Birleşik Kamu-İş’in 2023 yılı mayıs ayı açlık ve yoksulluk araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 11 bin 810 lira, yoksulluk sınırı ise 31 bin 152 lira oldu. Her geçen gün artan hayat pahalılığı karşısında yetersiz ve dengesiz beslenme dar gelirli ve yoksul kesim için kaçınılmaz oldu. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Başkanı Prof. Dr. Bülent Kılıç, Türkiye’deki gelir yetersizliğine, işsizlik oranlarına, kalabalık nüfusa ve eğitim yetersizliğine dikkat çekerek, “Yapılan araştırmalara bakıldığında Türkiye'de gıdaya ulaşma ve beslenmeyle ilgili sorunların yaşandığını söyleyebiliriz” dedi. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin özellikle bebek, çocuk ve kadınlarda yol açtığı sağlık problemlerine işaret eden Kılıç, “Beslenme çok kompleks bir etkiye sahip. Bebek ve çocuklarda düşük kilolu olma, mental kapasitede zayıflama ve enfeksiyonlara kolay yakalanmayı getirirken, kadınlarda buna ek olarak fazla kilolu olma ve buna bağlı olarak şeker hastalığının daha fazla görülmesine yol açıyor”  diye konuştu.

HASUDER Başkanı Prof. Dr. Bülent Kılıç, artan hayat pahalılığı ve yoksulluk karşısında yaşanan sağlık sorunlarını ELİPS HABER’e anlattı. Kılıç’a sorduğumuz sorular ve yanıtları şu şekilde:

“Türkiye’de gıdaya ulaşma ve beslenmeyle ilgili sorunların yaşandığını söyleyebiliriz”

Pahalılık ortamında dar gelirli ve yoksul kesim yeterli beslenebilir mi?

Yeterli ve dengeli beslenme sorunu uzun yıllardır yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın da gündeminde olan bir konu. Birleşmiş Milletler'in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden biri sadece bu konuya ayrılmış. İki numaralı hedefi ‘dünyada açlığın yok edilmesi’. Çünkü şu anda dünyada 1 milyar insanın kronik açlık çektiği biliniyor. Bunun temelinde insanların temel gıda ve besinlere ulaşamaması yatıyor.

Yapılan araştırma sonuçlarına göre, Türkiye'de elde edilen ücretin düzeyine, asgari ücrete, işsizlik oranlarına, kayıtlara geçmeyen ama çeşitli düzeyde böyle eğreti işlerde çalışan, yetersiz gelire sahip insanların varlığına bakıldığında ya da aşırı göçmen nüfusun olması, eğitim düzeninin düşük olması gibi risk gruplarının yüksek olmasına bakıldığında Türkiye'de gıdaya ulaşma ve beslenmeyle ilgili sorunların yaşandığını söyleyebiliriz.

“Çocuklarda bodurluk ve mental rahatsızlıklara neden oluyor”

Yetersiz ve dengesiz beslenme kadın ve çocuklarda ne gibi sağlık sorunlarına yol açıyor?

Yetersiz beslenme çocuk döneminde büyüme ve gelişmeyi etkiliyor. Bizim ‘kronik açlık’ dediğimiz yetersiz enerjiyi alma çocuklarda doğum anından başlayarak, düşük doğum ağırlığına sahip olma, sonra çocuklukta yaşına göre boyunun kısa olması dediğimiz bodurluğa yol açıyor. Ya da ekonomik krizin etkilerinin arttığı anlarda, açlığın gelişmesiyle birlikte boyuna göre kilosunun azalması ve sonuçta da düşük vücut ağırlığına yol açıyor. Çocuklarda ‘çocukluk çağı’ hastalıkları görülüyor. Eğer aşısını yaptırmamışlarsa ya da yapıldığı zaman da bağışıklık sınırlama sistemi düştüğü için bu hastalıkların ağır geçmesi gibi sorunlar oluşuyor. Ayrıca çocuklarda mental gelişimin etkilendiğini biliyoruz. Çocukların mental kapasitesinde bir düşme oluyor. Dolayısıyla temel olarak beslenme bozukluğuna yani yetersiz beslenmeye bağlı enfeksiyonlara kolay yakalanma, mental gelişimin zayıflaması gibi sorunlarla karşılaşıyoruz.

Kadınlarda ise vitamin eksiklikleri, demir eksikliği anemisi, çinko ve bakır eksikliği, folik asit eksikliği, kalsiyum eksikliği görülüyor. Kadınların yüzde 40’ına yakını demir eksikliği anemisi yaşıyor. Buna bağlı olarak her iki grupta da en önemli sorunumuz bağışıklama sisteminin düşmesi nedeniyle enfeksiyonlara kolay yakalanma riski artıyor. Belki açlığı çok ön planda görmüyoruz ama bu durumla bağlantılı başka hastalıklar ön plana çıkıyor. Daha kolay enfeksiyona yakalanıyorlar, solunum yolu enfeksiyonları artıyor.

