Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’ne ilişkin Yeni Delhi'deki uluslararası basın toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanları hedef alan saldırıların kimi batı ülkelerinde artık tahammül sınırlarını aştığını, bazı yerlerde nefret furyasına dönüştüğünü vurguladı. Erdoğan, demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan ülkelerin çoğunun bu barbarlık karşısında üç maymunu oynadığını aktardı. Polis koruması altında Kuran’ı Kerim yakılmasının provokasyon olduğunu ifade eden Erdoğan, kutsal kitaplara saldırının G20 bildirisinde de kınandığını hatırlattı. Erdoğan, Tahıl Koridoru meselesinde Rusya'yı dışlayan bir sürecin sürdürülebilir olma ihtimalinin çok düşük olduğunu dile getirdi. Erdoğan, Ermeni̇stan-Azerbaycan arasındaki gerginliğe ilişkin, “Bölgeyi sükûnete davet etmekten başka çaremiz yok” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 Zirvesi’nde yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar şöyle:

“Fas'ta meydana gelen depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Daha 6 ay önce asrın felaketini yaşamış bir ülke olarak tüm imkanlarımızla Faslı kardeşlerimize yardıma hazırız. 18. G20 Liderler Zirvesi'ni Hindistan'ın ev sahipliğinde tamamlamış bulunuyoruz. Bu vesileyle dönem başkanlığı görevini başarıyla icra eden Hindistan'ı, şahsım, milletim adına tebrik ediyorum. Şahsıma, eşime ve heyetime gösterdikleri misafirperverlik için Başbakan Sayın Modi başta olmak üzere emeği geçen herkese müteşekkirim.

"Nükleer ve hidrojen yatırımlarında önemli adımlar atıyoruz"

“Paris İklim Anlaşması'na '2053 net sıfır emisyon' ve 'yeşil kalkınma' hedefleriyle en anlamlı katkıyı yapan ülkeler arasındayız. Hem yenilenebilir enerji hem de nükleer ve hidrojen yatırımlarında önemli adımlar atıyoruz. Yenilenebilir kurulu güç bakımından Avrupa 5'incisi dünya 12'ncisiyiz. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında attığımız adımlar, yıllık 90 milyon ton karbon eş değeri sera gazı emisyonunu engelledi. '2053 yılı net sıfır emisyon' hedefimiz doğrultusunda 2030 senesine kadarki emisyon azaltma hedefimizi iki katına çıkardık. Çölleşme ve erozyonla mücadelede dünyanın lider ülkelerinden biriyiz. Geniş bir alanda hayata geçirdiğimiz projelerle daha yeşil, daha temiz, daha yaşanabilir bir Türkiye ve dünya için çalışıyoruz.

“İnancımız, kültürümüz ve kökenimiz ne olursa olsun hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz”

"İnancımız, kültürümüz ve kökenimiz ne olursa olsun hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz. Bir parça ekmek ve su bulamadıkları için çocukların öldüğü, her yıl on binlerce umut yolcusunun çöllerde hayatını kaybettiği, denizlerimizin hızla devasa bir mülteci mezarlığına dönüştüğü, savaşlar ve çatışmalar dolayısıyla milyonların evlerini terk ettiği, onca retoriğe rağmen insan hayatının giderek değersizleştiği, ezcümle hemen yanı başımızda yürek parçalayıcı trajedilerin yaşandığı bir dünyada, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir.

“600 bine yakın Suriyeli vatanına geri döndü”

Türkiye olarak, biz bu adaletsizliklere itiraz ediyoruz. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Milli gelire oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz. Ülkemize sığınan 4 milyonu aşkın mazlum ve mağdura sahip çıkıyoruz. Suriye'nin kuzeyini terör örgütlerinden temizleyerek, bu bölgede kardeş ülkelerin desteğiyle kalıcı konutlar inşa ederek, eğitimden güvenliğe her alanda ihtiyaçları gidererek, insanları göçe zorlayan asıl nedenleri kaynağında ortadan kaldırıyoruz. Şimdiye kadar 600 bine yakın Suriyeli güvenli, gönüllü, insan onuruna yakışan bir şekilde vatanına geri döndü, projelerin hayata geçmesiyle de bu sayının daha da artacak.

