DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin seçim çalışmaları kapsamında İzmir’de bir dizi etkinliğe katıldı. İlk olarak Karabağlar'daki Seçim Koordinasyon Merkezi'nin açılışına katılan Babacan'a, DEVA Partisi İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen, İzmir İl Başkanı Serap Karaosmanoğlu, Karabağlar Belediye Başkan Adayı Abdullah Kaya eşlik etti. 

Mesele terörse, kapsamlı bir yaklaşım son derece önemli

Karabağlar'da konuşan Babacan, şunları ifade etti:

“Ülkemiz gerçekten sıkıntılı günlerden geçiyor. Sözlerimin hemen başında, geçtiğimiz hafta Irak'ın kuzeyinde kaybettiğimiz şehitlerimizi rahmetle anmak istiyorum, ailelerine sabır diliyorum, milletçe başımız sağ olsun. Gerçekten 40 yılı aşkın bir zamandır bu terör hadiseleri bizleri çok yoruyor, üzüyor. Her bir şehit haberi içimizi gerçekten parçalıyor ama biz bu haberlere alışmayacağız. Biz bu sorunu çözmek için, sorunun kök sebeplerine inip mutlaka terör sorununu Türkiye'de ortadan kaldırmanın büyük bir çabası, gayreti içerisinde olacağız. Bunun sadece ve sadece askeri güçle çözülemeyeceğini biliyoruz. Tabii ki silahlı örgüt varsa silahlı örgütün karşısında silahlı gücünüzün olması gerekiyor ama çözüm çok daha geniş bir çerçevede çalışmak gerektiğini bilmek lazım. Ülkeler arası siyasi diyaloğun iyi çalışması lazım, diplomasinin iyi çalışması lazım, örgütün yalnızlaştırılması lazım. Daha da önemlisi bu işin kök sebeplerine inmek lazım, kök sebeplerine inmeden bu sorunun çözülmesi kolay olmayacak. Bunun da gayet iyi farkındayız. Sosyoekonomik tedbirlerin çok önemli olduğunu biliyoruz. Dünyada hızla gelişen bizim de bir zamanlar Türkiye olarak itibarlı dönemimizde etkin bir çalıştırdığımızda, çatışma çözümünde çok önemli bir alan açtığını bu konuda biliyoruz, farkındayız. Mesele terörse, terör örgütleriyle mücadeleyse kapsamlı bir yaklaşımın son derece önemli olduğunu hep söylüyoruz, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz.

Emekliler 2024 yılını hiç unutmayacak

Dün akşam kabine toplantısından sonra Sayın Erdoğan Türkiye'nin beklediği müjdeyi verdi, '2024 yılı emeklilerimizin yılı olacak' dedi. Gerçekten emeklilerimiz 2024 yılını hiç unutmayacak. 2024 yılı belki de gelmiş geçmiş en zor hayat şartlarının olacağı, emeklilerimizin barınma ihtiyacının, temel gıda ihtiyaçlarının dahi karşılanamayacağı bir yıl olacak. Onun için emeklilerimiz hiç unutmayacak, merak etmeyin, bir kenara not ediyorlar olanları. 'Benim alanım ekonomi' diyor, 'Ben ekonomistim' diyor. Arkadaş, hesap kitap bilmiyor musun sen ya? TÜİK'in açıkladığı enflasyon kaç arkadaş, yüzde 65 değil mi? Geçen sene TÜİK'in açıkladığı enflasyon yüzde 65. Bağımsız araştırmalar yüzde 127 diyor ki çarşıya, pazara çıkan emeklilerimize sorduğumuz zaman 'Enflasyonu sen kaç hissediyorsun, alışverişe gittiğin zaman peynire, kıymaya, yoğurda, yumurtaya ne kadar zam geldi' dediğimizde, sorduğumuzda en az 2 katı demiyor mu emeklimiz? Çünkü çarşıya, pazara giden gerçek enflasyonu biliyor. Gerçek enflasyon yüzde 127. TÜİK bunu makyajlıyor, ufaltıyor, yüzde 65 açıklıyor. Müjde diye açıklanan emekli maaş zammı ne kadar? Memur emeklisiysen yüzde 49. Yüzde 49 mu büyük, yüzde 65 mi? Demek ki memur emeklisi enflasyonun altında zam almış mı? Almış. Gelelim işçi ve BAĞKUR emeklisine. Büyük müjde, hadi gönlümden beş puan daha koptu dedi dün akşam. 'Yüzde 37 yerine yüzde 42 arttırıyorum' dedi. Bir dakika, enflasyon yüzde 65 değil miydi? TÜİK bile yüzde 65 enflasyon açıklarken yüzde 42 emekli zammını müjde diye verdi. Bitmedi, bir güzellik daha yaptı. En düşük emekli maaşı alan vatandaşlarımız var ya, o 7 bin 500 lira alırken şimdi 10 bin lira alacak vatandaşlarımız... Zam oranı kaça geliyor? Yüzde 33. En düşük emekli maaşı alan vatandaşlarımız, yüzde 65 TÜİK enflasyonunun olduğu dönemde maaşlarının sadece ve sadece yüzde 33 arttığını hiç unutmayacak. Bunun için gerçekten 2024 emeklilerin yılı olacak arkadaşlar. İnanılır gibi değil. Bunları açıklarken bir de 'Güzellik yaptık, 200 milyar liralık daha fedakarlıkta bulunduk' diyor. 'Bu işin bize 200 milyar yükü olacak' diyor. Birkaç rakam vereceğim, emekliye 200 milyarı yük diye açıklıyor ya, daha dün akşam canlı yayında. Sadece seçimden bu yana kur korumalıya Merkez Bankası'ndan karşılıksız para basılıp ödenen rakam ne kadar biliyor musunuz? 800 milyar. Sadece bu yıl, 2024'te bütçeye koydukları faiz ödemesi ne kadar biliyor musunuz? 1 trilyon 254 milyar. Kur korumalı mevduatta parası olana Merkez Bankası'ndan karşılıksız parayı bastırıp 800 milyar ödüyor, sadece seçimden bu yana. 2024 bütçesine 1 trilyon 254 milyar sadece faiz için para koyuyor. Emekliye gelince '200 milyar fedakarlık yaptık' diyor. Akıl alır gibi değil.

