Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, TBMM’de düzenlenen grup toplantısında konuştu. Bakırhan"Önümüzdeki dönem hem bölgede hem batı da halklarımızın yoğun olarak bulunduğu kentlerde halklarımızın iradesinin yönetimlere yansıması için ittifaklara açık olduğumuzu belirtmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
Bakırhan’ın konuşmasından satır başları şöyle;
“Yarın seyit rıza anmasında olacağız”
Hepimizin bildiği üzere bu ülkenin tarihi aynı zamanda darbelerin tarihidir. 27 Mayıs, 22 Şubat, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz ve 4 Kasım tarihlerinde yaşananlar bu darbeler tarihinin örnekleridir. Geçen yüzyıl içinde bunca darbenin yaşanmış olmasının temel nedeni demokrasinin bu ülkeye hiç uğramamış olmasıdır. Birinci yüz yıl darbeler ile ve demokrasisiz bir şekilde geçti. Bakın yarın 15 Kasım. Seyit Rıza’nın idam yıldönümü. Ne demişti? “Bu cinayettir, zulümdür.” İşte geçen yüzyıl bu iki kelimede saklıdır. Darbeci anlayışlara karşı demokrasi mücadelesini Seyit Rıza’ların yolunda yürüteceğiz. Yarın heyetimiz Dersim’de Seyit Rıza anmasında olacak. Bu vesileyle tekrar Pir Seyit Rızayı saygıyla anıyorum.
“Darbeci zihniyet farklılıkları yok sayarak ayakta kalmaya çalışıyor”
Bakın 2015’ten bu yana da ‘zamana yayılmış bir darbe’ süreci yaşıyoruz. Evet, her gün, her an topluma parmak sallayan kendi çizgisinde hizalamaya çalışan farklılıkları asla kabul etmeyen ve sürekli savaş naraları atılan bir zamandan geçiyoruz. Kürdistan coğrafyasında başlayan kayyım rejimi ve bu rejimin Türkiye’nin her yerinde uygulanması, KHK’ler, OHAL, Sivil Toplumun engellenmesi darbe mekaniğini sürekli kılan uygulamalar olmuştur. Geldiğimiz noktada Demokratik siyaseti ve adaleti hiçe sayan darbeci anlayış Türkiye’yi çoklu krizlerle karşı karşıya bırakmıştır. Bu darbeci zihniyet, yaşayabilmek için ölüme, öldürmeye ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle Rojava’ya her gün saldırılar gerçekleştiriyor, hastaneleri bombalıyor. Bu darbeci zihniyet, Kürt halkının haklarını ve statüsünü inkâr ederek tek millet sayıklamasına devam ediyor. Darbeci zihniyet farklılıkları yok sayarak ayakta kalmaya çalışıyor.
“Darbe teşebbüsünün vurucu gücü MHP”
Bu darbe teşebbüsünün ‘vurucu gücü’ de iktidarın küçük ortağıdır. Küçük ortak uzun bir süredir Anayasa Mahkemesi’ni tasfiye etmek için çabalıyordu. Nitekim geldiğimiz noktada ‘Anayasa Mahkemesi’ni ya kapatacağız’ ya da kendimize benzeteceğiz diyorlar. İktidar bu darbe teşebbüsüyle tabuta konmuş hukuk sistemine son çiviyi çakmak istiyor. Erdoğan, Yargıtay’ın bu garabetine, hukuk tanımazlığına sahip çıkarak yargı benim mesajı veriyor. Erdoğan’ın açıklamaları; bu yaşananların önceden hazırlanmış, önceden söz birliğine varılmış bir durum olduğunu açık şekilde gösteriyor. Erdoğan bu tartışmaya ilişkin biz taraf değiliz diyor. Hakem pozisyonundayız diyor. Bu tam bir fecaattir.
"Yargının millisi mi olur, onu Nazi Almanya'sında gördük"
Yeni Anayasa tartışmaları sürerken ve iktidar bu konuda muhalefetten destek beklerken bir yandan da böyle bir adım atarak aslında gerçek niyetini açık ediyor. Yerli- milli olan ve olmayan ayrımı gibi saçma bir masalla uzunca bir süredir halkı kutuplaştıran ve aslında bizden ve bizden olmayan ayrımından başka bir şey yapmayan iktidar ve ortağı şimdi de milli yargı gibi içi boş bir söylem geliştiriyor. Yargının millisi mi olur? Onu sadece Nazi Almanya’sında gördük. Yargı ancak ve ancak bağımsız olur, tarafsız olur.