"33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı"

1,5 yıldır devam eden ve yüz binlerce insanın canına mal olan Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için yoğun çaba harcadık. Tarafları aynı masa etrafında toplayan İstanbul sürecinden, esir takaslarına ve Karadeniz Girişimi'ne kadar pek çok diplomatik hamleye imza attık. Karadeniz Girişimi çerçevesinde, 33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı. Girişim sayesinde gıda krizinin daha fazla derinleşmesinin önüne geçtik. Şahsi temaslarımız sonucunda, girişim 3 kez uzatıldı. Hafta başında, pazartesi günü Sayın Putin'in daveti üzerine Soçi'ye yaptığım ziyarette bu meseleyi kendisiyle bir kez daha enine boynuna konuştuk.

"Karadeniz'de sükuneti bozacak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği kanaatindeyiz"

Tahıl meselesinde Rusya'yı dışlayan bir sürecin sürdürülebilir olma ihtimali çok düşüktür. Karadeniz'de sükuneti bozacak, bölgede gerilimi tırmandıracak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği kanaatindeyiz. Bugüne kadar Montrö'yü titizlikle uygulayarak ve taraflarla sürekli diyalog halinde kalarak, böyle bir duruma mahal vermedik. Küresel gıda güvenliğine katkı için yakın zamanda Gıda Güvenliği Çalışma Grubu'nu toplayacağız. Gerek Rusya gerek Ukrayna gerekse Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumla yakın temas içinde olmayı sürdüreceğiz. Zirve bildirgesinde ülkemizin tüm bu çabalarından hakkıyla bahsedildi.

"Müslümanları ve mültecileri hedef alan saldırılar tahammül sınırlarını aştı"

Müslümanları ve mültecileri hedef alan saldırılar tahammül sınırlarını aştı. Demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan ülkelerin çoğu bu barbarlık karşısında maalesef üç maymunu oynamaktır. Polis koruması altında Kur'an-ı Kerim yakılması fikir özgürlüğü değil, çok açık bir provokasyondur, nefret suçudur. Hiç kimse bizden buna sessiz ve tepkisiz kalmamızı bekleyemez. İnsanlığın ortak geleceği adına İslam düşmanlığının yükseldiği tüm ülkelerin, bu konuda artık daha kararlı politikalar izlemesi gerektiğine inanıyorum. Mevzuatla ilgili bir açık varsa giderilmelidir. Kanun gerekiyorsa süratle yapılmalıdır. Uluslararası camianın sorumlu bir üyesi olarak, 'Dost acı söyler' prensibinden hareketle hakikatleri tüm açıklığıyla söylemeyi görev biliyoruz. Bununla birlikte başta Birleşmiş Milletler olmak üzere üyesi bulunduğumuz platformlarda bu konuyu gündeme getiriyoruz.

“Türkiye yüzyılı hedefimizden asla kopmayacağız”

Çarşamba günü kamuoyumuzla paylaştığımız Orta Vadeli Programımız hem içeride hem yurt dışında takdirle karşılandığını görüyoruz. Dünya Bankası tarafından yapılan açıklama Türkiye ekonomisine duyulan güvenin bir tezahürüdür. Dünya Bankası grubu 17 milyar dolarlık yatırım paketinin üzerine 18 milyar dolarlık yeni bir yatırım paketi daha ekledi. Böylece bankanın Türkiye'de önümüzdeki 3 yıl içinde planladığı yatırımların büyüklüğü 35 milyar dolara ulaşacak. Ülkemize yönelik ön yargılar kırıldıkça Dünya Bankası'na yeni kurumlar eklenecektir. Ekonomimizdeki başarılarla birlikte uluslararası yatırımların daha da artığını hep birlikte göreceğiz. Bir taraftan 6 Şubat depremlerinin yaralarını süratle sararken diğer taraftan da Türkiye yüzyılı hedefimizden asla kopmayacağız.

