Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Can Atalay'a hak ihlali veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında yaptığı suç duyurusu tartışmalarına değindi. MHP Lideri Bahçeli, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasındaki anlaşmazlığın hukuk güvenliği açısından arzu etmedikleri bir durum olduğunu söyledi. Bahçeli “Kriz bekleyenlere açık söylüyorum ki avuçlarını yalayacaklar” ifadesini kullandı. Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin ya kapatılması gerektiğini  ya da yeniden yapılandılması gerektiğini ifade etti.

Bahçeli, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimlerin hazırlık sürecini dolu dolu geçireceklerini, hiçbir şeyi şansa bırakmayacaklarını vurguladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na gönderme yapan Bahçeli, “Ara sıra keyfi yeterse boş zamanlarında İstanbul'a uğrayan Büyükşehir Belediye Başkanı'nı evine göndereceğiz” dedi.

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını değerlendiren Bahçeli, çatışmaların bir an önce son bulması gerektiğini belirtti. Bahçeli, İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu ve yönetiminin savaş suçundan dolayı yargılanması gerektiğine dikkat çekti.

MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin açıklamasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“İBB Başkanını evine göndereceğiz”

31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerine hazırlık sürecini dolu dolu geçireceğiz, hiçbir şeyi şansa veya sürprize bırakmayacağız. Küresel sömürü çarkında öğütülen, emperyalizme öğün olan, bu suretle iktidara değil Türkiye’ye muhalefet eden partilere meydanın boş olmadığını hem öğreteceğiz hem de göstereceğiz. Ara sıra, keyfi yeterse, boş zamanlarında İstanbul’a uğrayan Büyükşehir Belediye Başkanını evine göndereceğiz.

CHP ve HEDEP yönetimindeki diğer büyükşehir ve il belediyelerini cumhurun iradesiyle birleştireceğiz. Zillet ittifakının ayak oyunları sona erecek. 31 Mart 2019 tarihinden buyana maşeri vicdanda bir ızdırap halini alan kayıp yıllar Allah’ın izniyle son bulacak. Merkezi Yönetimle yerel yönetimler tek ses, tek yürek olacak. Belediye kaynaklarını bölücülüğe, bölücülere, teröristlere ve parti içi çıkar kavgalarına sevk eden dalaverecilerden milletimiz mutlaka hesap soracak. Yerel yönetimler aracılığıyla, devletin kasasını, milletin kesesini gasp edip Türkiye Cumhuriyeti’ne kafa tutan çürümüşler demokratik bedeli en ağır şekilde ödeyecekler.

"Netenyahu ve yönetimi  yargılanmalıdır"

İsrail saldırıları hiçbir kural, hiçbir insaf, hiçbir sınır tanımadan devam etmektedir. Zulmün çıbanbaşı Netenyahu, ‘Gazze’de süresiz güvenliği sağlayacağız’ diyerek katliamları aralıksız sürdürme mesajı vermiştir. Görüldüğü kadarıyla İsrail çatışma bölgesinde sıkışmış, taktik değişikliklerle cinayet planlarını güncellemek zorunda kalmıştır. İsrail askeri unsurları bunu yaparken de bebek, çocuk, yaşlı ve kadın demeden masum insanları katletmektedir.

Okullar, ibadethaneler, hastaneler, sivil yerleşim sahaları, kamplar, sığınma alanları bombalanmaktadır. Emperyalizme, Faşizme ve Siyonizme kategorik olarak sonuna kadar tepki göstereceğiz. İlk olarak, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların durması, sürdürülebilir barış ve ateşkes ortamının tesis edilmesi ve insani yardım koridorlarının açılması şarttır. İkinci olarak, İsrail’e kapsamlı yaptırım programı uygulanmalı, Gazze’yi harap etmesinden dolayı tazminata mahkum edilmelidir.

Davutoğlu'ndan Karamollaoğlu'na ziyaret Davutoğlu'ndan Karamollaoğlu'na ziyaret

Üçüncü olarak, İslam ülkelerinin katılım ve desteğiyle barış gücü oluşturulmalı, garantörlük kurumu işletilmelidir. Dördüncü olarak, uluslararası barış konferansı toplanmalıdır. Beşinci olarak, iki devletli çözüm iklimi acilen yeşermeli, 1967 sınırlarına haiz, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, toprak bütünlüğünü sağlamış bağımsız Filistin devletinin tanınması sağlanmalıdır. Altıncı olarak da, eli ve vicdanı kanlı Netenyahu ve yönetimi işledikleri savaş suçlarından dolayı Lahey Adalet Divanı’nda yargılanmalıdır.

