Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda 994’üncü kez bir araya geldi. Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın yanı sıra çok sayıda hak savunucularının katıldığı eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları da yer aldı. Bu haftaki eylemde 14 Nisan 1995’te Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Eşme köyünde gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan 3 çocuk babası Ali İhsan Dağlı’nın akıbeti soruldu. Bu haftaki açıklamayı okuyan hak savunucusu Sevil Turgut, Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını vurgulayarak, kayıp yakınlarının acısının katmerlendiğinin altını çizdi.

Dağlı’nın kaçtığı iddia edildi

Ali İhsan Dağlı’nın köyü olan Eşme’ye askerler tarafından düzenlenen operasyonda, Dağlı ve köyün muhtarının da olduğu 5 kişinin gözaltına alındığını belirten Turgut, “Eşme köyü muhtarı olan M.Ş.K. ertesi gün serbest bırakıldı. Gözaltı kaydı yapılan diğer kişiler sorgu sonrası tutuklamaya sevk edildiler. Ali İhsan Dağlı’nın ise gözaltına alındığı reddedildi, onun operasyon esnasında kaçtığı söylendi” ifadelerini kullandı.

“Gözaltına alındığı belgelendi”

Ali İhsan Dağlı’nın babası Mehmet Dağlı’nın 20 Nisan 1995 tarihinde Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcılığına başvurduğunu belirten Turgut, şöyle konuştu:

“Ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına ve Silvan Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Oğlunun gözaltında tutulduğu yer ve sağlık durumu hakkında bilgi istedi. Ancak bir sonuç alamadı. Aile girişimlerini sürdürürken 11 Ekim 1995 tarihinde Evrensel Gazetesi ilk sayfasında Ali İhsan Dağlı’nın gözleri bağlı, eli sargılı ve giysileri kanlı bir fotoğrafını ‘İşte Kayıp!’ manşeti ile yayınlandı. Aile fotoğrafın Dağlı’ya ait olduğunu teşhis etti. 30 Ekim 1995 tarihinde Evrensel Gazetesi ‘Kayıp Ali İhsan Dağlı’nın askerin elinde olduğunu belgeledik, inkâr edemezsiniz’ başlıklı bir haber daha yayınladı."

Tanık anlatımı

Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Daha sonra AİHM kararında da belirtildiği gibi, yaralı olarak gözaltına alınan Dağlı’nın askeri araca bildirildikten sonra gözleri bağlanmış. Kendisine asteğmen doktor tarafından ilk müdahale yapılmış. Ardından İlçe Jandarma Komutanlığı’na götürülmüş ve operasyonda görev alan Piyade er B.G. Dağlı’nın gözaltındayken gizlice fotoğraflarını çekmişti. Bu fotoğraflarla birlikte tanıklığını da merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Merkezi’ne göndermişti. Bu haberlerin ardından Dağlı ailesi yeniden savcılıklara başvurdu. Kendisi de aynı operasyonda gözaltına alınan yedi kişiden biri olan ve ertesi gün serbest bırakılan köy muhtarı M.Ş.K. sol elinden yaralı olarak gözaltına alınan Ali İhsan Dağlı’nın önce Kuruçayır köyüne götürüldüğünü, yarım saat kadar burada bekletildikten sonra Silvan Jandarma Komutanlığına götürüldüğüne dair savcıya ifade verdi. Dağlı ile gözaltına alınan 7 köylü arasında bulunan R.Ö. de savcılıkta verdiği ifadede ‘Dağlı'yı gözaltında gördüm, 'Beni öldürmeyin, çocuklarım var' diye bağırıyordu”

AİHM’den ihlal kararı 

Tüm delillere rağmen dosyanın sürüncemede bırakıldığını belirten Turgut, ailenin yaptığı itirazların reddedildiğini aktardı. Turgut, “Aile’nin, İHD’nin ve Af Örgütü’nün tüm çabalarına karşı iç hukukta etkili bir başvuru yolu bulunamadı. Bunun üzerine aile, Avukat Tahir Elçi aracılığıyla AİHM’e başvurdu. Mahkeme ‘AİHM, Ali İhsan Dağlı’nın Devlet görevlileri tarafından öldürüldüğünün ortaya konulduğunun söylenebileceğini tespit etmektedir’ diyerek yaşam hakkı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine oybirliği ile karar verdi” dedi.

Turgut, kaç yıl geçerse geçsin tüm kayıplar için adalet istemeye devam edeceklerini ifade etti. Eylem, meydana karanfil bırakılmasının ardından son buldu. 

Kaynak: MA