Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Kemal Kılıçdaroğlu Başkanlığında toplandı. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, toplantı devam ederken MYK’da konuşulan başlıklar ile Türkiye gündemine yönelik açıklamalarda bulundu. Öztrak'ın konuşmasından öne çıknalar şöyle:
“Yozgat’ın Sorgun ilçesindeki trafik kazasında 12 vatandaşımız hayatını kaybetti. Çok üzgünüz. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, acılı yakınlarına sabır, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sürüyor. Bugün kurulumuzun gündeminde, Erdoğan’ın kerameti kendinden menkul, ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ safsatasını doğrulamak için, ekonominin altına döşediği mayın olan, Kur Korumalı Mevduat vardı.
KKM uygulamasının işçinin, esnafın, orta direğin, hâsılı vatandaşın kahir ekseriyetinin sırtına yüklediği yükü, KKM nedeniyle ekonomide hızla artan dolarizasyonu ve bunun sebep olduğu korkunç kırılganlığı değerlendirdik. Yeni ekonomi yönetiminin, buradan çıkış stratejisi kapsamında, hafta sonunda aldığı kararlar da Kurulumuzun gündemindeydi.
Eylül ayında başlayacak bütçe süreci, bu çerçevede hazırlanacak Orta Vadeli Program ve zamanı gelen 12. Kalkınma Planı çerçevesinde ekonomide tüm aktörlere ufuk verecek bir plan ve programın neler içermesi gerektiğini de toplantımızda değerlendirdik. Örgütlerimizin devam eden kongreler süreci ve yedi ay sonra gerçekleşecek, yerel seçimlerle ilgili yapacaklarımız da toplantımızın bir diğer gündem maddesiydi.
“Hataların faturasını milletimiz işiyle, aşıyla, yeri geldiğinde canıyla ve malıyla ödüyor”
Büyük Selçuklu’nun büyük veziri Nizamülmülk, Siyasetname’sinde; ‘Yöneticilerin işledikleri günahtan daha büyük günah yoktur. Zira sıradan bir insanın yaptığı bir hata sadece kendisine zarar verebilecekken idarecinin bir hatası, bir millete mal olabilir’ diyor. Cahilce işlere engel olan yöneticinin ‘Allah’ın lütfuna mazhar olacağını’, bilimi yâr ve yardımcı tutarsa, ‘İki cihanda da bahtiyar olacağını’ söylüyor. Bizde ise son beş yıldır, kural tanımayan, akıldan ve bilimden uzak işler yapan, ‘Ben yaptım oldu’ diyen bir kişi iş başında. Bilimle ve akılla didişerek yaptığı hataların faturasını ise, milletimiz işiyle, aşıyla, yeri geldiğinde canıyla ve malıyla ödüyor.
Son beş yılda 151 Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkardılar. Bunun 83 tanesi yani yarısından fazlası, önceki kararnameleri düzelten kararnameler. Deprem oldu, binalar yıkıldı. Marmara Depremi’nde enkaz başına derhal intikal ederek, binlerce canı kurtaran Mehmetçik’imizi zamanında sahaya süremediler. Çalışma ekipleri ile enkazı, operatörler ile iş makinalarını buluşturamadılar. Kurtarılabilecek vatandaşlarımızın yıkıntıların altında, soğukta, yardım çağıra çağıra ölmesine neden oldular. Deprem bölgesinde hala barınma sorunu sürüyor. Su yok.
“Faizden kaçarken dolarizasyona yakalandılar”
Önceki seçimlerde ekonomiyi iyi göstermek için milletin 128 milyar dolarını yakmışlardı, bu seçimden önce de milletin 199 milyar dolarını daha arka kapı operasyonlarıyla buharlaştırdılar. Devlet yönetimi böyle, afet yönetimi böyle, Ekonomi yönetimi de farklı değil… Güya ‘Model’ dediler. Faiz takıntısıyla ekonominin tüm dengelerini alt üst ettiler. ‘Faiz inince, enflasyon da iner’ diyerek Akıldan, bilimden uzak safsataların peşine takıldılar. Faiz talimatla inince hem kur, hem enflasyon patladı. Bu defa adına “liralaşma” dedikleri bir başka safsatayla, TL mevduatı, dövize endekslediler. Faizden kaçarken dolarizasyona yakalandılar.