Bahçeli’den Yargıtay’ın AYM’ye suç duyurusuna ilişkin açıklama

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında fitili tutuşan anlaşmazlık ve gerilim hali bir defa hukuk devleti ve hukuk güvenliği açısından hiç de arzu etmediğimiz bir durumdur. Ancak bir kahırdan ümit ediyorum pek çok lütufta doğacaktır. Öncelikle yüksek yargı organları arasındaki görüş ayrılıkları, yorum farkları hukuk tekniği ve demokrasi mantığı kapsamında içtihat zenginliğini takviye ve tahkim edecektir. Pozitif tartışmalar, yapıcı eleştiriler, makul öneriler, muhtevalı ve derinlikli düşünceler, milletin hakkını ve devletin egemenlik çıkarlarını gözeten yaklaşımlar hukuk müktesebatını ve hukukun üstünlüğünü güçlendirecektir. Fakat en son yaşanan, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında cepheleşmeye ve suç duyurusuna kadar varan süreç bir devlet veya rejim krizi değil, böyle görmek ve göstermek isteyen siyasi partilerin sefil bir uydurması, aynı şekilde kuruntusudur. Kriz bekleyenlere, kriz düşü kuranlara, kriz ayini yapanlara açık açık söylüyorum ki, avuçlarını yalayacaklar, hevesleri de kursaklarında kalacaktır.

"Kararın gereği TBMM’de derhal yapılmalı"

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan 25 Nisan 2022 tarihinde sanık aleyhine hüküm tesis etmiştir. Bu karara yönelik istinaf başvurusu tahliye talebiyle birlikte Bölge Adliye Mahkemesi’nin 28 Aralık 2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Devamındaki gelişmeler bugünkü tartışmaları tetiklemiştir. Yargıtay 3.Ceza Dairesi de 28 Eylül 2023 tarihli kararıyla mahkûmiyet kararını onamıştır. Yargıya saygı mecburidir, bu kararın gereği TBMM’de derhal yapılmalı, konu kapatılmalıdır.

“Sokak çağrısı yapanlar karanlığa hizmet eden izansızlar ve ilkesizlerdir”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oturma eylemi yapan güruhun, Anayasa Mahkemesi’nin yasamayı etkisiz hale getirme girişimini görmezden gelip Yargıtay’a laf etmesi küstahlıktır, hadsizliktir, seviyesizliktir. Sokak çağrısı yapanlar karanlığa hizmet eden izansızlar ve ilkesizlerdir. Oturanlara sesleniyorum, siz oturmaya devam edin, Türk milleti size Osmanlı şamarını vura vura 31 Mart’ta kaldırmasını bilecektir.

“Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır.”

Hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesi’nin 61’inci kuruluş yıldönümünde bizatihi Mahkeme Başkanı’nın yaptığı konuşma millet varlığına ağır bir saldırıydı. Bu şahsın ağzından dökülen çok tehlikeli sözlerin tamir ve tevil imkanı da elbette yoktu. ‘Toplumsal düzeyde bizim gibi olmayanlarla, bizden farklı düşünen ve yaşayanlarla sağlıklı bir ilişki kurmak durumundayız.’ diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı neyi kast etmişti? Mahkeme Başkanı objektifliğini ve tarafsızlığını kaybetmiş, Türkiye’nin yeni yönetim sistemiyle milli birlik ve kardeşliğine cephe almıştır. Geldiğimiz bu aşamada karşımıza iki seçenek çıkmaktadır: Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır.  Mahkeme’nin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.”

"Gölge kabine sorusu"

Bahçeli, grup toplantısının ardından bir gazetecinin, CHP'nin gölge kabine oluşturmasına ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine, "Gölgeden ne istiyorlar, aslın yolunu tercih etseler daha doğru olur." dedi.

İYİ Parti'deki son gelişmeler üzerine sorulan soruya Bahçeli, "İYİ Parti ile ilgili hiçbir düşüncemi söylemem. Çünkü zamanında söyledik, aynen devam ediyor." karşılığını verdi.

Editör: Selim Ercan