AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'nin Kızılcahamam'da düzenlediği istişare ve değerlendirme toplantısında konuştu.

Erdoğan, "Siyasetin özellikle de muhaletin yıkıcı, yıpratıcı bir zemin üzerinde ilerlemesi Türkiye'ye fayda değil, zarar getirir. Vesayet güçleri ve oligarşik yapılar, siyasetin bu gerilimli atmosferinde kendilerine alan açtı hatta demokrasiye müdahale imkanı buldu. Türkiye düşmanları da bunu, ülkemizin yumuşak karnı olarak gördü. Muhalefetin de son dönemde bu gerçeği görerek yeni üslup ve söylem geliştirme çabalarını takdirke karşılıyoruz" ifadelerini kullandı. 

Bakan Fidan: UCM'nin Netanyahu ve Gallant kararı umut verici Bakan Fidan: UCM'nin Netanyahu ve Gallant kararı umut verici

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;

Bugün ve yarın belirlenen konu başlıklarında, genel başkan yardımcısı ve bakan arkadaşlarımız geniş bir yelpazede sunumlarını yapacaklar. Hem partimizin gündemindeki meseleleri kouşacağız, hem de ülkemizi ilgilendiren konuları kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz.

Geçen sene hem 6 Şubat depremleri hem de çok yoğun geçen 14-28 Mayıs seçimleri dolayısıyla toplantımızı ertelemek durumunda kaldık. Seçimlerin hemen ardından da tüm vaktimizi ve enerjimizi depremin yaralarını sarılması başta olmak üzere, ülkemizin acil sorunlarının çözümüne harcadık. 

"Siyaseti milletimiz için yaptık, milletimiz ile birlikte hep istişare içinde kalarak yaptık"

Son 1 yıldır ülkemizin adeta gündemini kaplayan seçim maratonunun da tamamlanmasıyla öncelikle siz kardeşlerimiz ile beraber olalım istedik. Siyasi hayatımızın her aşamasında olduğu gibi, partimizin kuruluşundan itibaren de istişareye, kararlarımızı ortak akılla almaya önem verdik. Halkımız ile aramıza mesafe koymadık, görünmez duvarlar örmedik. Siyaseti milletimiz için yaptık, milletimiz ile birlikte hep istişare içinde kalarak yaptık.

Türkiye adına, milletimizin huzuru ve refahı adına söyleyecek sözü olan herkese ne kadar aykırı olursa olsun her görüşe kapımızı ve gönlümüzü açtık. 

AK Parti siyasetinin taşıyıcı kolonları, istişare ve müzakeredir. Türk siyasi hayatında istişare kültürü bizimle anlam kazandı. Bugünkü toplantımız gibi bizimle ete kemiğe büründü. Kuruluşumuzdan beri farklı düşünceleri ortak akıl kotasında buluşturduk. Partimiz bünyesindeki demokratik mekanizmaları en etkin şekilde işlettik.

"Burada, artılarımızı ve eksilerimizi görmek üzere bir aradayız"

Milletimizin başta değişim ve yenilenme talebi olmak üzere sandık sonuçlarıyla bize ulaştırdıkları beklentilerin farkındayız. Bu süreçte ince eleyip sık dokuyor, çok titiz davranıyoruz. 

Ne birilerinin suyu bulandırıp bulanık suda kendi hesaplarına seyirci kalacağız, ne de görmezden geleceğiz. Bugüne kadar meclisten bürokrasiye, teşkilatlardan belediyeye ulaşan her bir halkada değişimi başarıyla gerçekleştirdik. 

Sizlerden hiçbir perde koymadan düşüncelerinizi bizimle paylaşmanızı isdirham ediyorum. Burada, artılarımızı ve eksilerimizi görmek üzere bir aradayız. Burada, öz eleştirimizi açık yüreklilikle yapmak, sorunlarımıza ortak akılla çözüm üretmek üzere bir aradayız. Yola çok daha güçlü bir şekilde yeniden revan olmak üzere bir aradayız. 

Aziz kardeşlerim, değerli yol arkadaşlarım siyaset ülke ve millet için verilen çetin mücadelenin adıdır. Her fırsatta eser ve hizmet siyaseti diyoruz. Türkiye'yi yüceltmenin, milletimizin bin yıllık kardeşliğini diri tutmanın gayretindeyiz.

