Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Aile, toplumumuzu oluşturan o devasa yapının kilit taşıdır”
Amacımız erkeği ve kadınıyla milletimizin her bir ferdinin kendi hayatında ve toplumda kadına yönelik şiddet konusunda bilinç sahibi olmasıdır. Hamd olsun Türkiye bu hususta eskisiyle mukayese edilemeyecek derecede ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Her ne kadar yaygınlaşana medya ve sosyal medya üzerinden yönetilen kasıtlı kampanyalarla bu başarıyı gölgelemek isteyenler varsa da bilhassa hanım kardeşlerimiz hakikati gayet iyi biliyor. Devlet olarak kadına yönelik şiddetler mücadeleyi temel politikamız haline getirdik. Bu amaçla 2011 yılında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızı kurduk. Bakanlığımızın her çalışmasını yakından takip ederek, samimiyetle sahiplenerek, hatta gerektiğinde mücadeleye bil fiil katılarak kadınların yanında yer aldığımızı gösterdik. Bazıları bakanlığımızın adındaki aile kavramını öne sürerek, kadınlar için yaptığımız hizmetleri unutturmaya ve gölgelemeye çalışıyor. Halbuki aile, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla, yaşlısıyla, toplumumuzu oluşturan o devasa yapının kilit taşıdır.
“Kadının şiddet gördüğü bir beraberliği aile kavramıyla tanımlayabilir miyiz?”
Aile olmadan, sadece birey olarak insanın varlığı eksik kalır. Ülkemizde aile kurumumuza yönelik saldırıların kadınların haklarını savunmakla hiçbir ilgisi olmadığının hepimiz farkındayız. Bu tür saldırıların gerisinde aileden başlayarak milli bünyemizi çökerterek milletimizi var eden hasletleri ortadan kaldırma gayesi vardır. Huzurlu, güvenli, üyelerinin birbirine saygı duyduğu bir aile aynı zamanda kadına yönelik şiddete karşı en muhkem kalemizdir. Kadına veya çocuğa yönelik şiddetin olduğu bir birlikteliğin her şeyden önce aile kavramının ruhuna ve özüne ters olduğu ortadadır. Kadının şiddet gördüğü bir beraberliği, temelinde karşılıklı şefkatin, merhametin ve hürmetin olduğu aile kavramıyla tanımlayabilir miyiz? Çocuğun fiziki veya psikolojik şiddete maruz kaldığı bir yapının sağlıklı bir aile olduğunu kim iddia edebilir? Bunu kim söyleyebilir? Biz kadına yönelik şiddetle mücadeleyi, aileyi yüceltme ve güçlendirme mücadelemizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Aileye sahip çıkarak şiddet meselesi başta olmak üzere kadınların tüm haklarının da korunmasını sağlamayı amaçlıyoruz.
“En büyük devrimi 6284 kanunuyla yaptık”
İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığımızdan başlayarak, başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız dönemindeki icraatlarımızla bu doğrultuda önemli bir dönüşümü gerçekleştirdiğimize inanıyorum. Bugünkü toplantımızın konusu olan kadına yönelik şiddetle mücadele 2024 yılı faaliyet planımız bu dönüşümlerine sadece bir örneğidir. Son 21 yıl içinde burada saymaya kalksak saatler alacak nice reformu, nice düzenlemeyi kararlılıkla hayata geçirdik. Ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelede en büyük devrimi 2012 yılında çıkardığımız 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi kanunuyla yaptık.
“İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin en küçük bir olumsuz etkisi olmamıştır”
Marjinal grupların ve sapkın akımların istismar malzemesi haline gelen İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin kadınların hakları ve onlara yönelik şiddetle mücadeleye en küçük bir olumsuz etkisi olmamıştır. Bu konuda belli çevreler tarafından yürütülen tezviratın hiçbir temeli, hiçbir dayanağı yoktur. Çünkü mücadelenin asıl somut araçları 6284 sayılı kanun başta olmak üzere hukukumuza derç ettiğimiz mevzuat ile zihinlerde gerçekleştirdiğimiz dönüşümdür. Bu kanun kadın hakları ve ailenin korunması açısından spekülasyonlara kurban edilemeyecek kadar mühim bir kazanımdır. Bu kazanımların örselenmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz.
Elbette kanunun mahiyetinde ve uygulanmasında sorunlar varsa çözecek, eksikler varsa giderecek, daha da güçlendirilmesi gereken unsurlar varsa gereğini mutlaka yapacağız. Bu amaçla mevzuatımızı sürekli geliştiriyoruz, yeniliyoruz. 2006 yılında yayınladığımız çocuk ve kadınlara yönelik şiddete ve cinayetlere karşı alınacak tedbirlerle ilgili genelgeyi bugün yayınladığımız yeni bir genelgeyle güncelledik. Yeni genelgemizde kurduğumuz kadına yönelik şiddetle mücadele koordinasyon kurulunun Türkiye Yüzyılı'na yakışır faaliyetler yürüteceğine inanıyorum.
