İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısı'na katıldı. Burada gündeme dair açıklamalarda bulunan Akşener, KKTC'nin 40. kuruluş yıl dönümünü kutladı. Akşener, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Can Atalay'a hak ihlali veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında yaptığı suç duyurusu tartışmalarına da değindi.
“Can Atalay davası ile ilgili hukuk skandalları artık anayasa krizine dönüştü” ifadesini kullanan Akşener, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğunu söyledi. Anayasaya her koşulda sonuna kadar sahip çıkacaklarını vurgulayan Akşener, Anayasa Mahkemeleri üyelerinin sahipsiz olmadığını dile getirdi.
“Anayasa değişikliğini konuşmadan önce mevcut anayasaya uymanız gerekiyor” sözleri ile hükümete seslenen Akşener’in konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Dün olduğu gibi bugünde yarında Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak”
Kıbrıs’ta türkün iradesini savunan o şanlı mücadelenin tüm şehirlerine gazilerine selam olsun ruhları şad olsun.
Doğu Akdeniz’de olup bitenleri çok iyi anlamak durumundayız. KKTC bizim için sadece kardeş ülkemiz değil aynı zamanda Türk dünyasının kuzeydeki ucudur. KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak yaşaması için en başta Türk dünyasını süreci samimiyetle sahiplenmesi gerekiyor. Zaman KKTC’ce sahip çıkılması vaktidir.
40 yıldır Cumhuriyet güneşi ile parlayan gururu yürekten paylaşıyorum. Dün olduğu gibi bugünde yarında Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak.
“Anayasa'nın hükümlerini yok sayarken neyi, nasıl değiştireceksiniz?”
TBMM'nin vasıfları teker teker çökertildi. Devlet geleneklerimiz harap edildi. Bugün geldiğimiz noktada ise iktidar gözünü yine hukuka dikti. Sayın Erdoğan uzunca bir zamandır hukuktan şikayetçi. Gezi Parkı davasında parka inşaat yapılmasını reddeden Koruma Kuruluna, Başbakan sıfatıyla 'reddi reddederiz' diyerek karşı çıkan kendisiydi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla 'Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyor, saygı da duymuyorum' diyen de kendisiydi. Twitter'a getirilen erişim engelinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini söyleyen Anayasa Mahkemesi kararına 'gayrimilli karar' diyerek karşı çıkanlar da yine Sayın Erdoğan ve yol arkadaşlarıydı.
Her fırsatta hukuktan duyduğu rahatsızlığı gösteren bu zihniyetin biriktirdiği garabetler dizisinden sonuncusu geçen hafta yaşandı. Can Atalay davasıyla ilgili hukuk skandalları 8 Kasım itibarıyla artık bir anayasa krizine, bir devlet krizine dönüştü. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, tıpkı Sayın Erdoğan gibi 'Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum' dedi. Üstüne de el yükseltip hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Hatta, o da yetmedi, hızını alamayıp, millet iradesinin tecelligahı TBMM'ye sopa gösterdi. Bu hukuksuzluk karşısında iktidar tarafından yapılan ilk yorum ise kararın milliliği üzerine oldu. Bu ise düpedüz bir siyasi fırsatçılıktır. Böylesine vahim bir krizden, siyaset üstü olması gereken bir devlet meselesinden siyasi rant devşirmeye çalışmak en hafif tabiriyle ayıptır.
“Carl Schmitt'in öğrencileri, anayasa değişikliği arayışına girdi”
Yahu muhteremler; Anayasa değişikliğini konuşmadan önce mevcut Anayasa'ya uymanız gerekiyor. Siz daha var olan Anayasa'nın hükümlerini yok sayarken neyi, nasıl değiştireceksiniz? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir şahsa ya da zümreye ait değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Kimlerin, hangi haklara, hangi yetkilere sahip olduğu ve olabileceği, kimlerin, neyi yapıp neyi yapamayacağı peşinen, kurallarla belirlenmiştir. Bu kurallar işlerse hukuk devleti vardır. Onun için hukuk devletinde keyfine göre kuralların dışına çıkacak bir fert, zümre veya organ yoktur, olamaz. Anayasamızın getirdiği devlet nizamı birbirine bağlı mekanizmalar nizamıdır. Bu mekanizmaların herhangi biri işlemezse nizam aksar. İşte bu yüzden Yargıtay 3. Ceza Dairesinin oluşturduğu hukuk dışı fiili durum, devlet nizamını aksatmış ve bir anayasal devlet krizine neden olmuştur. Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Herkes uymak zorundadır.