Her zaman olduğumuz gibi göründük, göründüğümüz gibi de olduk. Siyasetimizi gerilim ve kutuplaşma üzerine inşa etmedik. Kim olursa olsun biri yanağımıza tokat atmaya yeltendiğinde elbette diğer yanağımızı da dönmedik, her zaman karşılığını verdik. 

"Din, dil, ırk, meshep, meşrep ayrımı yapmadık"

27 Nisan bildirisinde Gezi olaylarında 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde olduğu gibi gerektiğinde önce herekesten evvel biz atıldık. Canımız pahasına aziz milletimizin iradesine sahip çıktık. 

Ancak kurulduğumuz andan itibaren siyasetimizi hep Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklamak şeklinde yaptık. Din, dil, ırk, meshep, meşrep ayrımı yapmadık. Kimseyi dış görünüşüyle yargılamadık. 

Bu ülkede on yıllar boyunca sırf kılık kıyafetinden, sakalından, inancından dolayı milyonlarca vatandaşımız mağdur edilmişti. Gasp edilen haklarını teslim ettik.

Aleviler ötekileştirilmişti, sorunlarını çözmek için samimiyetle çaba sarf ettik. Kimin sorunu varsa, kimin siyasetten meşru beklentisi varsa, elimizin uzandığı kadar karşılamaya çalıştık. 

Vatan hepimizin dedik. Devlet hepimizin dedik. Ve her insana eşit mesafede durduk. Biz ükenin tamamını bir gördüğümüz, bütün gördüğümüz için tam 22 yıldır milletimizin her kesiminin teveccühüne mashar olduk. 

Yüzde 52'nin oyunu alırken, geriye yakaln yüzde 48'in de oyu olmasa bile beğenisine mazhar olduk.

"Kazanıyoruz" tiyatrosu Türk siyasetinin utanç hanesine yazılmıştır"

Değerli yol arkadaşlarım, Türkiye'de siyasetin, dünyanın pek çok ülkesine göre daha rekabetçi bir zeminde yapıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Seçim dönemlerinde rekabetin dozu doğal olarak daha da artıyor. Hem 14-28 Mayıs seçimleri hem de 31 Mart seçimleri Türk siyasetinin rekabet düzeyi oldukça yüksek seçimlerinden biriydi. Ülkemiz sadece 10 aylık bir zaman diliminde siyasi tansiyonun tırmandığı üç seçim sürecini yaşadı. 

14-28 Mayıs seçimleri öncesinde siyaset sahnesinde yapılanları hiçbirimiz unutamayız. Sandık sonuçları ayen beyan ortada olduğu halde seçim gecesi oynanan "Kazanıyoruz" tiyatrosu Türk siyasetinin utanç hanesine yazılmıştır. Tarih ve mahşeri vicdan asıl hakem olarak elbette bunları yargılayacaktır. Biz de demokrasimizin selameti için bunun takipçisi olacağız. Tüm tuşlara basmalarına rağmen, 14-28 Mayıs seçimlerinde bekledikleri neticeyi alamayanlar, daha sonra sırf koltuklarını koruyabilmek uğruna maalesef siyaseti yüksek geirlim hattına mahkum ettiler.

Seçim sonuçlarını kabullenmek yerine farklı tartışmalarla milletin iradesine karar çalmaya, gölge düşürmeye çalıştılar.

Sandıkta tecelli eden iradeyi yok sayan, etik dışı beyanlar karşısında biz daima basiretle hareket ettik. Kışkırtmalara rağmen muhtedir ve soğuk kanlı tavrımızı koruduk. Enerjimizi polemiklerle israf etmek yerine ülkemize ve milletimize hizmet etmeye harcadık.

Deprem bölgesinin yeniden ihyacı ve ekonomideki sıkıntılar başta olmak üzere Türkiye'nin sıkıntılarını çözmeye odaklandık.

AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak milli iradeyi sorgulama, küçümseme gibi yollara tevessül etmedik. Sonuçların belli olmasıyla seçim tartışmalarını geride bıraktık.