“Hortlattıkları enflasyon, milli paramızı pul etti”
Hortlattıkları enflasyon, milli paramızı pul etti. Paramızın ‘değer saklama’ işlevini bitirdi. Rahmetli Turgut Özal’ın, ‘İnşallah gençlerimiz bundan ders alır. Bir daha böyle hesapsız kitapsız hatalar yaparak, gelecek nesilleri zor taşınan yük altına sokmaz” diyerek kaldırdığı, bu ülkeye çok büyük bedeller ödeten, Dövize Çevrilebilir Mevduat’ı modifiye ettiler. ‘Kur Korumalı Mevduat’ deyip yeniden getirdiler. Sonuç? Sonuç bu:
“Dolarizasyon yüzde 70’e dayandı”
Dolarizasyon yüzde 70’e dayandı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Biz böyle bir tabloyla ne 1990’larda, ne de 2001 krizi zamanında karşılaştık. Biz bunların olacağını söyledik. Hükümeti çok uyardık. Ve geldiğimiz noktada ne yazık ki biz haklı çıktık. Bundan elbette mutlu değiliz. 11 Ağustos itibariyle Kur Korumalı Mevduat bakiyesi, 125 milyar dolara ulaştı. ‘Hazine’ye tek kuruş yük getirmeyecek’ diyerek pazarladıkları KKM, Elde avuçta ne varsa yiyip bitiren hayırsız evlada dönüştü.
“KKM için bugüne kadar ödenen 717 milyar lirayı ödemeseydik, her bir aileye 27 bin 577 lira verebilirdik”
Geçen yıldan bu yana KKM nedeniyle Hazine’nin kasasından çıkan para, 152 milyar lira. Merkez Bankası kasasından ne kadar çıktı? Bunu tam olarak bilmiyoruz. Çünkü burada da şeffaflık yok. Devlet sırrı gibi saklıyorlar. Millet iradesinin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bile bilgi vermiyorlar. Merkez Bankası bilançosu verilerinden anladığımız, KKM’ın Merkez Bankası’na ve devlete zararı, 17 Ağustos itibariyle 565 milyar lira. Ortada çok büyük bir yıkım var. KKM için bugüne kadar ödenen 717 milyar lirayı ödemeseydik, Her bir aileye 27 bin 577 lira verebilirdik.
“Önümüzdeki dönemde krediye ulaşmak bugünkünden çok daha maliyetli olacak”
Mevduat faizlerinin yükselmesi demek, banka açısından para toplamanın maliyetinin yükselmesi demek. Bankalar hayır müessesi olmadığına göre bunu bir yerden çıkaracak. Bankaların verdiği hizmetlerin ve vatandaşa vereceği kredilerin faizleri de yükselecek. Önümüzdeki dönemde krediye ulaşmak bugünkünden çok daha maliyetli olacak.
“Duygusal kopuşlara, melankoliye kapılma lüksümüz yok”
Mayıs ayında seçimi kazanamadık. Buna çok üzgünüz. Ama diğer taraftan da 25,5 milyon seçmen, Genel Başkanımıza oy verdi. Her iki seçmenden birinin iradesine de sahip çıkmalıyız. Bu süreçte özellikle parti yöneticileri olarak bizlerin, duygusal kopuşlara, melankoliye kapılma lüksümüz yok.
