Haber: Betül Vural
6 Şubat depremlerinin etkileri, deprem bölgelerinde devam ediyor. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin Hatay’da yaptığı çalışmada, bölgenin asbest tehlikesi altında olduğu tespit edildi. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Utku Fırat, bölgede yaptıkları çalışmayı anlattı. Fırat, ‘’Yetkililere düşen görev asbest tehlikesini görmezden gelmek değil, buna karşı önlem almak’’ dedi.
Asbestin ne olduğunu açıklayan Fırat, ‘’Asbest, ısıya karşı çok dayanıklı bir yalıtım malzemesidir. İzolasyon malzemelerinde, otomotiv sektörü gibi birçok alanda kullanılır. Binalarda kazan dairelerindeki ısıya dayanıklı parçalardaki izolasyonlarda, zeminlerdeki eski tip marleylerde, çatılardaki eternitlerde çok sık kullanılan bir malzemedir’’ şeklinde konuştu.
‘’Asbest, birinci derece kanserojen bir malzeme’’
Asbestin, 2010 ve 2013 yıllarında çıkan iki yönetmelikle ülkede yasaklandığını söyleyen Fırat, ‘’Asbest, birinci derece kanserojen bir malzeme. Bir malzemenin içinde bağlıyken herhangi bir tehlike teşkil etmez, fakat o malzemede bir deformasyon ya da kırılma gerçekleştiğinde bu madde, toz ve rüzgarla havaya karışır’’ diye konuştu.
‘’Çok sayıda asbest lifi serbest kaldı’’
Asbestin solunması durumunda akciğer, gırtlak, yumurtalık kanseri gibi hastalıklara yol açabileceğine dikkat çeken Fırat, deprem bölgesinde bu sorun için herhangi bir çalışma yürütülmediğini vurguladı.
Yapılması gerekenlerin üzerinde duran Fırat, ‘’Normal şartlarda, asbestli atıkların önce enkaz alanlarından kaldırılması, sonra o enkazın taşınması gerekiyordu. Ancak bunlar yapılmadığı, özellikle yıkılan ya da hasarlı binalarda iş makineleri sürekli asbestli malzemelerin üzerinde tepindiği, eternitler defalarca kırıldığı için çok sayıda asbest lifi serbest kaldı’’ ifadelerini kullandı.
‘’Sulama çalışmalarıyla asbestin taşınması engellenebilir’’
Alınabilecek en gerekli önlemin sulama çalışmaları olduğunu bildiren Fırat, ‘’Enkaz kaldırma ve taşıma çalışmaları sırasında enkaz alanları düzenli olarak sulansaydı tehlikeli maddelerin toz ve rüzgarla taşınması engellenirdi’’ dedi.
Asbestin havada asılı kalmadığını, bir süre sonra çöktüğünü dile getiren Fırat, ‘’Asbestin rüzgarla birlikte taşınması çok kolay’’ diye ekledi.
‘’Havada asbest olmadığı yönündeki açıklamalar yanlış’’
Havada asbest olmadığı yönündeki açıklamaların da yanlış olduğuna değinen Fırat, ‘’Biz bölgede konteynerler, çadırlar ve bitki örtüsünden numune aldık. O numunelerde asbest tespit edildi. Bu şekilde asbestin bütün bölgeye yayıldığı anlaşıldı’’ ifadelerini kullandı.
‘’Sadece bölgedeki depremzedeler değil, herkes tehlike altında’’
Bölgede kullandıkları aracın üzerinden numune aldıklarını ve bu numunelerden de asbest çıktığını ifade eden Fırat, ‘’Bu da sadece o bölgedeki görevliler, işçiler ve depremzedelerin değil; orada seyahat etmekte olan insanların da tehlike altında olduğunu gösterir’’ dedi.
Yetkililere düşen görevin asbest tehlikesini görmezden gelmek yerine buna karşı önlem almak olduğunu aktaran Fırat, ‘’Sulamayla bu iş çözülebilirdi. Fakat yetkililer bu konuda herhangi bir çalışma yapmayı reddediyor’’ şeklinde konuştu.
‘’Asbesti uzaklaştırma yükümlülüğü, özel sektöre teslim edilemez’’
İlk raporlarından sonra bürokratların asbest tehlikesine karşı yaptığı açıklamalardan bahseden Fırat, ‘’Bize, asbest ve diğer tehlikeli maddeleri uzaklaştırmakla ilgili yükümlülüklerin, yüklenici firmaya ait olduğu söylendi’’ dedi.
Yetkililerin bu noktadaki tutumunu eleştiren Fırat, ‘’Halk sağlığını böylesine doğrudan etkileyen bir konuyu özel sektöre teslim edemezsiniz. Bu doğru bir şey değil. Özel sektör bir iş yapıyorsa onu para için yapıyordur. Bu sebeple mümkün olduğu kadar maliyeti düşürmeye çalışır. Tehlikeli maddeleri bölgeden uzaklaştırmak da ciddi bir maliyet kalemi. Böyle bir durum varken bu yükümlülüğü onlara devretmek ciddi bir hata’’ ifadelerini kullandı.
Fırat, yüklenici firmaların bugüne kadar deprem bölgelerinde kaç ton asbestli malzemeyi bertarafa gönderdikleri konusunda sorularına da bir yanıt alamadıklarını ekledi.