Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında bugün saat 15:35'te toplandı. Erdoğan, yaklaşık 4 saat süren Kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde;
"Son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat'tan gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması linç kampanyasının parçasıdır. Manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bugün de 28 Şubat zihniyetini başörtülü, çarşaflı, sakallı, cübbeli diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyorlar. Farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta öcü gibi göstermeye kalkıyor.
Orta Doğu'yu kan gölüne çeviren üst aklın son aylarda Balkanlarda da toplumsal fay hatlarını kaşıdığını görüyoruz. Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğunu bellidir. Biz Balkanlarda özellikle de Bosna Hersek'ten barış, huzur ve istikrarın korunmasından yanayız.
"Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor"
Son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat döneminden gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması bu linç kampanyasının bir parçasıdır. Ellerine geçirdikleri her fırsatta manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bakıyorsunuz bugün de 28 Şubat zihniyetini baş örtülü, çarşaflı, sakallı, cübbeli diyerek yeniden horlatmaya çalışıyor. Yıllarca millete yaşam tarzı dayatanlar şimdi farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor. Milletimizin bazı kesimlerini adeta öcü gibi göstermeye kalkıyor.
"O kötü günler artık geride kalmıştır"
Bu devlet hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. Devletin sahibi hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensup olursa olsun 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler artık sona ermiştir. İnsanımızın baş örtüsünden, saçından, sakalından, çarşafından dolayı ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günler artık mazide kalmıştır. İnsanımızın takunyalı, tarikatçı, cemaatçi, inançlı-inançsız diye ayrımcılığa uğradığı günler artık geride kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemedi, yemin törenine dahi katılamadığı o kötü günler artık geride kalmıştır.
Bu makamlarda olduğumuz sürece Allah'ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Demokrasiyi hazmetmekte sorunu olanlarla da mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar devam ettireceğiz.
"Cezasızlık algısının önüne geçecek adımları atacağız"
Adalet hizmetlerinde ülkemizi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarf ediyoruz. 23 yıldır güven veren ve erişilebilir adalet hedefimizden asla kopmadık. 2002 yılında 9 bin civarında olan hakim savcı sayımız 15 Temmuz'da yaşadığımız ihanete rağmen yaklaşık 3 kat artışla 25 bini geçti. Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir yargı sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceğiz. İnfaz sistemiyle ilgili zaman zaman medyaya da yansıyan bazı tartışmaları yakından takip ediyoruz. Vicdanları rahatlatacak, toplumda devlete olan güveni güçlendirecek, özellikle de cezasızlık algısının önüne geçecek adımları meclisimiz ile iş birliği içinde mutlaka ama mutlaka atacağız.
Geçtiğimiz günlerde kalleşçe şehit edilen polis memurumuz Şeyda Yılmaz'ın şahsında tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Yeni araçlarımızın emniyet ve jandarma ekiplerimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni diyorum.
Süper Lig futbol kulüplerimizin bir kısmını ve Türkiye Futbol Federasyonu yönetimini külliyemizde kabul ettik. Bu sene tüm liglerimizde rekabet, centilmenlik ve fair play seviyesi yüksek bir futbol şöleni izlemeyi arzu ediyoruz. Bu konuda tüm futbol kulüplerimizden azami hassasiyet bekliyorum.
BM 79. Genel Kurulu
4 gün boyunca verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Çeşitli kesimlerle bir araya geldik. Verimli istişarelerimiz oldu. 2021 yılında hizmete açtığımız BM'nin tam karşısındaki Türkevi binamız bu yıl da görüşmelerimize ev sahipliği yaptı. BM ile birlikte Türkevi'miz de küresel diplomasinin nabzının attığı merkezlerden biri haline geldi. Her ziyaretimizde görenleri kendine hayran bırakan böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Ana muhalefet partisinin devrik, eski genel başkanının Türkevi'nden niçin bu kadar rahatsız olduğunu da açıkçası anlayamıyoruz. Türkevi binamız tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz külliyemiz gibi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı da milletin evi gibi Türk milletinin her bir ferdine açıktır. Bundan ayıplanacak, eleştirilecek bir durum göremiyoruz. Türkiye'nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları bugün bir kez daha milletimizin vicdanına havale ediyoruz.
BMGK'daki hitabımda İsrail'in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgemizdeki çatışma ve zulümlere özellikle dikkat çektim. Küresel barış ve güvenliğin 5 ayrıcalıklı ülkenin keyfine bırakılmaması gerektiğini 'Dünya beşten büyüktür' şiarımızla tekrar ifade ettim. Yine konuşmamızda Türkiye'nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Tüm görüşmelerimde yaklaşan kış mevsimi öncesinde insanlık olarak Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye bugün özgürlük, adalet, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformdaki sesi haline gelmiştir. Bundan ülkemiz ve milletimiz adına onur duyuyoruz.
Biz New York'tayken İsrail, Lübnan'a yönelik saldırılarını daha da artırdı. Son 2 haftada İsrail'in saldırılarında aralarında çok sayıda çocuğun da olduğu bini aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti. İsrail saldırılarında vefat eden tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyor, Lübnan halkına tekrar taziyelerimi iletiyorum.
Lübnan Başbakanı Sayın Mikati ile görüşmemizde Türkiye'nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 tan insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut'a ulaştı. Güvenlik şartları el verdiği ölçüde yardımlarımızı devam ettireceğiz. Tabii İsrail'in sivil-asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları da katlanarak artıyor. Şimdiden 1 milyona yakın Lübnanlı sivil yerlerinden edildi. Milletimizin yüz akı olan STK'larımız zor koşullara rağmen sahadalar. İnsani yardım noktasında ellerinden geleni yapıyorlar.
İsrail'in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz bu noktada muhatapları ile yoğun temas halinde. Uluslararası toplum İsrail'in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz. Şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse Genel Kurul'un 1950 tarihli Barış için Birlik kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır.
Bu süreçte aslolan İslam dünyasının tavrıdır. Gazze, Batı Şeria ve Lübnan'da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermelidir. Müslümanlar olarak zulmü engelleme ve mazluma el uzatma noktasında bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize önce biz sahip çıkmazsak başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. Ancak bu konuda ilk günden beri maalesef ciddi bir zafiyet yaşanıyor. İsrail hükümetini Hamas'ın kabul ettiğini açıkladığı ateşkese zorlayacak ekonomi ticari ve diplomatik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyduğumuzu özellikle söylemek isterim.
Merhum Cahit Zarifoğlu'nun o veciz ifadesiyle, 'Filistin her mümin kulun önündeki bir sınav kağıdıdır.' Bugün Filistin ve Lübnan'a sahip çıkmak; barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmak demektir. Bugün İsrail katliam politikalarıyla nesiller boyu devam edecek husumet tohumları serpmekte, ona destek verenler de bu suça ortak olmaktadır. İsrail, dozunu artırdığı devlet terörüyle kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Gözünü kan ve nefret bürümüş bir avuç radikal siyonist, bölgemizi ve tüm dünyayı ateşe atmaktadır. Biz bu zulme, barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz.
Ne pahasına olursa olsun bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. İslam alemini ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkelerinizi bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. İsrail'e karşı insanlık ittifakının kurulmadığı her gün tehlike daha da büyüyecektir. İsrail'in uyguladığı mezalimin yol açtığı sorunlar önünde sonunda herkesin kapısını çalacaktır. Tıpkı DEAŞ gibi tıpkı YPG saflarında kan döken yabancı teröristler gibi İsrail'in saldırılarının etkileri katliamı tribünden seyredenlere de ulaşacaktır.