Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın haberine göre, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları bu hafta da meydandaydı. Kayıp yakınları 1022. haftada, 29 Ekim 1993’te kaybedilen Bahri Kağanaslan’ın akıbetini sordu.
Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen kayıp yakınlarının bu haftaki açıklamasını Oya Ersoy okudu.
Açıklamada öne çıkan başlıklar şöyle:
"Barış ortamına ihtiyacımız var"
"1022. kez hakikat ve adalet talebiyle buluştuk. 1022. haftamızda iktidardan iktidara devredilen şiddete dayalı politikaların yarattığı ağır hak ihlalleriyle yüzleşilmesi, hesaplaşılması çağrımızı yineliyoruz. Kayıp yakınlarının meşru taleplerinin karşılanmasının Türkiye’nin demokratikleşmesi, ihlalci rejimin yerini hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayanan bir rejime bırakması ile mümkün olacağının altını çiziyoruz. Bu güne kadar uygulanan sorunları şiddet yoluyla bastırarak yok etme yöntemi sonuç vermediği gibi ülkeyi demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, huzur ve refahtan da uzaklaştırdı. Bu yüzden toplumun bütün kesimlerinin huzuru ve refahı için çatışmacı ortamın kalıcı bir barış ortamına dönüşmesine ihtiyacımız var.
Kürt meselesi
Barış için bir fırsat olasılığından söz edildiği bugünlerde geçmişin hatalarından ders alarak bu fırsatı değerlendirmek, çoğulcu, özgürlükçü ve eşitlikçi bir anlayışla barış sürecini ilerletmek hepimizin sorumluluğudur. Kürt meselesinin bir insan hakları meselesi, demokrasi meselesi olduğunu, onu yok sayarak demokratikleşmenin mümkün olmayacağını şimdi her zamankinden daha yüksek sesle dillendirmeliyiz. 1022. haftamızda şiddet siyasetinin yarattığı hukuksuzluk ortamında kaybedilen Bahri Kağanaslan dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bahri Kağanaslan Diyarbakır merkeze bağlı Baroğlu Köyü’nde yaşıyordu. Kağanaslan Ailesi ve köylüler üzerinde ağır bir koruculaştırma baskısı vardı.
"Araca bindirip götürdüler"
29 Ekim 1993 tarihinde gece saat 01.30-02.00 civarında Kağanaslan Ailesi’nin kapısı çalındı. Kapıyı açtıklarında iki kadın ve bir erkekle karşılaştılar. Kendilerini örgüt militanı olarak tanıtan bu kişiler yiyecek istiyordu. Üzerlerinde kot pantolon ve deri ceket, ellerinde de uzun namlulu silahlar vardı. Köye iki otomobille gelmişlerdi. Araçlarına giderken kendilerini köyün köpeklerinden koruması için Bahri’nin de kendilerine eşlik etmesini istediler. Aracın yanına geldiklerinde Bahri’yi araca bindirip götürdüler. Bahri’den haber alamayan ailesi OHAL Valiliğine, DGM savcılığına, Merkez Komutanlığına, Alay Komutanlığına ve Cumhuriyet Savcılığına başvuruda bulundu ancak sonuç alamadı.
"Artık yeter"
Olaydan 20 gün sonra Kuşlukbağı köyü korucularından Nafiz Çelik, aileye Bahri’yi jandarmada gördüğünü, para karşılığında yardımcı olabileceğini, Yüzbaşı Mithat Gül’ün de dahil olduğu 4 kişilik bir ekip olduklarını söyledi. Kardeşini arayan Naif Kağanaslan Diyarbakır Merkez Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Mithat Gül ile görüştü. Mithat Gül ona “sen korucu olmadıkça ve köyü koruculaştırmadıkça Bahri’yi göremeyeceksin” dedi. Ailesinin tüm girişimlerine rağmen Bahri Kağanaslan’dan bir daha haber alınamadı. Artık yeter 30 yıldır süren cezasızlık son bulsun. Baki Kağanaslan’ın akıbeti etkin bir biçimde soruşturulsun, failleri yargılanarak cezalandırılsın. Kaç yıl geçerse geçsin; Baki Kağanaslan için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."