“Faaliyet planımız 5 ana hedef üzerine inşa edilmiştir”
Yine bugün, kamuoyuyla paylaştığımız 2024 Yılı Faaliyet Planımız, ilgili bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın katkılarıyla hazırlanmıştır. Son faaliyet planımız adalete erişim, mevzuat, politika ve koordinasyon, koruyucu ve önleyici hizmetler, toplumsal farkındalık, veri ve istatistik başlıklarındaki 5 ana hedef üzerine inşa edilmiştir. Bu plan 66 alt hedefi ve 218 faaliyet başlığıyla kadına yönelik şiddet konusundaki güçlü irademizin somut bir ifadesidir. Planda belirlenen hususların etkin ve kuşatıcı bir şekilde hayata geçirilmesini sağlayacağız. Ülkemizin 81 vilayetinin tamamında faaliyet gösteren kadın konuk evleri, sosyal hizmet merkezleriyle, şiddete maruz kalan kadınları devlet güvencesi altına alıyoruz. Kamu görevlileri ve vatandaşlardan oluşan 4 milyonun üzerinde kişiye verilen eğitimler ve seminerlerle kadına yönelik şiddete karşı sıfır tolerans ilkemizin alt yapısını oluşturuyoruz. Şiddetsiz bir Türkiye Yüzyılı için yürüttüğümüz çalışmaları kesintisiz bir şekilde sürdürüyoruz.
“21 yılda her alanda yazdığı başarı hikayesinin kahramanı kadınlardır”
Elbette her konu gibi her hususta da eksikler, aksaklıklar hatta yanlışlar meydana gelmiş olabilir. Bunların hepsi de zaman içinde çözülebilir, düzeltilebilir, telafi edilebilir meselelerdir. Önemli olan hak mücadelesindeki samimiyettir. Kadınların hak taleplerinde biz de onlara verdiğimiz destekte samimi olduğumuz için bugünlere geldik. 3 Kasım seçimleriyle Anadolu İhtilali'ni sizlerle birlikte başlattık. Türk demokrasisini vesayetin karanlığından sizlerle birlikte çıkardık. Milletimizin iradesine vurulan prangaları sizlerle birlikte parçaladık. Terör örgütlerinin hain emellerini birlikte hüsrana uğrattık. Önümüze konan irili ufaklı bütün engelleri sizlerle birlikte aştık. Ne kadar çetin olursa olsun, tüm zorlukların üstesinden sizlerle birlikte geldik. Hak ve hürriyetlerimize yönelik saldırıları birlikte savuşturduk. Türkiye'nin hedefleri doğrultusunda yürümesini sizlerle birlikte sağladık. Türkiye'nin son 21 yılda her alanda yazdığı başarı hikayesinin kahramanı, toplumumuzun diğer kesimleriyle birlikte hiç şüphesiz kadınlardır.
“Kızlarımızı kazandıkları üniversitelerin kapısından içeri dahi sokmadılar”
Kimin samimi olduğunu, kimin de meseleleri istismar ettiğini çok iyi görür. Vicdan ve fikir terazisinde bunun değerlendirmesini çok iyi yapar. Milletimizin her bir ferdi gibi kadınlar da hakikatlerin farkında olduğu için yürütülen istismar faaliyetleri, artık taban tutamıyor. Tüm hayatları kendileri gibi düşünmeyenleri ve davranmayanları yaşam biçimleri üzerinden tahkir etmekle geçenlerin yaşam tarzı yaygaraları komiktir. Daha ötesi trajikomiktir. Gazze'deki insani dram bunun en çarpıcı örneğidir. Farklı siyasi görüşten, inançtan, kökenden vatandaşlarımızın neredeyse tamamının ortaklaştığı bir meselede dahi bunlar sınıfta kaldılar. İstisnaları bir tarafa bırakırsak, bu çevrelerin haftalardır Gazze'de alçakça katledilen binlerce çocuk ve kadın için tek kelime ettikleri vaki değildir. Buna karşılık doğruluğu şüpheli kimi örnekler üzerinden zalimleri ve onların aparatlarını desteklemeyi maharet sayıyorlar. Türkiye'nin demokrasisine, hukukuna, kalkınmasına, İstiklal ve İstikbal mücadelesine bu kadar büyük darbeler vuran bu zihniyetin yol açtığı ağır maliyeti senelerce geri kalmışlık, faşist baskılar, zulüm olarak bunları ödedik. Kalkınma ve demokrasi yolculuğuna beraber başladığımız ülkeler ilerlerken sırf birilerinin ideolojik bağnazlıklarından dolayı Türkiye 10 yıllar boyunca kılık kıyafetle okumak isteyen kadınların baş örtüsüyle uğraştı. Lafa gelince kültürden, sanattan, ilerlemeden, bilimden bahsedenler, kızlarımızı kazandıkları üniversitelerin kapısından içeri dahi sokmadılar. Kılıf kıyafet özgürlüğünün iptali için anayasa mahkemesine koşanlar, baş örtüsüne bir metrekarelik bez parçası diyerek hareket edenler, yine bu faşist zihniyetin mensuplarıydı.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2024 Yılı Faaliyet Planı'nı bu doğrultuda atılmış çok kıymetli bir adım olarak görüyorum. Planın titizlikle uygulanması noktasında devletimizin tüm kurumlarıyla birlikte, sivil toplum kuruluşlarımızın ve milletimizi her bir ferdinin gerekli hassasiyeti göstereceğine yürekten inanıyorum. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak biz de planın başarısı için her türlü desteği vermekten geri durmayacağız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadınların hak ve hukuk mücadelesinde yanlarında yer alacağız.”