Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu'nda Anayasa Mahkemesinin yeni üyesi Yılmaz Akçil'in yemin töreni düzenlendi. Konuşmasında Yılmaz Akçil'i tebrik eden Arslan, “Ettiğimiz yemine giydiğimiz cübbeye dair görüşlerimi sizlerle son kez paylaşacağım. AYM olarak göreve başlarken anayasayı ve temel hak ve özgürlükleri koruyacağımıza, büyük Türk milleti önünde söz veriyoruz. Verilen sözün tutulması anlamına gelen ahde vefa ahlaki ve hukuki bir ilkedir. Günümüzde ahde vefa ilkesinin yaşlanan ters dalgalarla zedelendiğini görüyoruz” dedi.
Adaletin sembollerinden birinin hiç kuşkusuz cübbe olduğunu vurgulayan Zühtü Arslan, “Cübbelerimiz adaleti ve onun omuzlarımıza yüklediği ağır sorumluluğu temsil etmektedir. İnsanlar o cübbe karşısında haksızlıkların giderileceğine inanırlar” ifadesini kulandı.
Arslan, “Kesinleşen bir karara karşı bireysel başvuru yapıldığında da artık Anayasa'yı yorumlamak ve uygulamak konusunda nihai karar, AYM'ye verilmiştir. Bu bağlamda temyizden geçerek kesinleşmiş yargı kararlarından sonra AYM'nin verdiği karar ve yaptığı yorumdan sonra, görüş farklılıklarının, yorum farklılıklarının bulunduğu gerekçesiyle AYM'nin kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal zemini yoktur, temeli yoktur. Bireysel başvurunun etkili olabilmesi, ihlalin giderilmesine ve sonuçların ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu sebeple AYM, ihlalin tespiti yanında bu ihlalin nasıl giderilebileceği ve ihlalin sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağını da göstermek zorundadır. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması da kural olarak ihlal öncesi hale getirmeyi gerektiriyor. Bunun yolu da ihlal şayet yargı kararından kaynaklanıyorsa; bu yargı kararının ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. Elbette AYM'nin kararlarını ve Anayasa hükümlerini beğenmeyebilir, bunları katılmayabilirsiniz; ancak bir hukuk devletinde katılsak da katılmasak da bu kararlara uyulması anayasal bir sorumluluktur. Nitekim Anayasa'mızın 153'üncü maddesine göre; AYM kararları kesin olup; yasama, yürütme ve yargı organları, irade makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Esasen Anayasa'da 153'üncü madde olmasaydı da sonuç değişmeyecekti. Zira ihlal kararlarının icrası sadece Anayasa'nın 153'üncü maddesinin bir gereği değildir. Kararların uygulanması aynı zamanda ve her şeyden evvel Anayasa'nın hepimizi bağlayan ve kullandığımız yetkilerin meşruiyetini sağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının bu sözleşmeye sadakat yükümlülüğünün ve ahde vefa ilkesinin zorunlu bir konusudur" diye konuştu.