BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye'deki siyasi ve insani durum ele alındı. Burada üye ülkeleri bilgilendiren BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, işgal altındaki Filistin toprakları, Gazze ve Lübnan'da ihtilaf ateşinin körüklendiğine dikkati çekti.
Özel Temsilci Pedersen, "Bunun sıcaklığı Suriye'de de hissediliyor. Çok açık bir uyarıda bulunmak istiyorum. Bölgesel yayılmanın Suriye'ye sıçraması hem Suriye hem de uluslararası barış ve güvenlik için çok daha kötü sonuçlar doğurabilir. Suriye'nin kolektif dikkatimize ihtiyacı var." diye konuştu.
Pedersen, yüzbinlerce Lübnanlının Suriye'ye kaçtığını dile getirerek, bunun halihazırda Suriye'de de şiddetin arttığı bir döneme denk geldiğine işaret etti.
İsrail'in Suriye'ye hava saldırılarının da sürdüğünü belirten Pedersen, geçen ayın son 13 yıla göre İsrail'in Suriye'ye en fazla saldırı düzenlediği ay olduğunu bildirdi.
İsrail, 7 Ekim'den beri 116 kez Suriye'ye saldırdı
Pedersen, Suriye'de yaşam alanları dahil birçok yerin vurulduğunu ifade ederek, "Suriye hükümeti, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Suriye'ye 116 kez saldırı düzenlediğini bildiriyor. Bu da 100'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlandı." dedi.
İsrail'in saldırıları sonucu alarm verici düzeyde sivil ölümü olduğunu söyleyen Pedersen, aynı zamanda ekonomik altyapıda da zarar meydana geldiğini belirtti.
Pedersen, İsrail'in Beyrut ve Şam arasındaki yolu vurmasının ise kaçmaya çalışan sivilleri engellediğini ve kritik ticari faaliyeti etkilediğini dile getirdi.
"Siviller ve uluslararası barış ile güvenlik için korkunç ve tahmin edilemez sonuçlar doğurabilecek bir askeri, insani ve ekonomik fırtınanın oluştuğunu görüyoruz." diyen Pedersen, Suriye'nin bölgesel ihtilaftan korunmasının şart olduğunun altını çizdi.
BM Özel Temsilcisi, bölgesel gerginliğin de acilen düşürülmesi gerektiğini belirterek, gelişmelerin Suriye'deki ateşkes anlaşmalarının çözülmesine neden olabileceği uyarısında bulundu.
İsrail dahil tüm aktörlerin uluslararası insancıl hukuka uyması gerektiğini vurgulayan Pedersen, bu çerçevede ayrım gözetme, orantı ve önlem alma ilkelerinin önem taşıdığına işaret etti.
Pedersen, aynı zamanda İsrail'in işgali altındaki Suriye Golan Tepeleri'nde görev yapan BM Ateşkes Gözlem Gücü'nün (UNDOF) önemine dikkati çekti.
Tüm gelişmelerin Suriye'nin "derin kırılganlığını" tekrar hatırlattığını belirten Pedersen, kısmi çözümlerin yeterli olmayacağını belirtti.
BM, "Erken Toparlanma Stratejisi" açıklayacak
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Operasyonlar ve Savunma Birimi Direktörü Edem Wosornu da bölgesel gelişmelerin Suriye'deki insani durum üzerinde artan bir şekilde etki gösterdiğini dile getirdi.
Lübnan'dan gelen kişilerin mevcut krizi tetiklediğini ifade eden Wosornu, hızlı bir şekilde acil durum tepkisi ve erken toparlanmaya yatırım yapılması gerektiğini söyledi.
Wosornu, Lübnan'dan Suriye'ye yaklaşık 425 bin kişinin kaçtığını, bunların yüzde 72'sinin Suriyeli olduğunu belirtti.
Suriye'ye gelenlerin yüzde 60'ının ise çocuk olduğuna dikkati çeken Wosornu, söz konusu kişilerin Suriye'de güvenliğinin ve temel haklarının muhafaza edilmesinin büyük önem taşıdığını ifade etti.
Wosornu, tüm bu gelişmelerin Suriye'de dünyanın en büyük insani krizi sürerken meydana geldiğini, kadın ve çocukların en büyük yükü üstlendiğini dile getirdi.
Suriye için insani yardım çağrısının sadece dörtte birinin fonlandığını söyleyen Wosornu, uluslararası topluma yardım çağrısında bulundu.
Wosornu, sürdürülebilir çözümün önemine işaret ederek, bu çerçevede BM'nin gelecek haftalarda Suriye için "Erken Toparlanma Stratejisi" açıklayacağını duyurdu.
Söz konusu stratejinin bölgelere yönelik insani yardım programları içereceğini kaydeden Wosornu, "Bölgede gerginliğin önüne geçilmezse, şimdi Suriye'de gördüğümüz etkiler ve istikrarsızlık çok daha kötü bir hal alabilir." dedi.
Wosornu, Suriye halkının çok uzun zamandır acı çektiğini belirterek, bölgesel gerginliğin azaltılmasının yanı sıra Suriye için barış ve istikrar çabalarının canlandırılmasının aciliyet taşıdığını söyledi.