"Cumhur İttifakı'nın sergilediği olgun tavır, diyalog zeminin oluşmasına neden oldu"

31 Mary sonrasnda AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın sergilediği olgun tavır, siyasi partiler arasında yeni bir diyalog zeminin oluşmasına neden olmuştur. Bunu Türk siyasetinin ulaştığı yüksek tekamül seviyesinin bir işareti olarak görüyoruz. 31 Mart sonrasın CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, AK Parti genel merkezinde bizi ziyaret etti. Kurban bayramından önce ben de kendisine iade-i ziyarette bulunacağım. Bu yumuşamanın bir tarafı iktidarsa bir tarafı da muhalefettir.

Biz bu konuda son derece rahatız, özgüvenliyiz. Biz kutuplaşmanın, kamplaşmanın ve gerilimin tarafında hiç olmadık. Muhalefetin kendi politikalarını gözden geçirmesi gerekir. İktidarı gerilim yanlısı olarak yaftalamak kolaydır ancak asıl muhalefet kendisini burada samimi bir öz eleştiriye tabi tutmalıdır. AK Parti olarak bizim de ittifak ortağımız olan MHP'nin de hiç kuşkusuz kırmızı çizgileri vardır.

Aynı şekilde ana muhalefet partisinin, muhalefet partilerinin de kırmızı çizgileri olduğunu biliyoruz. Elbette siyaset belli bir çerçevede yapılır, belli sınırlar içinde yapılır.

"Muhaletin yıkıcı, yıpratıcı bir zemin üzerinde ilerlemesi Türkiye'ye fayda değil, zarar getirir"

Siyasetin özellikle de muhaletin yıkıcı, yıpratıcı bir zemin üzerinde ilerlemesi Türkiye'ye fayda değil, zarar getirir. Vesayet güçleri ve oligarşik yapılar, siyasetin bu gerilimli atmosferinde kendilerine alan açtı hatta demokrasiye müdahale imkanı buldu. Türkiye düşmanları da bunu, ülkemizin yumuşak karnı olarak gördü. Muhalefetin de son dönemde bu gerçeği görerek yeni üslup ve söylem geliştirme çabalarını takdirke karşılıyoruz.

Kardeşlerim, bizim siyasette referansımız hukuktur. Hukuk içine olduğu müddette her türlü eleştiriye, her türlü eyleme saygımız sonsuzdur ancak hukukun dışına çıkıldığında üllenin mahkemeleri, savcıları elbette gerekeni yapacaktır. Bu bizim için de geçerlidir, muhalefet için de geçerlidir, bu ülkede yaşayan her bir birey için de geçerlidir. Terör hukuk dışıdır. Terörü meşrulaştırmak hukuk dışıdır.

"Bizim siyasette yumuşamaktan kastettiğimiz hukuka, insan haklarına saygı duyulmasıdır"

Bizim, hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir, şeriatın kestiği parmak acımaz. Aynı tavrı, aynı tutumu muhalefetten de bekleriz, onların da hukuka saygı duymasını isteriz. Bizim siyasette yumuşamaktan kastettiğimiz hukuka, insan haklarına saygı duyulmasıdır. Bizden, hukuksuzluk karşısında kimse yumuşak bir tavır beklemesin.

Özgürlükleri kısıtlamaya yönelik girişimler ya da özgürlük adı altında başkalarının özgürlüğünü daraltmaya yönelik eylemler karşısında bizden kimse yumuşak tavır beklemesin.

Terör, terör örgütü karşısında, terör ile arasına mesafe koyamayanlar karşısında insan canına kastedenler, FETÖ'cüler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Türkiye'ye saldıranlar, Türkiye'nin çıkarlarına zarar verenler. Türkiye'nin bazı meselelerinin siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınması gerilimi zaten kendiliğinden düşürecektir. Milletin siyaset kurumundan beklentisi de budur. 

Darbe anayasasının sivil, kuşatıcı, yeni ve özgürlükçü bir anayasa ile değiştirilmesi konusunda hep beraber el ele verebilirsek sadece siyasetin havası değil, ülkemizin bahtı da değişecektir.

Kaynak: Haber Merkezi