Her beş çocuktan biri okulda aç derse giriyor

Gerçekten ülkemiz şu anda yakın tarihimizin en zor dönemini yaşıyor. Bu ülkede başta emeklilerimiz olmak üzere, asgari ücretle geçinmek durumunda olan, özel sektörde veya kamuda Türk lirası maaş alan herkes ama herkes fiilen fakirleşmiş durumda, fiilen. Yoksulluk şu anda çok yaygın ve çok derinleşiyor. Yoksulluğun bir sürü çeşidini öğrendik. Gıda yoksulluğu diye bir şey öğrendik, çocuk yoksulluğu diye bir şey öğrendik, öğrenci yoksulluğu diye bir şey öğrendik. OECD açıklama yaptı, tüm OECD ülkeleri arasında araştırma yapmışlar, Türkiye'de de yaptılar. Türkiye'de okula giden, lise yaşındaki çocukların tam yüzde 20'si, yani her 5 çocuktan 1'i haftada en az bir gün 'ben öğün atlamak zorunda kalıyorum, çünkü öğlen yemeği alacak param olmuyor, ailem benim cebime harçlık koyamıyor' diyor. Her 5 öğrenciden 1'isi haftada en az 1 gün, okulda aç derse giriyor. Ülkeyi getirdiğiniz durum bu ya. Peki şatafattan, lüksten, israftan en ufak bir geri adım görüyor musunuz?

