The Economist: Türkiye'de muhalefet yerel seçimlerle silkenip kendine gelmeyi umuyor
İngiliz the Economist dergisi 31 Mart seçimleriyle ilgili muhalefetin durumunu analiz ettiği makalesinde, İYİ Parti'nin yüzde 20'ye yakın oy aldığı 2023 Genel Seçimlerinden bu yana "dağıldığını" söylüyor.
Yerel seçimlerde "kaçınılmaz olarak" AKP'nin "ülkenin çoğunluğunda galip geleceğini" öngören makale, İstanbul'daki yarışın son ana kadar belirsizliğini koruyacağı tahmin ediyor ve şöyle devam ediyor:
"Ne İYİ ne de ülkenin ana Kürt bloğu Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin (DEM) şehirde kazanma şansı yok. Ancak adaylarının alacağı birkaç puan, görevdeki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu'nun seçimi kaybetmesine neden olabilir. CHP'li İmamoğlu anketlerin çoğunda önde ama küçük bir farkla."
"Seçimlerde önde gidecek olan AKP'nin kağıt üzerinde İstanbul'daki adayı eski Şehircilik Bakanı Murat Kurum olsa da kampanyasına güç veren kişi Erdoğan" diyen The Economist, Erdoğan'ın önündeki en büyük zorluğun ekonomi olduğu tespitine yer veriyor:
"Seçim sezonu geleneği olarak, Türkiye'deki kıraathaneler, oylama sona erdiğinde TL'nin ne kadar düşük seviyelere gerileceğine dair sohbetlerle dolup taşıyor.
"Türkiye'deki yerel seçimler, yağmur kanalları, otobüs seferleri ve iltimas ağlarıyla olduğu kadar ulusal siyasetle de ilgili" diyen The Economist, "İmamoğlu için ikinci bir belediye başkanlığı dönemi, yeni lideri Özgür Özel ile eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na sadık partililer arasındaki iç çatışmalarla boğuşan CHP'nin yönetimi devralma yolunda bir basamak olacak. İmamoğlu 2028'de cumhurbaşkanı adayı olabilir" diye devam ediyor.
Oylamanın Erdoğan'ın, "emeklilik planlarını" değiştirebileceğini söyleyen makale, İstanbul'da kazanması durumunda "kendisi için yeni bir dönemi garantileyecek" yeni anayasa planlarını cesaretle ilerletebileceğini belirtiyor.
31 Mart seçimlerinde kötü bir performs göstermesinin İYİ Parti'de "liderlik mücadelesine ya da bölünmeye" zemin hazırlayabileceğini söyleyen The Economist, partiden ayrılanların MHP ya da AKP'ye katılabileceğini söylüyor.
Makale partinin içinden bir kaynağın şu sözlerine yer veriyor:
"Bu insanlar Erdoğan'la rahatlıkla el sıkışabilirler. Halkın desteğine sahip olmayı değil, güce sahip olmayı arzuluyorlar."
Makale, İYİ Parti'nin kıdemli üyelerinden Bilge Yılmaz'dan bir alıntıyla sonra eriyor:
"'Muhalefetin yeniden yapılandırılması gerekiyor' diyor. Kendisi, Erdoğan'ın muhaliflerinin birçoğunun ulusal seçimleri kazanmaktan ziyade yerel düzeyde rant peşinde koştuğundan şikayetçi:
'Herkesin gitmesi gerekiyor.'"
The Washington Post: İstanbul'da Kürtler'in oyu belirleyici olabilir
Amerikan Washington Post gazetesinin "Erdoğan'ın popülerliğini ölçecek Türkiye'deki yerel seçimlerle ilgili bilinmesi gerekenler" başlıklı makalesinde öne çıkarılan başlıklardan biri de Kürt nüfusun oyları.
Suzan Fraser imzalı makalede, "Kürt seçmenler İstanbul'daki seçmenlerin yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor ve oyları belediye başkanlığı yarışında belirleyici olabilir" ifadelerine yer veriliyor:
"Artık Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) olarak bilinen Türkiye'nin Kürt yanlısı partisi, 2019 belediye seçimlerinde İmamoğlu'nu desteklemeyi tercih ederek kazanmasına yardımcı olmuştu. Ancak bu sefer parti, oyları İmamoğlu'ndan uzaklaştırabilecek bir hamleyle kendi adaylarını öne çıkarıyor.
