Uçum başkanlığındaki "Yeni Anayasa Genel Değerlendirme Çalıştayı" Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapıldı.
Çalıştayın açılışında konuşan Uçum, bugüne kadar 11 çalıştay yaptıklarını, bugünküyle Hukuk Politikaları Kurulu olarak bu sürece fikri katkı yapma görevini tamamlayacaklarını belirtti.
Bundan sonra sözün de kararın da TBMM'de olacağını ifade eden Uçum, milli egemenliğin tek meşru sahibi halkın, anayasa yapma hak ve gücüne sahip olduğunu söyledi.
Gayrimeşru ve hukuk dışı bir güç olan darbecilerin yaptığı anayasanın ilga edilemeyeceğini ileri sürmenin, milli egemenliği ve demokrasiyi reddetmek manasına geleceğine işaret eden Uçum, şunları kaydetti:
"Bilindiği gibi öğretide ilk kez veya sonradan yeni anayasa yapan güce asli kurucu iktidar deniyor. Bir kez anayasa yapıldıktan sonra seçilmiş demokratik meclislerin yalnızca mevcut anayasayı değiştirme yetkisi olduğu ileri sürülüyor. Bu görüşe göre hukuk dışılık ve sınırsızlık özelliğine sahip asli kurucu iktidarın yaptığı anayasaya göre 'kurulmuş iktidar' olan demokratik meclisler ancak tali kurucu iktidar olabilir ve asli kuruculuk yapamazlar. Diğer deyişle kurulmuş iktidarlar, asli kurucu iktidar olamazlar. Öncelikle vurgulayalım ki, birincisi asli kurucu iktidar tezi sadece şimdiye kadarki pratiğe dayanan pozitif bir tespit olabilir ancak normatif bir tespit olarak ileri sürülemez. Çünkü özellikle toplumsal ve siyasal pratikte bir şeyin defalarca öyle olması sonra da öyle olacağı anlamına gelmez. Dolayısıyla her pozitif tespitin geleceği de bağlayan bir norm ürettiğinden söz edilemez. İkincisi asli kurucu iktidarın özellikle darbelerle ortaya çıkanlar başta olmak üzere her türlü gerçekleşme biçimi meşru kabul edilemez. Buna göre asli kurucu iktidar tezinin pozitif bir tespit olarak ileri sürülmesi anlaşılabilir. Ancak bu tezin normatif olarak geçerli olduğunu ileri sürmek ve bu bağlamda her türlü asli kurucu iktidarı meşrulaştırmak çok sorunlu bir yaklaşımdır."
Uçum, olağanüstü dönem asli kurucu iktidar örnekleri çerçevesinde savaşlar, darbeler, ülkelerin zora dayalı parçalanması sürecinde ortaya çıkan hukuk boşluğunda gücü ele geçiren odakların yaptıkları anayasaları meşru ve dokunulmaz görmenin bu sorunların özü olduğunu söyledi.
"Demokrasi ve halk karşıtı bir konum"
Bu sorunlara rağmen "asli kurucu iktidar" görüşüne dayanılarak, "TBMM'nin yeni anayasa yapma yetkisi olmadığını" savunanlar olduğunu belirten Uçum, "Bunlara göre yeni anayasa yapma yetkisi sadece savaşlar, darbeler, ülkelerin zorla parçalanması sonucu ortaya çıkan egemendedir. Bu yaklaşım demokrasi ve halk karşıtı bir konuma sürüklenmek demektir. Bu görüşte ısrar etmek kaçınılmaz olarak şiddeti ve kaosu meşrulaştırma noktasına savrulmaya sebep olur." diye konuştu.
Uçum, bu görüşün ortaya çıkaracağı sonucun ise halkın anayasa yapma iradesini tanımayan elitist ve gerici yaklaşım olacağına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Gayrimeşru zora dayanan kurallara 'meşru hukuk' demek, meşruiyeti olmayan gücün kurallarını meşru hukuk olarak kabul etmek de başka bir sorundur. Oysa meşru hukuk, saf zorun değil, makulün egemen olduğu bir ortamda üretilen kurallardır. Bu nedenle hukuk devleti ile kanun devleti ayrımı yapılır. Yani bir kuralın cari olması ve uygulanması ile meşru olması tamamen farklı konulardır. Elbette siyasal tarihte darbeler, savaşlar ve terör gibi yıkıcı eylemlerle bağlantılı ortaya çıkan güç sahiplerinin kurallar koyması bir realitedir. Ancak bu gerçeklikten herkesin kabullenmesi gerektiği ileri sürülen kavramlar üretilmesi ve bu kavramlara mutlak dokunulmazlık verilmesi asla kabul edilebilir değildir. Olağanüstü dönem asli kurucu iktidar kavramı, dayanak gösterilen pratiklere ve örneklere bakıldığında, tam da böyle bir şeydir.
Olgusal durumdan bağımsız bir şekilde salt kavramsal olarak asli kurucu iktidar ve tali kurucu iktidar ayrımının bilimsel bir yönü olabilir. Bu yön ilk kez veya sonradan yeni anayasa yapan meşru gücün sınırlarını belirlemekle ilgilidir. Bu noktada asli kurucu iktidarın sınırlarını tarihsel, toplumsal ve siyasal dinamikler tayin eder. Özellikle sonradan yeni anayasa yapım sürecinde cari hukukla bağlı olmamak bakımından asli kurucu iktidar kavramı referans olabilir. Nitekim olağan dönem asli kurucu iktidar kavramı da bu ihtiyaçtan doğmuştur."
"TBMM'de birçok fonksiyon vardır"
Asli kurucu iktidar ve tali kurucu iktidar ayrımını "olan" üzerinden değerlendirip, geçmişin halk düşmanı pratikleriyle anayasa yapan güçlerin iktidarını ve yaptıkları anayasayı dokunulmaz kılmak ve meşrulaştırmak şeklindeki görüşler de bulunduğuna dikkati çeken Uçum, şöyle konuştu:
"Bu yaklaşıma göre darbeciler yargılanabilir ama yaptıkları anayasalar içeriği tümden değiştirilse bile bir kabuk olarak sonsuza kadar varlığını sürdürür. Yani bunlara göre savaş, darbe ve parçalanma olmadan bunların sonucunda sınırsız bir iktidar ortaya çıkmadan ve bir hukuk boşluğu doğmadan yeni anayasa yapacak asli bir kurucu iktidar asla ortaya çıkmaz. Bu bakış açısı bir ülkeyi ve halkı ya darbe anayasasına mahkum etme ya da şiddet ve kaosu tek yol olarak gösterme yaklaşımıdır. Aynı zamanda bir pozitif hukuk fetişizmi olan böyle bir görüşün kabul edilmesi mümkün değildir.
Demokraside karar kılmış ve yeni anayasa yapımını on yıllardır sürekli gündem haline getirmiş Türkiye Cumhuriyeti, milli egemenlik ilkesine uygun olarak halkın iradesinin tecelli ettiği TBMM eliyle yeni anayasa yapmaya muktedirdir. TBMM'de birçok fonksiyon vardır. Bunlardan kanun çıkarma ve mevcut anayasada değişiklik yapma fonksiyonları kurumsal, yani mevcut anayasa tarafından tanımlanmış hukuksal fonksiyonlardır. Ancak TBMM'de doğal hukuku kapsayan ama pozitif hukukun üstünde bir yere sahip olan bir fonksiyon daha vardır. Bu fonksiyon sosyolojiktir. TBMM halkın seçmen sıfatıyla kullandığı oylarla temsil yetkisini verdiği ve bunun doğrudan ve görgül olarak saptandığı en üst mercidir."