Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki büyük deprem 10 ili etkiledi ve büyük bir yıkıma neden oldu. Art arda gerçekleşen depremler sonucu birlerce bina enkaza dönüştü. Binlerce bina enkaza dönüşürken, deprem gibi doğal afetler sonrasında yaşanabilecek sağlık problemleri en önemli konu başlıkları arasında yer alıyor. Hijyen eksikliğinin yol açacağı salgın hastalıklarının yanı sıra binalarda kullanılan asbest deprem bölgesinde bulunanlar için büyük tehlike oluşturuyor. Acil önlem alınmazsa bu maddenin akciğer hastalıkları ve kanserin en büyük nedeni olabileceği konusunda uzmanlardan ciddi uyarılar geliyor. Asbest nedir, hangi hastalıklara neden olur ve risklere karşı nasıl önlem alınmalı? sorularına ilişkin Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şevket Özkaya Elips Haber’e özel açıklamalarda bulundu.
“Akciğerde harabiyete neden oluyor”
Asbestin, ticari adıyla amyantın, tabiatta doğal olarak bulunan bir mineral olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özkaya, “Asbest sahip olduğu fiziksel ve kimyasal özelliklerinin bir sonucu olarak gösterdiği izolasyon özelliği nedeniyle çok uzun yıllardır kullanılmış ve “sihirli mineral” olarak bilinmiştir. Çok iyi ısı yalıtımı sağladığı için de genelde ısı yalıtımında kullanılıyoruz. Bu mineral, doğada özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde ak toprağın olduğu bölgelerde bulunuyor. Evlerin sıvasını genelde bu mineralle yaparlar. Evlerde bu mineralin solunması bağlı akciğerde kansere kadar yol açan harabiyetlere neden oluyor. Akciğer kanseri mezotelyoma dediğimiz en ağır tablosu da bu oluyor” diye konuştu.
“Asbest en çok endüstride kullanılıyor”
Fakat asbestin daha çok endüstride görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Özkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle gemi ve uçak sanayinde kullanıyoruz. Açık denizlerde gemilerin soğuk–sıcaktan etkilenmemesi için gemi yalıtımında kullanılıyor. Uzay ve uçak sanayinde kullanılıyor. Artık normalde böyle inşaatlarda ya da doğal yollardan asbest maruziyeti artık çok görülmüyor. Ancak akciğer kanserine kadar ilerleyen akciğer harabiyeti yapıyor. Akciğer sertleşmesi, akciğerde sıvı toplaşmasına sebep oluyor”
Asbestin akciğerde hasar yapabilmesi için yıllarca maruziyetin olması gerektiğini dikkati çeken Prof. Dr. Özkaya, “Kişinin kapalı bir ortamda ya da asbestli bir ortamda yıllarca maruziyete uğraması gerekiyor ki bu asbest akciğerde zarar versin kansere yol açsın. Şu an yıkım bölgelerinde öyle bir-iki aylık enkaza maruz kalmakla asbestin oluşturduğu akciğer kanseri ya da hasar beklemiyoruz. Fakat bu moloz yığınlarına partiküllere bağlı akciğerde harabiyet görüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Astım ve bronşit atakları görülüyor”
Şu an tam anlamıyla kaldırılamayan ya da yaşam alanlarına bırakılan moloz yığınlarının risk oluşturmaya devam ettiğini dile getiren Prof. Dr. Özkaya, özellikle enkaz tozu ve dumanına maruz kalmaya bağlı astım-bronşit tabloları fazla geliyor. Yani bronşit atakları, astım ataklarının görüldüğünü vurguladı. Prof. Dr. Özkaya, “İlerleyen dönemlerde vücudun dış partiküllere karşı immülojik bir yanıtı olan enkaz maruziyetine bağlı sarkodioz dediğimiz hastalıklar görülüyor. Şu an enkaza bağlı akut bronşit, astım bronşit, öksürük, nefes darlığı ve hırıltılı bir solunum görülüyor. Yani şu an görülen tablo bu” dedi.
“Gelecek kuşaklar tehdit altında”
Eğer enkaz kaldırma uzarsa enkaz partiküllerine uzun sürede maruz kalırsak bu durum birkaç yıl içinde akciğer kanserine sebep olacak” diyen Prof. Dr. Özkaya, “O yüzden bir an önce enkazın kaldırılması gerekiyor. Yani o tozun, toprağın hemen yaşam alanlarından kaldırılması gerekiyor. Eğer enkaz uzun süre kalır ve yaşam alanlarına yakın olursa ilerleyen kuşaklarda kalıcı akciğer hastalıkları görülecek. O yüzden bir anca enkazın yaşam alanlarından kaldırılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.