Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya dün, TBMM Genel Kurulu’nda, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını değerlendirdi.
Kaya, şunları söyledi:
“Yetmiş beş yıldır süren bir işgal, 17 yıldır Gazze'ye uygulanan bir ambargo ve 54 günden bu yana son aşaması devam eden kanlı bir vahşeti yaşadığımız günlerden geçiyoruz. Özellikle, bu son 54 günlük İsrail terör devletinin sergilediği vahşet, insanlığın Filistin meselesiyle ilgili duyarlılığını da artırmıştır. Her ülkede iktidarların acziyetine rağmen milletler, halklar meydanlara akmış, boykot çağrılarıyla Filistin'in yanında İsrail'e karşı saf tuttuklarını ifade etmeye başlamışlardır.
Bizim, bugün, bu Meclis’te konuştuğumuz konu milletlerin, halkların ne yapması gerektiği değildir. Bizim, bugün, bu Meclis’te konuştuğumuz konu sivil toplumun ne yapması gerektiği değildir. Bizim, bugün, bu Meclis’te konuştuğumuz şey kendileri de insan olması hasebiyle iktidar sahiplerinin zalimlere karşı şifahi olarak okuduğu meydan okumalar ya da sözler değildir.
Bizim, bugün, tam da konuştuğumuz şey iktidar sahiplerinin iktidar olmanın gereği olarak yapması gereken işleri yapıp yapmadığı, yapmıyorsa bunun sebeplerini araştırma konusudur. Dolayısıyla hiç kimse ‘Ortada kuyu var, yandan geç’ muamelesi yapmasın; bugün burada hepimiz iktidarın yapması gerekenleri ve yapamadıklarını konuşarak bu konuyu değerlendirmek durumundayız.
Bu gaz, kan bulaşmış bir gazdır
Seçimlerden hemen sonra ‘İsrail'le normalleşme’ adı altında bir süreç iktidar tarafından başlatıldı. Temmuzdaki Körfez turunun, eylüldeki Birleşmiş Milletlerin tek bir konusu vardı: ‘En sağlıklı yol Türkiye, Avrupa’yı biz gazlayacağız, Berat Bey döneminde ilk adım atılmıştı, şimdi Netanyahu’yla başlayacağız.’ İsrail'in işgal ettiği topraklardaki doğal gazı Türkiye Cumhuriyeti olarak İsrail'le birlikte Avrupa'ya pazarlayacaktık. Ekim ayına kadar açın iktidara yakın medyanın gündemini herkes bunun ne kadar büyük bir proje olduğunu, ülkemize neler kazandıracağından bahsediyordu ve bu stratejik adımları övüyordu.
Oysa bu gaz, kan bulaşmış bir gazdır, bu gaz Filistinlilerin ana sütü kadar hakkı olan bir gazdır ama İsrail devleti tarafından el konulmuş bir gazdır. Şayet bu gazı siz İsrail'le beraber Avrupa'ya dolar karşılığında pazarlama gibi bir gaflete girerseniz emin olun zalimlerle bir arada olursunuz.
Hani meşhur İstanbul ulemasının verdiği bir fetva vardır; Haçlı orduları Anadolu’yu işgal ederken o askerlerin elbiselerine düğme diken kişinin sorduğu bir fetva var, der ki: ‘Ben o üniformaların düğmelerini dikiyorum, acaba zalim ilan ettiğiniz bu Haçlıların zulmüne ortak olur muyum?’ diye. Fetvayı veren şahıs der ki: ‘Hayır, sen ortak olmazsın. Sana iğne ve ipliği satan, o zulmün ortağı olur ama sen onların bu düğmelerini diktiğin için bizzat zalimin ta kendisi olursun.’
Dolayısıyla bugün eğer İsrail buradan giden akaryakıtla kendi uçaklarının akaryakıtını dolduruyorsa, buradan giden demir çelikleri bomba ve silah yapımında kullanıyorsa, buradan giden gemilerle Filistinlileri katletmeye, şehit etmeye, öldürmeye devam ediyorsa, emin olun, bunu yapan ister özel bir şirket olsun ister bunları limanlarından kaldıran liman sahipleri olsun isterse buna cevaz veren, devleti yöneten iktidar sahipleri olsun, zalimdir, zalimdir, zalimdir.”