

Türkiye egemenlik hakları çerçevesinde bir adım atıyor. Muhalefet meselenin önüne arkasına bakmadan hemen ayağa kalkıyor. Sosyal medya platformlarının rezilliklerini eleştirmeyenler, bu platformların estirdikleri faşizme bir çift laf etmeyenler nefes nefese klavye ve ekran başına geçip Türkiye'yi Batılılara şikayet sırasına giriyorlar. 

Özgürlükleri savunmak böyle olmaz. Bunun adı ifade hürriyetine sahip çıkmak da değildir. Batı'dan çok Batıcı, İsrail'den çok İsrail'ci bu ev zencilerinin tek gayesi sahiplerine şirinlik yapmaktır. Kuklalarla vakit harcamıyor, onları oynatan kuklacılara odaklanıyoruz.

"Sosyal medya platformlarının arz ettiği tehlikelere işaret etmek sansürcülük değildir"

Sosyal medya şirketleri bu alandaki tekel konumlarını dünyada hak ve özgürlükleri desteklemek için değil, siyaset ve toplum mühendisliği projelerini hayata geçirmek için kullanmaktadır. Sosyal medya platformlarının arz ettiği tehlikelere işaret etmek sansürcülük değildir. Asıl sansürcülük şahsi menfaati uğruna bunlara ses çıkarmamaktır. Biz böyle bir tutarsızlığın içinde yer almayacağız.

"Kimsenin özgürlüğüyle herhangi bir sorunumuz yok"

Hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle herhangi bir sorunumuz yok. Ne yaptıysak daima hukuk ve demokrasi zemininde yaptık. Şimdi de amacımız anayasamızın verdiği imkanlar dahilinde insanımızın hakkını korumaktır. Türkiye'nin talepleri karşılanırsa mesele zaten kendiliğinden yoluna girecektir.

Türkiye hak ve özgürlükler alanında tartışmasız bir şekilde çağ atlamıştır. Tarihin en büyük reform hamlelerini bizim dönemimizde gerçekleştirmiştir. Bunun yeterli olmadığının farkındayız. Talepler ve ihtiyaçlar farklılaşıyor. Vatandaşlarımızın bizden beklentileri çeşitleniyor. Yeni reform paketlerini devreye alarak bunları karşılamaya çalışacağız."

Kaynak: Haber merkezi