Önce hukuk, önce adalet, önce insan

Seçimden bu yana ne diyor yeni ekonomi yönetimi? 'Halkımızdan fedakarlık bekliyoruz' diyor. Peki siz hangi fedakarlıkta bulundunuz? Ben soruyorum; hükümet olarak siz hangi tasarruf tedbirini aldınız bugüne kadar? Hangi lüksünüzden, şatafatınızdan tasarruf kararı aldınız? Bir tane örnek verin, açıklayın. Gerçekten halktan koptular, bu ülkenin gerçeklerinden koptular. Eskiden Keçiören'de bir apartman dairesinde otururdu, o Türkiye'nin zirve yaptığı yıllarda ve komşuları vardı. Bunu hiç düşündünüz mü, bilmiyorum. Apartmanda oturuyordu ve komşuları vardı. Komşularla girerken çıkarken konuşuyordu, dertleşiyordu. Emekli komşuları önünü kesip durumunu anlatıyordu. Bir apartman görevlisi vardı, çarşıya, pazara gidip gerçek fiyatları gören. Ne zaman ki külliyeye girdi, ne zaman ki kendisini külliyeye hapsetti Türkiye'den de koptu, halktan da koptu ve o gün bugündür bilmiyor. Etrafını çevreleyen o çıkar kümesi var ya, o çıkar şebekesi kafasını kaldırıp da ülkenin gerçeklerini görmesine izin de vermiyor. Onun içindir ki maalesef bu güzel ve büyük ülkemizin hali kötü. Keşke daha iyi olacak diyebilsem. Tam 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında olan bir arkadaşınız olarak keşke yarınlar bugünlerden daha güzel olacak diyebilsem. Keşke diyebilsem ki benim eskiden yakın çalışma ekibimde olan arkadaşları baktı iş kötüye gidiyor, Ali Babacan da zaten mümkün değil artık benim ne olduğumu, nasıl olduğumu, bu sistemi artık gördü, yanıma gelmez, peki ne yapacağım? Bari yakın çalışma ekibinden birkaç kişiyi alayım da onlar ekonomiyi düzeltsin bari dedi. Ne oldu? Olmuyor. Çünkü bunların ilk günden beri yaptığı, seçimden beri yaptığı vergileri arttırmak, faizleri arttırmak, döviz kurunu arttırmak, göstermelik birkaç kadro değişimiyle sözüm ona güven vermeye çalışmak ama olmuyor. Çünkü hukuk ve adalet olmayınca ekonomi olmaz arkadaşlar. Mümkün değil. Hukuk ve adalet olmayınca ekonomi olmaz. Sürekli bunu söylüyoruz, sürekli. Sen her gün Anayasa'yı çiğnersen, 'Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararlara uymuyorum, saygı duymuyorum, mahkeme de uymayabilir, alt mahkemeler de uymayabilir' dersen -ki çok hukukçu arkadaşımız var bizim, onlar ne dediğimi daha iyi anlıyorlar- o zaman bu ülkede ekonomi düzelmez. Önce hukuk, önce adalet, önce insan dememiz lazım.

Seçimden sonra muhalefet partilerinin çoğunda yaşananları gördük

Adalet sadece yargıya gittiğimiz zamanki adalet değil arkadaşlar. Adalet aynı zamanda sosyal adalet, adalet aynı zamanda fırsat eşitliği, adalet aynı zamanda çocuklarımızın okurken ki fırsat eşitliği. Gençlerin işe girerken ki fırsat eşitliği, serbest çalışanların fırsat eşitliği içerisinde alnının teriyle, bileğinin gücüyle geçimini sağlayabileceği bir adalet. İşte bunlar olmayınca ekonomi de olmuyor. Gerçekten üzülüyoruz ama çok da kızıyoruz. Bizim sadece üzülüp oturma gibi bir lüksümüz yok. Zamanında bu ülkenin en iyi döneminde sorumluluklar almış insanlar olarak bizim çaba göstermemiz gerekiyor, gayret etmemiz gerekiyor. Bu ülkeyi düştüğü bu durumdan kurtarmak için yoğun bir çalışma ve gayret içinde olmamız gerekiyor. Bu bizim hem ahlaki sorumluluğumuz, hem de bu ülkeye vicdani sorumluluğumuz. Onun için DEVA Partisi'ni kurduk, iyi ki de kurmuşuz diyorum. Hele hele şu seçime kadar muhalefette de aynı masaya oturduk kalktık ya, pek çok partinin de içini biraz anladık ya, seçimden sonra muhalefet partilerinin çoğunda yaşananları gördük ya iyi ki DEVA'yı kurmuşuz diyoruz. Eğer bugün Türkiye'de DEVA Partisi kurulmamış olsaydı, hemen kollarımızı sıvayıp hep beraber DEVA Partisi'ni bugün sıfırdan kurar, yola çıkar devam ederdik. Çünkü ülkemizin büyük ihtiyacı. Yok arkadaşlar, yok! Bir tane parti çıkarın bana gösterin ya, Türkiye'nin her alanındaki çözümlerini böyle ansiklopedi haline getiren bir parti daha gösterin. Sağlıktan eğitime, güvenlikten ekonomiye, adalete, hukuka kadar her şey var burada, her şey.

