Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Antalya kampında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu.
Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
''Antalya’da en büyük sorunlardan birisi narenciye üreticisinin yaşadığı sorunlar. Bununla ilgili sıkıntıyı CHP belediyeleri çözüyor. Bu sorunların çözülmesini takip edeceğiz.
Pasaportumuzun birilerine peşkeş çekilmesi konusundaki sorunu daha önce de ifade ettik. Bu çılgınlık kiraları da erişilemez noktaya getirdi. Bu şehirde görevliler var, bu şehrin geliri kendine göre, esnafları var. Bu kiralar bu insanları bunaltmaktadır. Önümüzdeki bütçe görüşmelerinde dile getireceğim, kiraların çok yüksek olduğu yerlere tayin edilen memurlara devlet dişe dokunur bir kira desteği vermelidir. Madem ki lojman yok. Bu yüksek kiralara karşı vatandaşlık satışları derhal durdurulmalı.
Geçtiğimiz günlerde turizm bakanı CHP’li belediyelere bir iftira attı. Diyor ki, 'CHP’li belediyeler arıtma konusunda hassas değil.' Bu külliyen yalan, bu partimizin çevreci tutumuna birebir ters. Arıtma meselesi CHP’li belediyelerin öncü olduğu bir meseledir.
Antalya’nın arıtmasını belediyenin değil devletin yaptığını söylüyor. Devlet, Antalya’ya kış nüfusuna göre katkı yapıyor. Ama Antalya yazın binlerce turist alıyor. 26 milyon kişinin arıtmasını tabii ki devlet yapacak. Bu hakkaniyet değildir, ben bu yalanın altında kalmam.
İyi yönetiyoruz, dürüst yönetiyoruz, çalışkanca yönetiyoruz. Biz yönetmeye, siz de çatlamaya devam edeceksiniz.
''Gençleri, kadınları görüyoruz''
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki ve partisindeki bütün kadınların gözünün içine bakarak 'Kadının yeri devlet yönetimi değil, aile işleridir' diyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin gölge kabinesindeki 9 ismin kadın olduğunu, kadının yerinin her yer olduğunu Türkiye Cumhuriyeti’nin her görüşten kadınına söz veriyoruz.
60 kişilik bir parti meclisim var, kurultayımızın takdirleriyle oluştu. Yaş ortalamamız 43. Gençleri görüyoruz. Yarı yarıya kadın bakanımız var, kadınları görüyoruz.
Kararı tek adamlar vermesin, halkın rızası olsun. Kararı halk versin. Devletin alan sağ eliyle, veren sol elin dengesi olsun. İşte bunun adı parlamentodur. Parlamentonun ne demek olduğunu hissetmeli ve hissettirmeliyiz. Çünkü karşımızdakiler, tarihsel olarak seçilmişlerin iradesini geriye götürmenin fırsatını kollamaya devam edecekler.
''Hükümet sisteminden geri dönüş olmadığını söylemek Numan Kurtulmuş'a mı kaldı?''
Numan Kurtulmuş diyor ki, 'Hükümet sisteminden geri dönüş yok.' Olacak iş mi? Bu söz söylenir mi? Bunu söylemek sana mı kaldı? Bunu dese dese, bir darbe gerçekleşse, o darbenin planlayıcı generaller der. Tarafsızlık makamında olan birisi bunu söyleyemez. Böyle bir dayatmayı asla kabul etmiyoruz.
Halkın, milletin gücünden başka parlamentonun üzerinde bir güç kabul edilemez. Numan Kurtulmuş, gücünün yetkisini parlamentodan aldığını bilse böyle bir şey söyleyemez. Ama o da biliyor ki saraydaki karar veriyor.
''Gezi'yi sahipleniyoruz''
Mazbatamı aldığım gün sayın genel başkanımızla bir devir teslim gerçekleştirdik. Kendisini uğurladıktan sonra bir haber aldık. Can Atalay konusunda Yargıtay 3. Ceza Dairesi inanılmaz bir karar aldı. Dikkat ederseniz mesele Can Atalay’ı aştı. Karar, Hataylılara 'Siz milletvekili seçemezsiniz, son kararı ben veririm' diyen bir karardır.
Aslında o karar, anayasanın bir sayfasını yırtıp atan bir karardır. Ben bu karara karşı bütün meclisi pozisyon almaya çağırdım. Numan Kurtulmuş önce ‘Olur’ dedi. 3 saat sonra vazgeçti.
Türkiye’yi yeniden anayasasızlaştırma, tek adam rejimini meşrulaştırma peşindeler. Biz bunu anayasaya sahip çıkma olarak görüyoruz. 'Biz Gezi'yi sahipleniyoruz, hepimiz Gezi'de vardık. Bunun hesabını sana günü gelince soracağız Recep Tayyip Erdoğan' diyoruz.
Erdoğan, CHP'li belediyelerden halkın bıktığını söylüyor, onu 31 Mart'ta göreceğiz. Bizim her yeri parsel parsel satan belediye başkanlarımız yok.''