DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli TBMM'de düznelenen basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başak Demirtaş'ın İstanbul adaylığı ile ilgili de konuşan Temelli, MYK ve Parti Meclisini işaret etti. Temelli, "Bölgede ön seçim yaptık, batıda da aday havuzu oluşuyor. Komisyonumuz bütün aday başvurularını alacak ve hem merkezi hem yerel komisyonumuzda hem de MYK ve PM’mizde değerlendirmeler olacak. Tabii ki Başak Hanımın başvurması bizim için sevindirici bir durum. Biz bu havuza herkesin başvurmasını istiyoruz ama değerlendirmeyi komisyonumuz ve MYK’mız yapacaktır. Bizim için sürpriz oldu" ifadelerrini kullandı.
Temmelli'nin konuşmasından satır başları şöyle;
Akdeniz’de kıyıya vuran cesetler araştırılmalı
Bildiğiniz gibi Akdeniz’de kıyıya vuran cesetler konusu var. Beden bütünlüğünü kaybetmiş cesetler söz konusu. Ciddi bir araştırmanın yapılması ve bir an önce yapılması büyük önem arz ediyor. Bu insanlar nasıl yaşamlarını yitirdi, nasıl bu hale geldi? Tabii ki kuşkuların yoğunlaştığı yer mülteci sığınmacı meselesidir. Akdeniz’de batan tekneler mi? Yoksa organ ticareti, insan ticareti gibi mafyalaşmış süreçlerin sonucunda mı bu insanlar öldürülüp denize atıldı? Bunlar bilinmiyor ama bu konuda çok ciddi kuşkular var. Bunun üzerine gidilmeli. Türkiye de gitmeli. Uluslararası kamuoyuna buradan çağrı yapıyoruz. Üzerine gidilmeli. Bir mülteci sorunu var. Türkiye’de tabii mültecilere karşı nefret söyleminin arttığını da biliyoruz. Dolayısıyla bu anlamıyla da büyük riskler taşıyor. Kürt düşmanlığı, mülteci düşmanlığı adeta Türkiye’deki aşırı sağın, ırkçıların beslendiği bir alana dönüşmüş durumda. Dün Almanya’da bu konuda çok önemli bir miting vardı. “Naziler dışarı” diyerek insanlar yan yana geldiler, mültecilere ve sığınmacılara sahip çıktılar. Biz de buradan diyoruz ki Almanya’da nasıl Naziler istenmiyorsa biz de burada ırkçıları istemiyoruz. Mülteci sorununun demokratik bir anlayışla, uluslararası zeminde çözülmesi bu insanların hayatlarını kurtarabilirdi. Ama bugünden sonra da atılacak adımların önemli olduğunu düşünüyoruz.
Getirilen yargı paketinde reform olasılığı söz konusu değil
Dolayısıyla Adalet Bakanı da durumu kurtarmak adına adeta kılıf hazırlıyor. 8’inci yargı paketini getirdiklerini söylüyor. Yargı reformu olarak nitelendiriyorlar. 7 tane paket getirdiler, 8’incisi geliyor. Her paketten sonra Türkiye’de adalet sistemi daha çok çöktü, Türkiye hukuk devletinden daha çok uzaklaştı. Bu gelen pakette de bir reform olasılığı söz konusu değil. Yargıdaki sorunların artma nedeni yargının siyasallaşmasıdır. İktidarın adeta Demokles’in kılıcı gibi muhalefetin üzerinde sallandırmasından kaynaklanan sorunlardır. Gerçekten Türkiye’de yargı konusunda atılması gereken adımlar var ama Adalet Bakanının dediği gibi Türkiye’de yargı bağımsız değil. Yargı fazlasıyla bağımlı, taraflı, siyasallaşmış durumdadır ve buna acilen son verilmesi gerekiyor. Buna son vermediğimiz sürece adalet sistemindeki bu çöküş ülkeyi çok büyük felaketlere sürüklemeye devam edecektir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini ayakta tutmak uğruna adalet sisteminin çökertilmesi aslında ülkedeki büyük sorunların kaynağını oluşturuyor.
Kürdistan Bölgesinde savaşı sürdürdüğünüz sürece bu bütçeden tasarruf çıkmaz
İletişim Başkanlığını da tasarruf genelgesinin içine yazabilirsiniz ama en büyük tasarrufu tartışmasız olarak savunma sanayi dediğiniz savaş bütçesinden yapacaksınız. Eğer bu ülkede silahlanmaya, militarizme, savaşa bu kadar kaynak gidiyorsa; bırakın bu bütçe açığını kapatmayı, 2,7 trilyon olan bütçe açığı yıl sonunda 3,5-4 trilyona kadar büyüyebilir. İşte bu potansiyeli taşıyor. Bu bütçe zaten yıl sonunu görmeyecek ve siz yine ek bütçe yapmak zorunda kalacaksınız. Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünü mümkün kılamadığınız sürece, Suriye’nin kuzey ve doğusunda, Kürdistan Bölgesinde sınır ötesi operasyon adı altında yoğun bir savaş sürdürdüğünüz sürece bu bütçeden tasarruf çıkmaz. Bütçe açık verir ve bu bütçe açığına toplum katlanmak zorunda kalır. Toplumun katlandığı nedir, yoksulluktur.