Belediye deyince hemen gözlerde dolar işareti oluşuyor

Yerel seçimler geliyor, değil mi? Yerel seçimlerle ilgili belediyecilik, yerel yönetimler, şehircilikle ilgili eylem planımızı ta 2 sene önce yayınladık. Tek tek, madde madde bakın, karınca yazısı gibi. 2 senedir nokta koyamadılar, buraya şunu yanlış yazmışsınız, bu olmayacak bir iş, hayal kurmuşsunuz... Yok, tek bir eleştiri gelmedi bugüne kadar, çok şükür. Her şeyiyle hazır, her şeyiyle. Yetmedi, biz hep düzgün yönetiriz, iyi yönetiriz, etkin yönetiriz diyoruz ama aynı zamanda bizim başka bir iddiamız daha var; biz temiz yönetiriz. Bu DEVA Partisi'nin Etik Kurallar Bildirgesi. Daha önce Türkiye'de hiçbir siyasi parti böyle bir şey yapmamış. Bizim adaylarımız bunu imzalıyorlar ve ben belediye başkanı olduğum zaman belediyeyi bu ahlaki kurallar çerçevesinde yöneteceğim diyorlar. Çünkü işi kitabına uydurmak kolay maalesef Türkiye'de. Bir de kötü bir alışkanlık var, ne diyorlar? 'Ya çalıyor ama bir şeyler de yapıyor' diyorlar. Biz de diyoruz ki; ya arkadaş hem çalmasın, hem çok şey yapsın diyoruz. Ne demek yani çalıyor ama bir şeyler de yapıyor? Gitgide gitgide bunu böyle bir alışkanlık olarak kılcal damarlara kadar işliyorlar. İşte biz sadece düzgün yönetiriz, etkin yönetiriz, iyi yönetiriz demiyoruz; aynı zamanda da temiz yönetiriz diyoruz ve bugüne kadar hiçbir siyasi partinin aklına böyle bir şey gelmemesi gerçekten düşünülmesi gereken bir iş. Niye kimsenin aklına gelmiyor? Çünkü belediye deyince hemen gözlerde dolar işareti oluşuyor. Tabi Türk lirası diyeceğim de para çok değer kaybettiği için Türk lirasının değeri kalmadı, dolar işareti oluşuyor. Belediye denince hemen akla dört harfli bir kelime geliyor; rant. Oysa bizim için belediyecilik demek hizmet demek. Belediyecilik demek bu ülkenin kaynaklarını adil bir şekilde, fırsat eşitliğine dayanan bir şekilde yine bu ülke için harcamak demek. Biz bu anlayışla yola çıktık, bu şekilde de yolumuza devam ediyoruz.

CHP’li Salıcı, Bakan Fidan’a Hamas Siyasi Bürosu'nun Türkiye'ye taşındığı iddiasını sordu CHP’li Salıcı, Bakan Fidan’a Hamas Siyasi Bürosu'nun Türkiye'ye taşındığı iddiasını sordu

Seçimi helalinden kazanmadı, halkı aldattı

Evet, genel seçimlerde Erdoğan kazandı. Ama helalle kazanmadı. Şimdi size soracağım; seçimlerden önce döviz kurunu, doları 18 lirada tutup seçimden sonra 30 liraya çıkarmak halkı aldatmak değil mi? Seçimden önce çiftçinin mazotunu 20 lirada gösterip, seçimden sonra 40 liraya çıkartmak halkı aldatmak değil mi? Seçimden önce 'Ben iş başında olduğum sürece faiz artmak, indi, daha da inecek' diyen, seçime giderken Merkez Bankası'nın faizini yüzde 8,5'a düşürüp seçimden sonra yüzde 42,5'a çıkarmak halkı aldatmak değil mi? Aldattı. Onun için helali ile kazanmadı. Oysa biz hamdolsun, her şeyi doğru konuştuk. Hiç kimseyi aldatmadık.

Devlet kanallarına baktığınızda başka bir Türkiye var

Şimdi sizden son kez bir şahitlik istiyorum. Çünkü bu medyanın bir kısmı var ya, hükümetin şöyle ya da böyle zoruyla, sopasıyla yayın yapmak zorunda kalan medyaya baktığınızda, direkt devlet kanallarına baktığınızda başka bir Türkiye var. Oraya baktığınızda Türkiye uçuyor, kaçıyor. Ekonomi şu kadar büyüdü diyorlar, şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz diyorlar. Ama ben şimdi sizden bugünler, yaşadığımız kriz kayıtlara geçsin diye bir şahitlik istiyorum. Bugünün Türkiye'sinde, Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu Türkiye'de emeklilerimiz bir kilo peynir almakta zorlanıyor. Şahit misiniz? Bugünün Türkiye'sinde, 2024 yılının Türkiye'sinde emeklilerimiz torunlarına harçlık vermekte, torunlarına şöyle küçük bir hediye almakta bile zorlanıyorlar. Şahit misiniz? Saayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu 2024'ün Türkiye'sinde asgari ücretle geçinen vatandaşlarımız evlerinin kirasını ödeyemiyor, hangi gün evden atılacağım diye korku içerisinde yaşıyor. Şahit misiniz? Bunları soruyorum, kayıtlara geçsin diye ki bugünler yarına örnek olsun diye. Tarihi doğru tespit edeceğiz ki bu hatalar tekrar etmesin. Tarihi kayıtlara doğru bir şekilde işleyeceğiz ki bundan sonraki nesiller bugünkü iktidarın yaptığı hataları yapmasın.”

Kaynak: ANKA