Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri bu hafta da meydandaydı. Kayıp yakınları 1024. haftada, Ramazan Tekin ve Mehmet Şirin Bayram’ın akıbetini sordu.

Eylemde, karanfiller ve kaybettirilen kişilerin fotoğrafları taşındı. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda hak savunucusu da eyleme destek verdi. Bu haftaki eylemde 2 Kasım 1996 tarihinde Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen 18 yaşındaki Mehmet Şirin Bayram ve 65 yaşındaki Ramazan Tekin’in akıbeti soruldu.

Bayram ve Tekin’in hikayesi

Tosun, 28 yıl önce gözaltında kaybettirilen Bayram ve Tekin’i unutmadıklarını vurguladı. Tosun, iki isme dair şunları aktardı:

"Bayram Ailesi, Kulp Demirli köyüne bağlı Bira Zeyna mezrasında yaşıyordu. Korucu olmaya zorlanan köylüler ağır baskı görüyordu. Tüm baskılara rağmen köylüler korucu olmayı kabul etmeyince 1994 yılında köy yakıldı ve insanlar zorla yerinden edildi. Bayram Ailesi de Diyarbakır’a göç etmek zorunda kaldı.

Mustafa Bayram, oğlu Şirin ile birlikte inşaatta çalışmak için Kocaeli’ye gitti. 18 yaşında olan Şirin, ailesine sevdiği bir kız olduğunu söyledi. Aileler görüştü ve söz kesildi. Şirin nişan için Kocaeli’nden eve geldi. 2 Kasım 1996 tarihinde köyde yaşayan amcasını ziyaret etmek için yola çıktı.

Hava kararınca, devam eden operasyonlar nedeniyle tehlikeli olur diye yola devam etmedi. Geceyi geçirip sabah yola devam etmek üzere akrabaları olan Ramazan Tekin’in Kulp’un Demirci köyündeki evine gitti. 2 Kasım 1996 gecesi 65 yaşındaki Ramazan Tekin’in evi askerler ve korucular tarafından basıldı.

Köy Kanunu'nda değişiklik teklifi komisyondan geçti Köy Kanunu'nda değişiklik teklifi komisyondan geçti

65 yaşındaki Ramazan Tekin ile evde misafir olan Mehmet Şirin Bayram gözaltına alındı. Gözaltına alınanların Kulp İlçe Jandarma Karakolu’na götürüldüğü ve beş gün karakolda tutulduğu bilgisi ailelerine ulaşsa da başvurdukları karakoldan ‘Biz almadık, bizde yok’ cevabı verildi.”

“Korucu tanıklığını geri çekti”

Bayram ailesinin tanıdık koruculardan bilgi istediğini ve ertesi gün M.B. isimli korucunun Bayram’ı gözleri bağlı bir şekilde İlçe Jandarma Karakolu’nda gördüğünü belirten Tosun, korucu M. B.’nin Bayram ile konuştuğunu söylediğini ifade etti.

Tosun, "Ancak karakola çağrılan korucu, şiddet görüp tehdit edilince tanıklığını geri çekti. Aileler savcılığa başvurdu. Hazal Tekin, evlerine yapılan baskında eşini ve misafirleri Mehmet Şirin’i gözaltına alanların içinde iki korucuyu tanıdığını, isimlerinin Fettah ve Cumali olduğunu söyledi. Kayıplarına ulaşmak için resmi makamlara başvuran aileler ‘Askeriyeyi şikâyet ediyorsunuz’ diye ağır baskı ve tehditle karşılaştı. Diğer gözaltında kaybetmelerde olduğu gibi etkin soruşturma yürütülmedi. Ramazan Tekin ve Mehmet Şirin Bayram’dan bir daha haber alınamadı; akıbetleri karanlıkta, failleri cezasız bırakıldı” dedi.

“Hakikat ve adalet arayışı elbet bir gün üstün gelecek”

Mehmet Şirin Bayram’ın kız kardeşi Halime Bayram'ın gönderdiği mektup okundu. İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, mektubun içeriğini şöyle paylaştı:

"28. yılında da aynı inanç aynı kararlılık, aynı özlem ve aynı acıyla, Şirin’i aramak… Şirin’i aramak derken; adalet aramak, bir insanın yaşam hakkını aramak ve onu hatırlatmak… yaşam hakkı elinden alınmış Şirin’in ve binlercesinin hesabını sormak. 28 yıldır her cumartesi Şirin’in sapasağlam, evden alınıp, bir daha geri dönmemesinin hesabını sormak, faillerinin bulunup en ağır şekilde yargılanmasını istemek.

Sevdiklerimizin kemiklerini aramaya bizi mahkûm edenlere hesap sormak. Kaybedilen evlatlarının mezarını arayan annelere bu ağır acıyı yaşatanlara, gerçek yargı önünde bir gün hesap sorabilmek için, on yıllarını meydanlarda geçiren kayıp yakınlarının, hakikat ve adalet arayışı, elbette ki bir gün üstün gelecek.

Bu adalet arayışının yerini bulacağına inanarak, Şirin’in şahsında, kaybedilen bütün sevdiklerimizin akıbetini sormaya devam edeceğiz. Bu devlet, bu coğrafyada her anneye bir evlat canı borçlu. Bu coğrafyada devletin her kardeşe bir kardeş can borcu var. Bu coğrafyada devletin her eve bir can borcu var.

Devlet bu hakikatle yüzleşmek zorunda. Devleti yönetenler Cumartesi Anneleri’nin, kayıp yakınlarının sesini duymalı ve bir an önce, zaman kaybetmeden bütün yargı mekanizmalarını harekete geçirerek faillerin ve sorumluların yargılanarak cezalandırılmasını sağlamalıdır. Bu ülkede bir iç barış sağlanacaksa öncelikle Cumartesi Anneleri'nin adalet arayışı görülmelidir.

Biz, Şirin’in gözaltında kaybedilişinin 28’inci yıldönümünde de hakikat ve adalet talebimizi yineliyoruz. Şirin'i ve arkadaşlarını bulun, faillerini yargılayın diyoruz.”

Kaynak: MA