Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Bakırhan, Akdeniz Belediyesi eşbaşkanları ve belediye meclis üyelerinin gözaltına alınması ve tutuklanması sonrası atanan kayyıma tepki gösterdi. Kayyım atamasını “demokrasiye darbe” olarak nitelendiren Bakırhan, "İki arkadaşımız da makam odalarının kapısını söktüler. Ne yaptılar kapıları oradaki halklara açtılar. Gerçekten biz de Mersin’i ziyaret ederken Akdeniz ilçesine gittiğimizde o tabloyu gördük. Vatandaş direkt belediye eş başkanlarının odasına girebiliyor, kendisini ifade edebiliyor, sorununu anlatabiliyor. Kapı yok, sekreter yok, randevu almak yok. Tam da bizim paradigmamızı uygulayan bir ilçe belediyemizdi Akdeniz Belediyesi. Bu kayyım sadece Kürtlere değil oradaki ortak yönetim iradesine atanmış bir kayyımdır” dedi.

Bakırhan’ın konuşmasından satır başları şöyle;

“Türkiye Türkiyelilerindir, Suriye Suriyelilerindir”

Başta Rojava olmak üzere Suriye ve Ortadoğu'da da barışın gerçekleşmesi için çok büyük bir mücadele veriyoruz. Ama iktidar yine de Kuzey ve Doğu Suriye'de hatalar yapmaya devam ediyor. Biraz barış umudu doğunca hemen bunu baltalamaya çalışıyorlar. Umudu kırma noktasında bunların üzerine yok. Bu ülkede demek ki umutlanmayacağız.

Kuzey ve Doğu Suriye'de halkın haber alma hakkı için orada gazetecilik yaparken SİHA'larla katledilen Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in cenazeleri kendi memleketlerine gömülemedi. Soruyoruz; ölüsüne saygı duymadığınız bir halkla nasıl barışacaksınız?

Kuzey Doğu Suriye'de Tişrin Barajı'nda canlı kalkan olanlara yönelik bombalı saldırılar da barışa ulaşma şansını azaltıyor. Dışişleri Bakanı, barıştan bahsetse de, kullanılan dil ve tehditkar tutum, HTŞ sözcüsünün bile kullanmadığı bir seviyede. "Türkiye Türklerindir, Suriye Araplarındır" gibi yüz yıllık ezberlerle barışa ulaşılamaz; Türkiye Türkiyelilerindir, Suriye Suriyelilerindir.

"Aqlê sivik, barê giran e" diye bir Kürt atasözü vardır; "Aklı hafif olanın yükü ağır olur" anlamına gelir. Barış imkanı, halklara, inançlara ve doğaya saygı duyulduğu zaman doğar. Suriye'de güven, huzur ve istikrarın sağlanabilmesi için halkların ve inançlarının esas alındığı siyasi çözümler için müzakereler şarttır.

Suriye’de Alevi katliamı

Suriye'deki Alevi toplumu büyük bir katliam tehdidi altında yaşarken, Türkiye'deki Alevilere yönelik "siyasal Alevi" yakıştırmasıyla iç savaş kışkırtıcılığı yapılıyor. Bu sessizlik, katliam tehdidini daha da büyütüyor. Bir Alevi veya Kürt, Suriye'deki kardeşlerinin katliam tehdidi altında olduğunda elbette itiraz edecektir. DEM Parti olarak, bu toprakların kadim halkları ve inançlarından olan Alevilere ve onların kutsal mekanlarına yönelik nefret söylemlerini ve saldırı girişimlerini şiddetle kınıyor ve kabul etmiyoruz.

CHP'li Bakırlıoğlu: PTT neredeyse iflas etmiş durumda CHP'li Bakırlıoğlu: PTT neredeyse iflas etmiş durumda

“Kürt sorununun çözümü, sadece Kürtleri değil, toplumun tüm kesimlerini etkiler”

Biz Kürt sorununu demokratik ve barışçıl bir çözümle ele almanın stratejik bir öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Bu sorun, dar ve kişisel çıkarlarla ya da partisel ve taktiksel yaklaşımlarla ele alınamaz. Kürt sorununa taktiksel bir bakış açısıyla yaklaşmak büyük bir yanılgıdır. Aynı şekilde, bu sorunu "terör" kavramı altında ele alıp, çözümü manipüle etmeye çalışmak da ciddi bir hatadır.

Kürt sorunu, demokrasi, eşitlik, adalet ve özgürlük meselesidir ve ancak özgür siyaset, demokratik uzlaşı ve evrensel hukuk ilkeleriyle çözülebilir. Tarih boyunca Kürtler, devletin sert müdahalelerini yaşamıştır; 1930’larda tunç gibi sert, 1990'larda karanlık yüzünü ve bugün de kadife eldiven içinde saklı demir yumruğunu tecrübe etmiştir. Ancak bu yaklaşımlar, Kürt sorununu çözmek yerine daha da derinleştirmiştir.

Bugün Kürt sorununu basitçe güvenlik ve istihbarat meselesi olarak ya da medyatik polemiklerle indirgemek, sorunu anlamaktan uzaktır. Kürtlerin temel insan hakları için mücadele ettiği bir dönemde, bu meseleleri basite indirgemek kimseye fayda sağlamaz. Medya tarafından yapılan jargon komiserliği ve partimize yönelik asılsız ithamlar, sürecin ciddiyetini baltalamaktadır. Reyting uğruna yapılan bu ucuzlamaların kimseye yararı yoktur.

Hepimiz bu mesele karşısında büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Kürt sorununun çözümü, sadece Kürtleri değil, toplumun tüm kesimlerini etkiler. Bu sorunun çözülmesi, Türkiye'de otoriter yapıları geriletecek, demokrasiye alan açacak, adaletsizliklerle mücadeleyi güçlendirecek ve yoksulluğu azaltarak refahı artıracaktır. Bu nedenle Kürt sorununu, Türkiye'nin genel demokratikleşme süreci içinde ele alıyoruz.

Numan Kurtulmuş'un, "Kürtlerin onurunu, Türklerin gururunu koruyacak ve gözetecek bir sürecin yürütülmesi gerektiği" yönündeki ifadesi son derece önemlidir. Kayyım atamalarının gurur duyulacak bir durum olmadığını, zehirli dilin de övünülecek bir şey olmaması gerektiğini belirtmek isteriz. Ancak açıkça ifade edelim ki, barış ve çözüm hem onur hem de gurur kaynağıdır.

“Öcalan'ın mesajlarının arkasındayız”

Herkesi, devletçi düşünceden uzaklaşarak demokratik bir zihniyet etrafında birleşmeye ve barış talebini güçlendirmeye davet ediyoruz. Bu bilinçle, Sayın Öcalan'ın mesajlarının arkasında durduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Barışın inşası, herkese büyük görevler ve sorumluluklar yüklemektedir. Şimdi, eşitlik temelinde uzatılan barış elini tutma, elleri barış için açma ve el ele vererek barışı inşa etme zamanıdır.

Şimdiye kadar, Sayın Bahçeli'den muhalefete ve çeşitli toplumsal kesimlere kadar, iyi niyetli her adıma olumlu yanıt verdik. Toplumda büyük bir birlik sağlandı ve ilk defa siyasi partilerin büyük çoğunluğu, dönemsel çıkarları bir kenara bırakarak demokratik çözüme destek verdi.

Kaynak: Haber Merkezi