"Yine de bazı gözlemciler, partinin mevcut belediye başkanını zımnen desteklemek amacıyla kasıtlı olarak iki düşük profilli aday seçtiğini söylüyor."
Makalede dikkat çekilen bir diğer nokta ise iktidar ve muhalefet arasında, "kampanyaların adaletsizliği".
Fraser şunları söylüyor:
"Önceki seçimlerde olduğu gibi Erdoğan, görevde olmanın avantajlarını kullanıyor ve kampanyalarını yürütürken sıklıkla devlet kaynaklarından yararlanıyor...
"Muhalefete göre, devlet yayın kuruluşu TRT kampanyanın ilk 40 gününde iktidar partisine 32 saat yayın süresi ayırırken, rakiplere 25 dakika ayırdı.
"Kampanya sırasında Erdoğan, seçmenlere, eğer devletten hizmet almak istiyorlarsa, iktidar partisinin desteklediği adayları desteklemeleri yönünde üstü kapalı uyarılarda bulundu.
"Hükümetinin yüksek enflasyonu kontrol altına alma çabalarına rağmen hane halkını bir miktar rahatlatmak için asgari ücreti yüzde 49 oranında artırdı.
"Türk lider, kampanya mitinglerinde de ülkesinin savunma sanayisindeki başarısını sergilemeye devam etti..."
İsrailli Haaretz: Türkiye'de her seçim yapıldığında ülke demokrasiden bir adım daha uzaklaşıyor
İsrailli İngilizce yayın yapan Haaretz gazetesinde yerel seçimleri analiz eden The New Turkey and Its Discontents (Yeni Türkiye ve Hoşnutsuzlukları) kitabının yazarı Simon Waldman, "Türkiye'de her seçim yapıldığında ülke anlamlı bir demokrasi olmaktan bir adım daha uzaklaşıyor. Bu hafta sonu yapılacak yerel seçimler kasvetli gidişatı sürdürecek gibi görünüyor" ifadelerini kullanıyor.
"Türkiye'de bir seçim daha Erdoğan'ın iktidarı ele geçirmesi anlamına geliyor" başlıklı makalede, Hamas'ın 7 Ekim saldırıları sonrasında Gazze'ye savaş açan İsrail'in Türkiye'de bütün siyasi kesimler tarafından sert bir dille eleştirildiği belirtiliyor.
Waldman'a göre yerel seçimlerin ana konusu İsrail olmaktan uzak ve "asıl soru" ise şu:
"Muhalefet, Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) dalkavuklarının 23 yıllık iktidarının ardından elde edebildiği azıcık siyasi gücü bile elinde tutabilecek mi?"
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun geçen haftaki mitingini izlediğini anatan Waldman, İmamoğlu'nun "sözlerini bir enerji ve soğukkanlılık dengesiyle kullanarak kalabalığı heyecanlandırma becerisini" fark ettiğini söylüyor.
Buna karşın İmamoğlu'nu izlemeye gelenlerin sayısının 500 ile sınırlı olduğunu söyleyen Waldman, "bu seferki heyecan eksikliğinin" bir nedeninin, "İmamoğlu'nun Erdoğan'ın sönük seçimi eski Çevre Bakanı Murat Kurum'a karşı yarışıyor olması nedeniyle aşırı güven" duyulması olabileceğini belirtiyor.
Waldman, AKP'nin aday stratejisi, Erdoğan'ın "merkezi yönetimle yerel yönetim el ele" vermesi gerektiği mesajları ve muhalefetteki bölünmüşlük gibi faktörlerin İmamoğlu'nun İstanbul'da kaybetmesiyle sonuçlanabileceğini öngörüyor.
Son dönemde Türkiye'deki yüksek yargı krizini hatırlatan Haaretz makalesinde, Erdoğan'ın "son seçimim" sözlerinin anayasa reformunu gündeme getirmesine yer veriliyor.
