Karayolları Trafik Yönetmeliği'ne göre uyku apnesi sendromu teşhisi konmuş kişiler, tedavi olmadan sürücü belgesi alamayacak veya ehliyetlerini yeniletemeyecek. Trafik güvenliğini artırmayı hedefleyen değişiklik, hastaların tedavi olmasını da teşvik ediyor.
2016 yılına dayanan kararın tekrar gündeme gelmesiyle, bireye uyku apnesi tanısı konma sürecine ilişkin soru işaretleri oluştu. Hastalığa ilişkin bilgiler veren uykuda solunum bozuklukları konusunda uzman Prof. Dr. Hikmet Fırat, “Uyku apne hastası kişiler tedavi olmadan trafiğe çıkamaz. Bu kişiler gündüz uykusuna meyillidir ve dikkat dağınıklıkları vardır” dedi.
Uyku apnesinin uykuda solunum bozuklukları başlığı altında bir hastalık grubu olduğunu aktaran Fırat, “85 adet uyku bozukluğu vardır, bunlardan en sık görülen uykuda solunum bozuklukları ve uykusuzluk anlamına gelen ‘insomnia’ grubudur” dedi.
“40 yaş üzeri her üç erkekten birinde uyku apne hastalığı var”
Tüm dünyada yüzde beş civarında uyku apne sıklığı olduğunu söyleyen Fırat, “Bu sıklık, tüm yaşlar için ortalama bir rakamdır. Eğer 40 yaş üzeri erkek ve menopoza giren kadınları ele alırsak bu oran yüzde 30-40’lara kadar yaklaşır. Yani neredeyse her üç erkekten birinde uyku apne hastalığı vardır” diye konuştu.
Bu konuda kilo, yaş ve cinsiyetin önemine dikkat çeken Fırat, “Tanı, uyku testiyle konur. Hastanın uyurken bütün gece kaydı alınır. Uyku takip testinden sonra hastaya değerlendirme yapılır. Kayıtların sonucunda hastada uykuda solunum bozukluğu olup olmadığı tespit edilir” diye konuştu.
“Vücut kitle endeksi 33’ün üzerinde olan kişilere uyku testi yapılır”
Söz konusu yönetmenliğin yeni olmadığını ve 2016 yılında çıktığını hatırlatan Fırat, “2016 yılında belirlenen kriterlerin arasında, beden kitle endeksi 33’ün üzerinde olan kişilere mutlaka uyku testi yapılma zorunluluğu da bulunuyordu” dedi.
Kişiye uyku apnesi tanısı konulma sürecine ilişkin açıklamalarda bulunan Fırat, şu ifadeleri kullandı:
“Ehliyet almak için de değiştirmek için de aile sağlığı merkezlerine başvurulur. Burada hekimler ilk etapta ehliyet alacak/yenileyecek kişileri değerlendirirler. Kişiler beyan formunu doldurur, bu formda ‘Horlamanız var mı? Gündüz uyuma alışkanlığınız var mı?’ gibi soruları ‘evet’ diye yanıtlarsa hekim uyku testi talebinde bulunabilir.
Bazen insanlar bu sorulara ezbere bir şekilde hayır cevabını veriyor. Çünkü vatandaşlar birbirlerini öyle tembihliyor. Bu durumda da aile hekimi yönetmelik gereğince, vücut kitle endeksi 33’ün üzerindeyse yine uyku testi ister. Kişinin geçmişte konulmuş uyku apnesi tanısı varsa bir sonraki aşama, kişiyi uyku laboratuvarı olan devlet hastanelerine sevk etmek olur.”
“Uykuda saatteki nefes durma sayısı 15’in üzerinde olan kişi tedavi olmazsa ehliyet alamaz”
Bu hastanelerde kişilere uyku testi yapıldığını söyleyen Fırat, “Bu test sonucunda, kişinin gece uykuda saatteki nefes durma sayısı 15 ve üzerindeyse, yönetmelik gereğince bu hasta tedavi olmak zorundadır. Tedavi olmadan ehliyet alamaz, yenileyemez” diye konuştu. Fırat, “Kişi tedavi olduktan sonra nefes durma sayısı 15’in altına düşerse doktor tarafından araç kullanmasında sakınca olmadığına dair rapor yazılır” diye ekledi.
“Dünyada meşhur kazaların birçoğu uyku bozuklukları yüzünden olmuştur”
Söz konusu yönetmeliğin gerekli olduğunu vurgulayan Fırat, “Bu hastalıkta tedavi olmadan trafiğe çıkılamaz. Saatte nefes durma sayısı 15’in üzerinde olan hastalar orta ve ağır derecede uyku apne hastasıdır. Bu kişilerin gündüz uykuya meyilleri vardır, dikkat eksikliği vardır. Dünyada meşhur kazaların birçoğu uyku apnesi veya uyku bozuklukları yüzünden olmuştur. Örneğin Çernobil” şeklinde konuştu.
“Ülkemizde uyku laboratuvarlarında yatak sayısı az”
Türkiye’de uyku laboratuvarlarında yatak sayısının yetersizliğine dikkat çeken Fırat, “Uyku laboratuvarlarının sayısı Avrupa ile kıyasladığımızda az değil. Fakat laboratuvarlarda yatak sayıları az, genellikle 2-3 yatak oluyor. Bu sebeple hastalara bazen neredeyse 1 sene sonrası için randevu veriliyor. Türkiye’de inanılmaz bir uyku laboratuvarı ihtiyacı ortaya çıktı” diyerek sözlerini sonlandırdı.