Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,  Türk devletlerinde kabuk değişse bile öz değerlerin hiçbir zaman başkalaşma eğilimi göstermediğini söyledi. MHP Lideri Bahçeli, devleti kuran milletin aynı olduğu müddetçe isim ve iradenin bir olduğunu söyledi. Hafta sonu Cumhuriyetin Kuruluşu’nun 100. Yılının kutlanacağını hatırlatan Bahçeli, Türkiye’nin 100. yılında çok daha güçlü olduğunu vurguladı.

Bahçeli’nin konuşmasından satırbaşları şöyle:

"Türkiye, Osmanlı İmparatorluğunun ötesi değil aynı kaynaktan beslenen iki Türk devletidir"

"Türk devletlerinde kabuk değişse bile öz değerler hiçbir zaman başkalaşma eğilimi göstermemiştir. Devleti kuran millet aynı olduğu müddetçe isim birdir, irade birdir. Türk tarihinde kopukluk oluşmamıştır.  Milli Mücadele’yi başaran kahramanlar kuşağı Osmanlı İmparatorluğu’nun rahle-i tedrisinden geçmişlerdi. Batan bir geminin iskelesine çıkıp kurtuluşun sahillerine nasıl ulaşacaklarını aşama aşama formüle etmişlerdi. Yani diyeceğim odur ki, Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu’nun ötesi, ötekisi, reddiyesi, karşı cephesi, anti tezi değil, tamı tamamına aynı kaynaktan beslenip, birbirini tamamlayan iki Türk devletidir.

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden dönüş olmayacak"


Buradan hareketle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle rejimin değiştiğini iddia ve ifade edenler şayet cehaletlerinin kurbanı değillerse kesinlikle su katılmamış yalancılar korosu ve müfteriler koalisyonudur. Hükümet sistemi başka rejim başkadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin inşa ve ihyası da hürriyet ve bağımsızlık sevdalısı cumhurun marifetiyle sağlanmıştır. Nasıl ki, Cumhuriyet’ten dönüş yoksa, hatırlatırım ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden de dönüş veya sapış olmayacaktır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu gerçeği kavrayarak Cumhuriyet’in emanetlerini çok güçlü biçimde güncellemiş ve geleceğin Türk ve Türkiye Yüzyılına taşıyacak stratejik ve siyasi fırsatları sunmuştur.

Eğer Atatürk bugün yaşamış olsaydı, devletimizin geçirdiği badireleri dikkate alarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yılmaz ve yıkılmaz bir müdafaacısı olurdu.

“Bugün Gazze’de yaşanan felaketler bir insanlık suçudur”

Kudüs güvende değilse, Gazze güvende değilse, Halep güvende değilse, Kerkük güvende değilse, soydaşlarımız ve din kardeşlerimiz güvende değilse, altını çizerek belirtiyorum ki, Ankara’nın güvenliğinden hiçbir akıl ve vicdan sahibi bahsedemeyecektir. Bugün Gazze’de yaşanan felaketler bir insanlık suçudur. Kadim devlet aklımız ve irademizle devrede olmazsak, siyasi ve diplomatik temaslarımızı askeri caydırıcılıkla desteklemezsek, günü geldiğinde Gazze’deki dramların bir benzerine, Allah muhafaza ama, Anadolu’da da mahkum olmamız kaçınılmazdır.

“Devletim istesin Gazze’deki çocuklara kol kanat germek için yola revan olmazsam namerdim”

21 Ekim 2023 akşamı sosyal medyadan yaptığım açıklamalar milletine, devletine, insanlık onuruna ve gelecek nesillere duymuş olduğum tartışılmaz sorumluluğun tanımı ve tavzihidir. O günden bugüne destek mesajları kadar haksız eleştiriler de tarafımca takip edilmiştir. Bazıları şahsıma yönelik “önden siz buyurun” diye alaycı bir üslupla karalama kampanyasına alet oldular.

Hiç merak buyurmasınlar, bizim anlayış ve anılarımızda kimin arkadan geleceğine bakmadan önden gider şehit Önkuzular. Devletim istesin, milletim destek versin, şartlar da öyle gerektirsin, şayet Gazze’deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapan taşıyla insanlık mevziisine girmek için yola revan olmazsam namerdim. Bu vatanın çocuklarını ateşe atmak istiyormuşuz. Gazze’yi ecdad mirası olarak göremezmişiz. Ne işimiz varmış Gazze’de. İsrail-Filistin çatışması bizim meselemiz de değilmiş. Bu ifade sahiplerinin hepsi birden vicdanen ve kalben yanmış ve küle dönmüş bir avuç çapulcudur.

“Bugün Filistin, yarın tüm bölge ve nihayet Türkiye’nin kuşatılması amaçlanıyor”

ABD-İsrail işbirliğiyle hazırlanmış planlar Gazze’nin yutulmasına hizmet ediyor. Gazzelilerin Sina Yarımadası’na, Batı Şeria’da yaşayanların da Ürdün’e sürülmesi için hazırlık yapılıyor. Bugün Filistin, yarın tüm bölge ve nihayet Türkiye’nin kuşatılması amaçlanıyor. Zulüm karşısında tarafsızlık namussuzluktur. Biz çok şükür namussuz değiliz, tarafız, haklının, masumun, insan onurunun, tarih ve inanç bağlarımız olan kardeşlerimizin tarafıyız.

“Biden saat kaçta dinlenme ofisine gitti?”

24 saat dolmuştur. Türkiye Cumhuriyeti insanlık nam ve hesabına, barış ve çözüm iklimini yeşertmek, garantörlük mekanizmasını kurmak adına her türlü müdahale ve mücadeleye hazır ve kararlı olmalıdır. Bizde geri adım yoktur. 24 saati Amerika'nın saatiyle özdeşleştirip 'neredeydi 24 saat?' diye soran Amerikan uşakları, Biden saat kaçta dinlenme ofisine gitti?  Birleşmiş Milletler etkisizdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Refah Sınır Kapısı’nda boy göstermekten başka bir şey yapamamıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan umut yoktur.

“Gazze’ye gitmek gerekirse beklenilen her yerde şafak sökmeden olmasını gayet iyi biliriz”

‘Gazze için Kahire Barış Zirvesi’nden bir sonuç çıkmamıştır. İslam ülkeleri atıl ve aciz şekilde Gazze’nin bombalanmasını izlemektedir. O halde Gazze’yi koruma ve kollama misyonu Türk milletinin üzerindedir. Ya kalıcı barış ortamı sağlanarak iki devletli çözüm için taraflar masaya oturur ya da Gazze’nin imhasına Türkiye Cumhuriyeti her ihtimali dikkate alarak tepkisini üst düzeyde, en seri ve sert şekilde gösterir. Bizim tavrımız, tutumumuz ve duruşumuz budur.

Gazze’ye gitmek gerekirse de, hiç kimse meraklanmasın, Mescid-i Aksa’nın manevi ihtişamıyla, Allah’ın inayetiyle aranılan ve beklenilen her yerde şafak sökmeden olmasını da gayet iyi biliriz.

Çocuklar ölmesin, bebekler ölmesin, kadınlar ölmesin, zalimler mahvolsun, caniler kahrolsun; huzur, barış ve istikrar derhal ve önşartsız çatışma bölgesine hakim olsun."

Editör: Selim Ercan