“Dokunulmazlık kaldırılmasına evet diyenler bugün mumla anayasayı arıyor”
2016’da dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘anayasaya aykırı olmasına rağmen evet’ diyenlere, kayyım atamalarına ses çıkarmayanlara, Kürtlere ve onun siyasi temsilcilerine yapılan ayrımcılığa sesini yükseltmeyenlere de hatırlatmada bulunmak istiyoruz. 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘anayasaya aykırı olmasına rağmen evet’ diyenler bugün mumla Anayasayı arıyorlar. Hukuk ve adalet talep ediyorlar. Biz o zaman da söylüyorduk bu ateş herkesi saracak ve yakacak diye.
Bir de o dönemlerde ne yapıldı? Kulaklar tıkandı. “Kürtlere başka hukuk” işletilmesine göz yumuldu. Oysa hukuk tüm yurttaşları ilgilendirir ve bağlar. Bu darbelere birlikte karşı koymamız gerektiğine, o gün de inanıyorduk bugün de inanmaya devam ediyoruz. Toplumsal muhalefetin tüm bileşenleri en güçlü şekilde sesini yükseltmediği sürece darbeciler daha da cesaretlenecek.
Hepimizin bildiği ünlü bir söz var: “Devletten hukuku çıkartırsanız geriye sadece çete kalır”. Bugün yaşadığımız şeyi ne kadar da güzel anlatıyor değil mi?
Gültan Kışanak, çifte rehine durumu yaşıyor. 7 yıldır haksız hukuksuz tutuluyor, şimdi uzun tutukluluktan bırakılması gerekirken keyfi olarak bırakılmıyor. Yine Anayasa mahkemesi Can Atalay kararı uygulanana kadar ve tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılana kadar mücadelemize devam edeceğiz.
"Yerel seçimlerde ittifaklara hazırız"
Seçim sonrası yaptığımız halk toplantılarında ortaya birçok sonuç çıktı. Bu sonuçlar ışığında önümüzdeki yerel seçimlere hazırlanıyoruz. Konferansta da ifade ettik, sizlerin huzurunda da bir kez daha ifade etmekte fayda var. Adaylarımızı halkın en geniş katılımıyla, tercihleriyle belirleyeceğiz. Kayyımlar tarafından gasp edilen tüm yerel yönetimlerimizi geri alacağız.
Önümüzdeki tarihi yerel yönetimler seçimine dair ne düşündüğümüz ve yol haritamız merak ediliyor ve bize de sık sık soruluyor. Bu konuya açıklama getirmek isterim: Tartışmalar sürüyor. Fakat temel çerçevemizi tüm halkımızın bilmesinde fayda var.
Kazandığımız tüm yerleri daha güçlü kazanacağız. Kendimize güvenimiz tamdır. Bu kadar ödenen bedel ve çaba sonrasında bizler bulunduğumuz her yerde irademizin yerel yönetimlere yansımasını dağlayacağız. Açıkça söyleyelim: ittifaklara da kapalı değiliz. Önümüzdeki dönem hem bölgede hem batı da halklarımızın yoğun olarak bulunduğu kentlerde halklarımızın iradesinin yönetimlere yansıması için ittifaklara açık olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bunun anlamı, her ittifakta olmak değildir. Halkımızın işine gelmeyen, halklarımızın, emekçilerimizin derdine çare olmayan ittifaklar bize dayatılırsa asla seçeneksiz değiliz. Bizler eğer bir ittifak yapılacaksak bu ittifakın açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyunun gözü önünde yapılmasını istiyoruz. Halkımızın beklentisi de bu yöndedir.
Bizden beklenen kısaca şudur: Sadece bölgede kazanan, batıda kaybettiren pozisyon yerine, bölgede de batıda da kazanan bir pozisyonda olmak. Bunu başaracağız, geçmişte yaptık yine yapacağız. Batıda da belediyeler alacağız.