Perinçek'in Elips TV'ye yaptığı açıklamalar şu şekilde:
TÜSİAD açıklaması ABD ve İsrail cephesinden yapılan bir konuşmadır. Bu konuşmada Türkiye’nin bölünmesi tehlikesi yok, Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu yeni açılım yok, Türkiye’nin neoliberal ekonomisinin getirdiği felaketler üzerine bir şey yok. TÜSİAD yöneticilerinin bütün şikayetleri, Türkiye’nin kayyumlar ile ilgili vatan bütünlüğü, ülkenin birliği konularındaki uygulamalarını hedef alan bir konuşma.
Bu konuşma AK Parti ve MHP ile buluştukları noktaları da ifade ediyor. Bir yandan Cumhur İttifakı’nı çok eleştiriyormuş gibi görünüyor ama diğer taraftan iktidarın maliye ve ekonomi politikalarını benimsediklerini açıkça ifade ediyor.
Devlet Bahçeli ile onun ABD – İsrail projesi içerisindeki açılımıyla tam bir beraberlik var konuşmada.
Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi yönetimini ve aynı zamanda DEM Partisi ve PKK’nın Türkiye hükümetine ne kadar yönelttiği eleştiri varsa onları da paylaşıyor.
TÜSİAD açıklaması kiminle buluşuyor?
ABD ve İsrail’in ekonomi politikaları ve Kürdistan politikalarıyla dolayısıyla Devlet Bahçeli ile buluşuyor.
ABD ve İsrail’in Suriye’yi işgalinde bizim iktidarımızın çok büyük bir katkısı var
Devlet Bahçeli kalkmış PKK’yı muhatap kabul etmiş. Dolayısıyla da yeni bir açılım yapmıştır. Hemen bunun arkasından ABD ve İsrail’in Suriye’yi işgali gelmiş. ABD ve İsrail’in Suriye’yi işgalinde bizim iktidarımızın çok büyük bir katkısı var. ABD ve İsrail güneyimizi istikrarsızlaştırdılar. Güneyimizde PKK’nın sözde Kürt devletçiğini aslında İsrail’in bir parçasını kurmasının yolunu açtılar. Devlet Bahçeli’nin açılımı Suriye’nin bölünmesine giden süreç ile tamamen bağlantılı gözüktü. PKK, Devlet Bahçeli üzerinden muhatap hale getirilmiştir. Maalesef AK Parti iktidarı Devlet Bahçeli’nin arkasından sürükleniyor.
Kürt sorunu olarak adlandırılan sorun Bahçeli’nin açıklaması ile kuvvet mi kazanıyor?
Kürt sorunu demokratik haklar açısından Türkiye’de çözüldü. Ancak PKK’yı getirip meclisin kürsüsüne getirip çıkartırsanız, bu demokratik hakların ötesinde Türkiye Devleti’nin demokrasisini de tehdit eden bir mecraya girmiş demektir.