İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından kamuoyunda ve siyasi isimler çerçevesinde, Erdoğan'ın 1997'de Ziya Gökalp'in şiirini okuyup içeri girmesi, daha sonra siyaset hayatının ivme kazanmasının parelel olduğu yorumları yapıldı. Mehmet Uçum, İmamoğlu'nun yaşadığı sürecin Erdoğan'ınkine benzetilmesine karşı çıktı. 

Mehmet Uçum'un paylaşımı:

Taklitler aslını yüceltmeye devam ediyor

Son soruşturmalarla beraber yeniden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İmamoğlu benzerliği gündeme getiriliyor. Hatırlamakta fayda var: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi yürüyüşü her zaman mağdurların, mazlumların ve ezilmişlerin hakkını savunma mücadelesi oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan; başörtüsü de içinde tüm yasaklara karşı verilen toplumsal mücadelenin, ifade ve inanç özgürlüğü için yükselen toplumsal duyarlılığın, büyük ve çeşitliliği olan bir kitle hareketinin, geniş cepheli yüksek bir toplumsal dalganın sonucudur.

Erdoğan: Ekonomiye yönelik her türlü sabotajın hesabı sorulacak Erdoğan: Ekonomiye yönelik her türlü sabotajın hesabı sorulacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan; bir bütün olarak Türk Milletinin, ayrıca geçmişte ciddi sıkıntılar ve sorunlar yaşamış; Kürtlerin, muhafazakarların, azınlıkların, sosyal ve ekonomik açıdan ezilmişlerinin, ötekileştirilmiş herkesin sesi, sözü ve savunucusudur. Çetin, riskli ve büyük bedeller ödenen çok yönlü bir mücadelenin Lideridir. Halka hizmet siyasetinin mimarıdır.

Ekrem İmamoğlu hangi haklı talebin mücadelesini yapmıştır ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a benzer bir süreç yaşamakta olsun. Tamamen pozisyonel ve statü siyaseti yapan, imtiyaz kaybı endişesinde ve farklı saiklerde olan bazı kesimlerin destek verdiği, kendisine verilen Belediye Başkanlığı görevini dahi layıkıyla yapamayan birinin sürecini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a benzetmek abes bir çabadan öteye gitmez. Kitle, siyaset, lider ilişkisinin anlaşılmadığını gösterir.

Önce siyasi lider sonra ülke lideri ve nihayetinde dünyanın en etkili iki, üç liderinden biri olan ve insanlığa umut veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, mütevazılığıyla ve halka dayanan siyasetiyle Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunun gönlünde yer buldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ağır yargısal haksızlıklara uğramasına rağmen (şiire ceza, kapatma davası, 367 kararı gibi) hiç bir zaman savcılara, hakimlere, mahkemelere hakaret ve tehdit sayılabilecek bir söz söylemedi. İmamoğlu ise hakaret ve tehdit etmeyi kendine hak gören tavrıyla, üstenci tarzıyla öne çıktı.

Halka dayalı siyaset karşısında zaten yetersiz olan temsil siyasetini dahi halka tepeden bakmak olarak gördü. Sadece bir kesimin mecburen katlandığı ve bir kesimin de işe yarar olduğunu düşündüğü bir figüre dönüştü. Terör ve yolsuzluk soruşturmalarında ortaya çıkan ve kuvvetli şüphe oluşturan hususlar gösteriyor ki İmamoğlu, zaten pek gerçekçi olmadığı izlenimi veren kişisel siyasi ajandasını da bizzat kendi yaptığı ve yaptırdığı iddia edilen hukuka aykırı işlem ve eylemlerle taca çıkardı. Hukuken farklı, siyaseten farklı, toplum nezdinde farklı, liderlik özellikleri kökten farklı iki durum ve iki kişi arasında benzerlik kurmak sadece bir rol kapma çabası ve siyasi mühendislik gayretidir.

Mevcut terör ve yolsuzluk soruşturmasındaki isnatları gözardı ederek konuyu sadece siyasete etkileri üzerinden değerlendirmek ve ‘İmamoğlu projesinden vazgeçilemez’ mesajı vermek ise siyasetin ve toplumun dinamiklerine yabancılaşmak olarak açıklanabilir. Ayrıca İmamoğlu’na destek mesajı verenlerin birçoğunun samimi olmadığı mevcut hukuki süreçlerden memnun olduğu da diğer bir gerçektir. Sonuç olarak halka dayalı siyaseti belki de tüm siyasi tarihte en etkili yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, halka dayalı siyasetten habersiz, etik siyasete yabancı İmamoğlu’nu benzetmek hiç bir izana sığmaz.

Türk Milleti bu tip masa başı oyunları çok iyi gören bir tecrübeye sahiptir. Terör ve yolsuzluk soruşturmalarını hukuk ve güvenlik açısından değerlendirmeyip kendi siyasi ajandası için istismar edenlerin mühendislik planları halkta karşılık bulmaz.

Unutulmasın ki Türk Milleti teröre karşı her türlü ve her mecrada verilen mücadeleyi, alınan tedbirleri partiler üstü bir yaklaşımla ele alır ve destekler. Türkiye toplumu kamu kaynaklarını kişisel çıkar için kullananları asla hoş görmez. Bu gerçekleri göz ardı ederek, terör ve yolsuzluklar soruşturmalarını istismar edip mühendislik siyaseti yapmaya kalkışanlara er geç Türkiye halkının ve seçmenin sağduyusu, Türk Milletinin sağlam iradesi gereken dersi verir. Ve taklitler aslını yüceltmeye devam eder."

Kaynak: Haber Merkezi