Carl Schmitt'in günümüzdeki öğrencileri, bir anayasal devlet krizine sebep olan hukuk dışı bir fiili duruma çözüm üretmek yerine hemen anayasa değişikliği arayışına girdiler. Yani, fiili durumu yasallaştırmanın peşine düştüler.
“AYM üyelerini hedef göstermesini hiçbir koşulda kabul etmeyiz”
Mahkemelerin aldığı kararlar elbette siyasi düzlemde demokratik metotlarla eleştirilebilir hatta kararlara tepki de gösterilebilir. Anayasa Mahkemesi, Dezenformasyonla Mücadele Yasası'yla gündeme gelen 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçunu ve bu suça hapis öngören düzenlemenin iptalini reddetmişti. Biz de bu kararı eleştirdik. Bu eleştirinin haklı olduğunu da düşünüyoruz. Ama çıkıp da 'Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır' demeyiz.
Yargıtay'dan bir dairenin Anayasa Mahkemesini bundan ötürü suçlamasını, aldığı karara uymamasını ve AYM üyelerini hedef göstermesini hiçbir koşulda kabul etmeyiz.
Hele ki Gazi Meclisimizin kurumsal yapısının aynı Yargıtay dairesi tarafından hedef alınmasına göz yummayız. Nereye hizmet ettiği belli olmayan odakların millet iradesini hedef almasına da asla izin vermeyiz. Bu ülkeye, aziz millete ve onun temel değeri olan Anayasamıza her koşulda sonuna kadar sahip çıkacağız. Hukuku, bir hesaplaşma aygıtına dönüştürmeye çalışanlara geçit vermeyeceğiz. Ürettikleri ne idiği belirsiz propaganda kavramları üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı bir kutuplaştırma aracına indirgemeye çalışanların, adaleti, saraya kapıkulu yapmasına asla izin vermeyeceğiz. Şunu herkes çok iyi bilsin ki Anayasa Mahkemesi üyelerimiz sahipsiz değildir. Her ne olursa olsun Türk milletinin vicdanı hakkın ve hukukun yanındadır. Tüm yollar kesilse bile Türk milletinin sinesine giden bir yol her zaman vardır.
“İlk hedefimiz demokrasi kentleri inşa etmek”
Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde ilk hedefimiz demokrasi ve yönetişim kentleri inşa etmektir. İkinci hedefimiz, güçlü ekonomi kentleri inşa etmek olacak. Üçüncü hedefimiz, yerel kimlik odaklı kentler inşa etmek olacak. Bu doğrultuda öncelikle ülkemizdeki sığınmacı istilasına karşı etkin mücadele edeceğiz. Sığınmacılara kira ve mülk satışına izin vermeyecek, kayıt dışı istihdamın önüne geçeceğiz. Dördüncü hedefimiz, depreme ve afetlere karşı dirençli kentler inşa etmek olacak. Beşinci hedefimiz, insan ve çevre odaklı yaşanabilir şehirler inşa etmek olacak. Musluk sularını içilebilir kaliteye getireceğiz. Altıncı hedefimiz, sosyal adalet ve eşitlik kentleri inşa etmek olacak. Yedinci hedefimiz, sürdürülebilir ulaşım kentleri inşa etmek olacak. Sekizinci hedefimiz, kültür ve sanat kentleri inşa etmek olacak. Yani yönettiğimiz tüm şehirleri kültür ve sanatın üretim merkezleri yapacağız. Onuncu hedefimiz, canlı dostu kentler inşa etmek olacak. Hayvan barınaklarını hayvan konukevlerine dönüştürecek, hizmet kalitesi bakımından modernize edip sayılarını da artıracağız. On birinci ve son hedefimiz ise öğrenen kentler inşa etmek olacak. Kuracağımız kent akademilerinde kamusal fayda sağlayacak her alanda toplumun her kesiminden insanlarımıza eğitim programları sunacağız.”