Ayaktayız, kongrelerimizde örgütlerimizi, üyelerimiz ve delegelerimiz yeniliyor. Genel merkez olarak, demokratik süreçlerin tastamam işlememesini, üyelerimizin tercihlerinin yönetimlere, eksiksiz yansımasını sağlamak için gerekenleri yapıyoruz. Sonunda hepimiz partimizin üye ve delegelerinin mihenk taşına vurulacağız. Karar neyse başımızın üstüne koyup bütün gücümüzle yerel seçimlerde tarihi bir zafere imza atmak, Erdoğan’ın zammına zulmüne dur demek için çalışacağız.
“Seçimlerden bugüne kadar geçen 2,5 aylık süre, önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımızın fragmanıdır”
Seçimlerden bugüne kadar geçen 2,5 aylık süre, önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımızın fragmanıdır. Milletimiz 7 ay sonra sandıkta, bunun faturasını sarayın önüne koyacaktır. ‘Zamma, zulme, yoksulluğa, Erdoğan’a yeter’ diyecektir. Saray ilk günden beri bunun farkındadır. Tek çaresi muhalefetin 25,5 milyon oyunu dağıtmaktır. CHP’yi dağıtmaktır. Biz de hedefimize mahalli idare seçimlerinde tarihi bir zaferi koyuyoruz. Tüm büyük şehirleri almayı hedefliyoruz. Kadim şehrimiz Konya’yı da alacağız diyoruz.”
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, yerel seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaşın yerine CHP eski Ankara Milletvekili Levent Gök’ün aday olacağına ilişkin, “Asparagastır ciddiye almıyoruz” dedi.
"Esas çekip gitmesi gereken Erdoğan’dır"
“Cumhurbaşkanı Erdoğan Macaristan dönüşü uçakta konuştu. CHP’li belediyeleri ‘çöp, çukur ve çamur’ diyerek eleştirdi. ‘İstanbul ve Ankara bunların eline bırakılamaz’ dedi. CHP’deki değişim tartışmalarına ilişkili olarak da ‘Kılıçdaroğlu dersen benimle kaç yarışa girdi? 13’te 13 yaptı. Şimdi 14’te olsa, 15’te olsa bu arkadaştan bir şey olmaz en hayırlısı kendisi çekilip gitmesi lazım’ dedi. Erdoğan’ın bu açıklamalarına ilişkin değerlendirmeniz olacak mı?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Anlaşılan Avrupa’nın iki otoriter yöneticisi Orban ve Erdoğan karşılıklı birbirini iyi ağırlamışlar. Erdoğan, Orban’ın güzellemelerine kendini kaptırıp ülkeyi ne hale getirdiğini unutmuş. Gerçeklerden de iyice kopmuş. Bizim Erdoğan’a tavsiyemiz önce bir belediyelerimizi ziyaret etmesi. Belediyelerimizin yaptıklarıyla ilgili, bir brifing almasıdır. Dedikodu üzerine konuşmasın. Devlet adamı dedikodu yapmaz. Anlaşılan Erdoğan büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasındaki görev dağılımı da unutmuş. Bizim kendisine tavsiyemiz büyükşehir belediyelerimizle uğraşmak yerine önce kendi Sarayı’nın çerini, çöpünü bir temizleyi versin. Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu Erdoğan’a defalarca çağrı yaptı. Televizyon’da hemde TRT ekranlarında defalarca ‘karşıma çıksın’ dedi. Cesareti varsa programa çıksın. Birde bunları Genel Başkanımızın yüzüne söylesin cevabını alsın.
Bir önceki seçimde, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Antalya büyükşehir belediyesi yenilgelerini nereye koyduğunu, bu yenilgelerden sonra neden istifa etmediğini açıklasın. Son yapılan milletvekili seçimlerinde partisinin oy oranındaki dramatik düşüşleri çıksın millete anlatsın. Geçtiğimiz seçimler hakkında konuşacak son kişi Erdoğan’dır. Çünkü gösterdiği sahte videolarla söylediği yalanlarla seçimin ahlaki meşruiyetini yitirmiştir. Esas çekip gitmesi gereken Erdoğan’dır."