“Kadınlarda dengesiz beslenme obeziteye yol açıyor”

Kadınlarda, toplumsal cinsiyetin etkisiyle birlikte beslenme sorunları çok daha fazla görülüyor. Sofrada erkeğin önde olması bunun ön plana çıkmasına yol açıyor. O yüzden kadınlarda beslenme problemlerini çok daha fazla görüyoruz. Vitamin eksiklikleri, gebelikte yaşanan sorunlar, menopozda yaşanan sorunlar dışında bir başka sık rastladığımız durum, kadınların hatalı beslenme ve dengesiz beslenme nedeniyle obezite ve fazla kiloya sahip olmaları. Bu birbiriyle zıt gibi görülebilir ama çok sık rastladığımız bir sorun. Yeterli gıdaya ulaşma sorunu olduğu için kadınlarda hamur işine yüklenme durumu var. Hamur işi ve yüksek karbonhidrat alma ile hareket azlığı nedeniyle kadınların yaklaşık 3’te 1’ini kilolu, 3’te 1’ini ise fazla kilolu kilolu olarak görüyoruz. Yani bir yandan dengesiz beslenme nedeniyle belli vitaminlere ve protein düzeyini alamıyorlar. Buna bağlı demir eksikliği, folik asit eksikliği gibi vitamin eksiklikleri oluşuyor. Bir diğer yandan dengesiz beslenme fazla kilolu olmalarına yol açarak, kronik hastalıklar dediğimiz şeker hastalığına, menopozdan sonra kalp ve damar hastalıklarına, solunum yolu hastalıklarına, eklem rahatsızlıklarına, mental rahatsızlıklara yol açıyor. Psikolojik sorunlar ve depresyon gibi durumlar görüyoruz.

“Beslenme kompleks bir etkiye sahip”

Dolayısıyla beslenme çok kompleks bir etkiye sahip. Bebek ve çocuklarda düşük kilolu olma, mental kapasitede zayıflama ve enfeksiyonun kolay yakalanmayı getirirken, kadınlarda buna ek olarak ilginç bir şekilde fazla kilolu olma ve buna bağlı olarak da şeker hastalığının daha fazla görülmesine yol açıyor.

“Yoksul ailelerde bebek, kadın ve çocuklarda hastalıkları daha fazla görüyoruz”

Son yıllarda bu sağlık sorunlarında artış görüyor musunuz?

Türkiye'nin durumunu değerlendiren bazı çalışma ve araştırmalar var. Bunlara baktığımız zaman, Türkiye'de biz bütün bu saydığımız beslenme sorunlarının saptandığını görüyoruz. Yoksul ailelere, göçmen ailelere, ayrımcılığa uğramış ve dışlanmış ailelere baktığımızda temel gıdalara ulaşamadıkları için bu ailelerin çocuklarında bodurluk ya da enfeksiyonların daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu ailelerde bebek ölümlerinin daha fazla olduğunu görüyoruz. Özetle, yoksul ailelerde, bebekler, çocuklar, kadınlar, beslenme sorunları yaşıyorlar. Bundan dolayı biz bu gruplarda hastalıkları varsıl ailelere göre daha fazla görüyoruz.

“Topluma sağlıklı ve dengeli beslenmeye yönelik eğitimi verilmesi gerekiyor”

Bu durumun önüne geçmek için ne yapmak gerekiyor?

Bunun önüne geçmek için birkaç sektörün bir arada çalışması lazım. Sadece sağlık sektörünün değil, tarım ve çevre sektörünün de işin içinde olması lazım. Çünkü gıda politikaları, tarım politikaları, çevre politikaları gıdaya ulaşma noktasında önemli. Sağlık açısından, kamuda diyetisyen istihdamını arttırarak halk sağlığı hizmetlerinin içerisinde bütün ilçelerde, nüfusa göre her belki 100 bin nüfusa 1 tane olacak şekilde diyetisyen istihdam etmemiz ve bu diyetisyenler aracılığıyla topluma özellikle kadınlara ve belli bir yaştan sonra çocuklara eğitim verilmesi gerekiyor. Örneğin öğünün atlanmaması gerektiği, hangi gıdaların etkilerinin nasıl olabileceği, sağlıklı beslenme, dengeli beslenmeyle ilgili bir eğitim verilmeli. Yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak için bu diyetisyenlerden yardım alınmalı. Buna yaşlıları katabiliriz. Yaşlılarda yetersiz beslenmeye bağlı kas ve doku kaybı görüyoruz. Dolayısıyla kamuda büyüme ve gelişmeyi izleyen ekibimizin yanı sıra bebek ve çocuklarda büyüme ve gelişmeyi izleyen, hemşireler ve benzer sağlık personelimiz var ama yetersiz. Onu artırmalıyız. Bunun yanına kamuda çalışan diyetisyenleri ekleyerek beslenme danışmanlığı vermek, büyüme ve gelişmeyi izlemek gerekiyor.

“Türkiye isterse açlığın önüne geçebilir”

Sosyal politika anlamında bir ailenin evine giren paranın o ailedeki temel gıdaya ulaşmayı sağlayacak şekilde devlet tarafından güvence altına alınması lazım. Birleşmiş Milletler, sürdürülebilir kalkınma hedefi koydu ve Türkiye dahil bütün hükümetler bunu imzaladı. 2030 yılına kadar bütün ülkeler vatandaşlarının gıdaya ulaşımıyla ilgili, temel gıdaya ulaşımıyla ilgili bir taahhütte bulundular. “Sıfır açlık politikası” yani hiçbir ülkede aç insan kalmayacak. Bu hedefe ulaşılması bazı ülkelerde çok zor ama bizim için o kadar zor değil. Türkiye isterse bunu başarabilir. O nedenle bu konuda hükümetin altına attığı imzaya sahip çıkarak bu sosyal politikayı geliştirmesi ve sosyal yardımları arttırması gerekiyor. Belki doğrudan nakit para vermek değil ama ailelere doğrudan gıda yardımı yaparak bunu yapabilir.

Editör: Deniz Dalgıç