İki günlük zirve boyunca pek çok ikili görüşme gerçekleştirdik. Bu kapsamda Japonya Başbakanı Sayın Fumiyo Kişida, Brezilya Devlet Başkanı Sayın Lula, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Sayın Şeyh Muhammed bin Zayid, Kore Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Yoon Suk-yeol, Almanya Federal Cumhuriyeti Başbakanı Olaf Scholz, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Sayın Muhammed Bin Salman, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Sayın Charles Michel, Dünya Bankası Başkanı Sayın Ajay Banga ile son derece verimli görüşmelerimiz oldu. İki gün boyunca gerçekleştirdiğimiz tüm istişarelerin hayırlı olmasını temenni ediyorum."

“Bir kaç ay içinde uygulamaya geçirmenin gayreti içinde olacağız”

Erdoğan, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan, "Diğer inisiyatifler de Türkiye'nin bu projelerde de herhangi bir şekilde desteği olabilecek mi? İnsani yardım olarak, ticaret de destek olarak" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Her şeyden önce bu koridorla ilgili çalışmamızda Körfez ülkeleri buna dahil, Irak buna dahil ve Türkiye üzerinden böyle bir koridorun açılmasıyla Körfez'i Basra'dan Avrupa'ya bağlayan bir koridor. Bu koridorla ilgili özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Türkiye burada hassas davranıyoruz. Süratle de bu projeyi hayata geçirmenin gayreti içerisindeyiz. Şu an itibarıyla Dışişleri Bakanlarımız, Ulaştırma Bakanlarımız müşterek bir çalışmanın içine girerek bir kaç ay içinde uygulamaya geçirmenin gayreti içinde olacağız."

“Yarın büyük ihtimalle Paşinyan ile bir görüşmem olacak”

Azerbaycan-Ermenistan arasındaki gerilimin sorulması üzerine ise Erdoğan şunları söyledi:

"Bugün Sayın İlham Aliyev ile de görüşme yaptım. Bu görüşmeden sonra da yarın büyük ihtimalle Sayın Paşinyan ile de bir görüşmem olacak. Bölgeyi sükunete davet etmekten başka çaremiz yok. Fakat burada özellikle Karabağ'da atılan bu adımlar doğru adımlar değil. Bunu kabullenmek mümkün de değil. Nitekim Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bunu kabullenmiyor. Charles Michel ile yaptığım görüşme de onlarda bu gelişmelere olumlu yaklaşmıyorlar. Tabi bizde buna olumlu bakmıyoruz. Yarın yapacağımız görüşmede Sayın Paşinyan'a bu konuda uyarı yapmalarını ve kesinlikle böyle bir seçimi kabullenmenin mümkün olmadığını onlara da ifade edeceğiz. Şu ana kadar görüştüğümüz tüm dost batılı ülkeler böyle bir seçimi kabullenmiyorlar."

"Yeniden Tahıl Koridorunun işlevsel hale gelmesinde ümitsiz değilim"

“Tahıl Anlaşması’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz” sorusuna da Erdoğan şu yanıtı verdi:

"Yeniden tahıl koridorunun işlevsel hale gelmesinde ümitsiz değilim. Yine bu süreç başlayabilir. Ancak Guterres'in bir mektubu var. Kendisinden bu mektubu güncelleyen ikinci bir mektubun gönderilmesi noktasında bir talebimiz olacak. Bu gerek sigorta gerekse swiftle ilgili olarak bunu güncellemesiyle burada yeni bir gelişme olabilir. Bunun da takipçisi olacağız."

"İsveç'in üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım"

ABD Başkanı Biden ile görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine Erdoğan, ayak üstü görüştüğünü belirterek, "Orada F16 konusunu da görüştük. F16 konusunda maalesef dostlar işi alıyorlar, götürüyorlar 'İsveç'te İsveç' diyorlar. Bu şekilde yaklaşım bizi ciddi manada üzmektedir. Böyle dendiği zaman benim vereceğim bir cevap var. Siz her şeye 'kongre kongre' diyorsunuz. Benim de kongrem var. Benim kongrem Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bu tür bir karar geçmediği sürece benim evet demem mümkün değil. Tek başıma karar verecek noktada değilim. Meclisimden geçmesi lazım. İsveç'in üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. O da üzerine düşen görevleri yerine getirmediği sürece tabi ki ben Meclisimin vereceği kararı beklemek durumundayım" dedi.