İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM’de düzenlenen grup toplantısında konuştu. Gündeme yönelik değerlendirmelerde bulunan Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmayı eleştirdi.
Dervişoğlu, “Türkiye basit ajitasyonlarla hamasetle yönlendirilebilecek bir ülke değildir. Bölgemizde böylesine önemli konular söz konusu olduğunda popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir” ifadelerini kullandı.
"Ülkemizin uluslarası itibarını yerle bir etmektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün Meclis'te yaptığı "İsrail, Lübnan'dan sonra gözünü topraklarımıza dikecek" açıklamasını "devlet ciddiyetinden uzak" olarak değerlendiren Dervişoğlu'nun ifadeleri şöyle oldu:
"Türkiye basit ajitasyonlarla hamasetle yönlendirilebilecek bir ülke değildir. Bölgemizde böylesine önemli konular söz konusu olduğunda popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir.
İsrail'in insanlık dışı politikalarına karşı durmak mecburiyettir. Ancak Türkiye gibi kadim bir devletin bu meselede akılcı ve stratejik bir diplomasi yürütmesi gerekirken, hamasi söylemlerle dış politika oluşturmaya çalışması asla kabul edilemez. Türkiye Ortadoğu'da krizleri abartan bir ülke değil çözüm üreten tarihsel misyonuna uygun bir biçimde barışı savunan güçlü bir aktör olmalıdır.
"TBMM bilgilendirilmiyor"
Hem coğrafi konumu hem ekonomik gücü hem de tarihsel bağları ile bölgesinin en önemli ekonomik güçlerinden biridir. Türkiye'nin bölgesel gücü elleri kolları bağlanmış bir şekilde hareketsiz bırakılmıştır. İktidarın akıl almaz yönetim hataları Türkiye'yi hem mazlum halkların yanında durma şansını yitirmiş hem de küresel siyasette ağırlığını yitirmiş bir ülke konumuna sürüklemiştir. Böyle bir ortamda ve özellikle Hakan Fidan kamuoyuna yaptığı açıklamalarda bir 3. Dünya savaşı riskinden söz ederken Dışişleri Komisyonuna ve TBMM'ye bilgi verilmiyor. Bu fevkalade kaygı verici durumdur. Buna bir de Sayın Cumhurbaşkanının İsrail'in müteakip hedefinin Türkiye olduğu yönündeki beyanları eklenince iktidar milli güvenliğimiz için ne yapıyor sorusunu sormak durumundayız. Bana sorarsanız hiçbir şey yapılmıyor. Öyle gözüktükleri için de beyanları onlar açısından maalesef inandırıcılığını yitiriyor.
Arap ülkelerinin lakayıt davranışı ve mezhepçi yaklaşımı nedeniyle bu yaranın öngörülebilir bir gelecekte kapanması zor görünmektedir. BM Güvenlik Konseyinin ise veto yetkisine sahip ülkelerin tavrı nedeniyle kendinden beklenen etkinliği gösteremeyeceği anlaşılmaktadır. Ülkemizin ise sorunların aşılması yolunda meseleye taraf olmaktan dolayı bir arabuluculuk işlevini yerine getirmesi de imkansız hale gelmiş bulunmaktadır. İYİ Parti olarak iktidara çağrımız sorunun insani boyutunun öne çıkarılarak çabalara öncelik verilmesi ve TBMM ve siyasi partileri gerekli veçhiyle bilgilendirmeleri yönündedir. çatışmaların bir yansıması olarak yeni sığınmacı dalgaları olasılığının da gözardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz."
‘Merkezde buluşma’ açıklaması
Geçtiğimiz günlerde yaptığı "merkezde buluşma" açıklamasını hatırlatan Dervişoğlu, bu çağrının yanlış anlaşıldığını düşündüğünü söyleyerek "Benim merkez çağrım siyasi partilere değil, büyük Türk milletine yapılmış bir çağrıdır" dedi.
Dervişoğlu, "Merkez" kavramını ise şöyle açıkladı: "Merkez demek milli ve manevi değerlerinin buluştuğu yer ver noktadır. Kurucu felsefesi olan Türk milliyetçiliğinin merkezde bulunduğu bir siyasi yaklaşımdır. Merkez demektir makul demektir. Makulu makbul hale getirmek demektir. Merkez sağ, sağ merkez ya da milliyetçi sağ merkez dediğimiz anlayış Türkiye'de uzun yıllar boyunca toplumun geniş kesimlerini bir arada tutan bir gelenekti. Bu siyasi anlayışın temsilcileri ülkeyi yönetti. Bu gelenek farklı görüşlerden gelen insanları aynı masada toplayan bir siyaset anlyıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte merkez, siyasetin dışına itildi. Merkezdeki ortak aklı bozarak siyaseti uç boyutlara kaydırdı. İktidarlarını kutuplaştırma üzerine kurmak hep ana stratejileri oldu. İktidarlarını korumak için halkı bölerek bir siyaset yürüttüler. Merkez ortak akıl ve sağ duyunun temsil edildiği yerdir. Merkezde buluşmak aşırılıkların karşısında durmak toplumsal barışı yeniden inşa etmek demektir. Bizim çağrımız Adalet ve Kalkınma Partisinin yok ettiği sağduyuya ve toplumsal barışa dönme çağrısıdır. Bu yüzden merkezde buluşmak ülkemiz için bir zorunluluktur."