Özel haber: Halide Tonga
29 Ekim 1923 yılında ilân edilen ve Türkiye’nin demokratik yönetim biçimini oluşturan Cumhuriyet’in 100. yılı. İlk Meclis’ten bugünkü TBMM faaliyetlerine uzanan ve 100 yıllık Cumhuriyet tarihi yazdıran bu kararın ard alanı, gelişimi ve karar aşamasındaki Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri ve siyasi başarısı hakkında Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Seyfi Yıldırım, Elipshaber’e değerlendirmelerde bulundu.
Bu karar bir gecede alınmadı
Kamuoyunda Cumhuriyet’in ilânından bir gün önce akşam yemeğinde Atatürk’ün “Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilân edeceğiz” sözünün yanlış değerlendirildiğini, bu kararın çok önceden alındığını ve Atatürk’ün üstün başarıları ile temel taşların hazırlandığını ifade eden Prof. Dr. Yıldırım şunları söyledi:
“Cumhuriyet 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilmeden evvel esasen daha 23 Nisan 1920’de kuvvetli şekilde belirmişti. Meclis’in Ankara’da açılması ve ayrı bir devlet yapılanması içerisine girmesi, 1921 tarihli Anayasa’nın ortaya konması, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda “Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun” belirtilmesi aslında 29 Ekim 1923’e giden süreçte en önemli kilometre taşlarından birisini oluşturmuştur. Bundan sonraki adımlarda, daima Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis’in onayını alarak yani demokratik bir yolla hareket etmesi ve daha sonraki tüm zor kararlarda da Meclis’in kanaatine riayet etmesi, üstün tutması ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sloganında da ifadesini bu anlayışa dayalı olarak bulacak olan bir cumhuriyetin kurulacağını bize açık şekilde göstermiştir.”
Bu Cumhuriyet, İstiklâl’in kazanılması ile mümkün oldu
Milli Mücadeledeki zafer ile Cumhuriyet’in ilânının mümkün hale geldiğini ifade eden Prof. Dr. Yıldırım,
“Bu cumhuriyet, Mustafa Kemal Paşa’nın tüm tutumlarında da gösterdiği üzere demokratik bir cumhuriyet olacaktır. Dünyadaki diğer demokratik cumhuriyet türleri vardır bilindiği üzere, o cumhuriyetlerden farklı ve demoktarik bir cumhuriyete işaret etmiştir. Zorlu bir süreçtir. İstiklal’in kazanılması, karşımızdaki İngiltere, Fransa ve onların maşası olan Yunanistan’a ve yine Fransa’nın kullandığı Ermenilere karşı büyük bir mücadele verilmiştir. Bunun mücadelesi Mustafa Kemal Paşa’nın askeri dehası ve siyasi kabiliyetleri sayesinde mutlak bir zaferle sonuçlanmıştır. Kaznılan bu zafer üzerine Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bu zafer olmasaydı Cumhuriyet’i inşa etmenin ve ilan etmenin imkânı olmayacaktı. Daha büyük felaketler Anadolu’yu ve Anadolu Türklüğünü beklemekteydi” dedi.
Ankara’nın başkent olacağı daha önce söylenmişti
Mustafa Kemal Atatürk’ün Batılı basına verdiği demeçte Ankara’nın başkent olacağını söylediğini belirten Prof. Dr. Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla 29 Ekim 1923 tarihine gelindiğinde, ondan bir gün önce “Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” derken esasında Mustafa Kemal Paşa daha önce bilhassa 1923 yılının başındaki Batı Anadolu gezisinde bunları açıkça ortaya koymaktaydı. Ankara’nın da başkent olacağı daha önceden Batılı basında yer almış ve bir sürpriz olmamıştır aslında. Bazen anlatılır ki sanki tek gecede alınmkış bir karar.”
Bunu sağır sultanlar bile biliyordu
“Bunu sağır sultanlar bile biliyordu artık. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu var, Meclis’te kurulan ayrı bir devlet yapılanması var. Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Devleti diye yazılıp çiziliyor. Atatürk çok önceden büyük ustalıkla bu taşları inşa etti. Cumhuriyet’e giden taşları ustalıkla ve maharetle döşedi. Memleketimizde bir rejimin değişmesi ve dönüşmesi çok zordur, çok sıkıntılıdır, kanlı olabilir. Ama Atatürk ustlıkla, kardeşi kardeşe kırdırmadan rejim dönüşümünü gerçekleştirmiştir. Batılı örnekler vardır. Bir Fransa’yı, İspanya’yı ve diğer birçok memleketi 19. yüzyılda yaşadıkları ile dikkate alacak olursak, bu dönüşümün yine askeri başarısında olduğu gibi siyasi alanda da büyük bir maharetle başarıldığını görürüz. Türk Milleti de Milli Mücadele’de gösterilen bu üstün kahramanlığın, emeğin, alın terininin, göz yaşlarının, ıstırabların bir hediyesi olarak Cumhuriyet’i almıştır. Lideri sayesinde de bu sonuca ulaşmıştır.”
Prof. Dr. Seyfi Yıldırım
Atalarımızın atları ile nallarının toz kaldırdığı yerlerde maalesef acı var
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ile ilgili bu seneki Cumhuriyet Bayramı sürecini değerlendiren Prof. Dr. Yıldırım sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Yaşımız itibari ile çok Cumhuriyet Bayramı gördük. Devlet kutlamaları olarak görülse bile halkın bu kutlamalara rağbet ettiğini de gördük. Devlet makamları da bu işin içerisinde olmuştur. Ama halkın sevinçle katılımı da bu geçen asırda Cumhuriyet’in millet tarafından benimsendiğini, özümsendiğini ve demokratik Cumhuriyet’in bir nimet olduğunu, ülkenin kalkınmasında ve insanların mutluluğu için önemli ve vazgeçilmez bir yönetim tarzı olduğunu da ortaya koymuştur.
Elbette bu günlerde büyük ıstırablar yaşanmaktadır (İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları). Osmanlı mirası olan, atalarımızın atlarının nallarının toz kaldırdığı yerlerde maalesef acı ve göz yaşı hakimdir. Neredeyse soykırım olan bir katliam söz konusu. Bu yıl nispeten kutlamalar zayıf geçmektedir. Ama artık Cumhuriyet çağın modern yönetim sistemi olarak milletimiz tarafından benimsenmiştir, bu konuda çok ciddi mutabakat ortaya çıkmıştır. Bence önemli olan hususlardan biri budur.”