Waldman, analizini, "Erdoğan daha önce de birçok kez (2007, 2010 ve 2017) anayasayı değiştirmiş ve bağımsız yargının olduğu gerçek bir demokrasinin aksine Türkiye'de anayasanın kendisine tabi olduğunu vurgulamıştı.
"Türkiye'de her seçim olduğunda ülke anlamlı bir demokrasi olmaktan bir adım daha uzaklaşıyor. Bu sefer de durum farklı değil" diye bitiriyor.
Foreign Policy: Yerel seçimler Türkiye'nin geleceğine karar verecek
Amerikan Foreign Policy dergisinde yayımlanan Türkiye iç ve dış politika uzmanı Doç. Dr. Sinan Ciddi imzalı makale, "Erdoğan'ın partisi ülkenin en büyük şehirlerini geri kazanırsa, bunu Türk siyasetinde büyük değişimler izleyebilir" öngörüsünde bulunuyor.
Erdoğan'ın görevine devam etmek için galip gelmesi durumunda "başka bir anayasa reformu daha gerçekleştirebilir" diyen makale şu tespitlerle devam ediyor:
"Erdoğan'ın popülaritesinin temelinde uzun zamandır AKP'nin inşaat ruhsatı verme, imar kontrolleri ve partizan destekçilerine kentsel sosyal yardım hizmetleri sağlama becerisi yer alıyor.
"Yerel seçimler Erdoğan için kritik öneme sahip çünkü bu seçimler ona, cumhurbaşkanının görev süresi sınırlamalarını ve yargı bağımsızlığının geri kalan unsurlarını ortadan kaldıracak yeni bir anayasa arayışına girme şansı verebilir."
Erdoğan'ın kazanma şansını sorgulayan makale, ekonomideki kötü gidişata vurgu yapıyor ancak "Erdoğan faktörünün" öne çıktığını söylüyor:
"Türkiye'de günlük yaşam vatandaşların büyük çoğunluğu için çekilmez durumda. AKP, 2019'dan bu yana ana muhalefetteki CHP'nin yönettiği İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri geri kazanmayı başarabilirse, bu, AKP'nin belediye başkan adaylarının seçmenleri kendi partilerinin daha iyi hizmet sunabileceğine ikna etmesi sayesinde olmayacak.
"Eğer durum böyle olsaydı beş yıl önce büyükşehirleri CHP'ye kaptırmazlardı. AKP kazanırsa bunun temel iki nedeni olacak: Muhalefet partilerinin beceriksizliği ve Erdoğan faktörü."
Makale, Erdoğan'ın pek tanınmamış da olsalar adaylarıyla sahneye çıkıp, Türkiye'nn uzay serüveni ya da savunma sektöründeki başarılarından konuşmasının seçmen üzerinde etkili olabileceğini belirtiyor:
"Bu girişimlerin hiçbiri halkın yaşadığı ekonomik zorlukları ortadan kaldırmıyor ancak Erdoğan'ın (ve buna bağlı olarak özenle seçtiği belediye başkan adaylarının) yalnızca küçük bir yerel makam için çekişen dağınık bir muhalefetten ziyade yönetişim meseleleriyle daha fazla ilgilendiğini gösteriyor.
"Erdoğan bu mesajı satmayı başarabilirse, AKP de oy çoğunluğunu elde etmeyi başaracaktır ki tek yapması gereken de bu."
Ciddi, Erdoğan'ın seçimleri kazanması durumunda anayasal reform için destekçilerinin "laikliğin kapsamının, tanımın sınırlandırılması gibi uzun süredir arzu edilen hedeflere ulaşmak için güçlü bir ses isteyeceklerini varsaymak doğru olacaktır" diyor ve ekliyor:
"Türkiye'nin Batılı müttefikleri, Erdoğan'ın ülkeyi 2028'e kadar yöneteceği gerçeğini çoktan kabullenmiş durumda. Ancak artık bu ay yapılacak yerel seçimlerden sonra Türkiye demokrasisinin tamamen sönme yoluna girebileceğini düşünmeleri gerekiyor."