Haber: Betül Vural
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Eylül’deki Anayasa Sempozyumu’nda anayasa değişikliği çağrısı yapmış, ‘’Yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile tek başına önemlidir’’ ifadelerini kullanmıştı.
Bu çağrıdan sonra başlayan tartışmalar, laikliğin kalkacağı yönünde ilerlerken, anayasanın ilk 4 maddesi de tekrar gündeme geldi. Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan Avukat Emrah Altunoğlu, anayasada yapılması gereken değişikliklerden bahsetti.
1982 Anayasası’nın ‘mutlaka değişmesi’ gerektiğini belirten Altunoğlu, ‘’82 Anayasası, dönemin anayasalarını gözettiğinizde, çağdaşlığı yakalayamayan, mutlaka ama mutlaka değişmesi gereken bir anayasadır. Belli yeni nesil hakları ve hürriyetleri kendi içinde barındırdığı bir hüviyete kavuşmalı. Bir dönem 61 Anayasasındaki o insan odaklı yaklaşım, yeniden anayasanın ruhuna işlemeli’’ dedi.
‘’Cumhurbaşkanlığı kararnameleri tarihe gömülmeli’’
Mevcut anayasayı ‘sorunlu metinler silsilesi’ olarak nitelendiren Altunoğlu, ‘’Ülkemizde kanunları ve anayasayı uygulayan yetkililerin, hakimlerin ve savcıların bu konuda temel hak ve hürriyet odaklı değil, devlet ve kamu güvenliği odaklı baktığını görüyoruz. Yapılması gereken birçok değişiklik var, en önemlisi ise bana sorarsanız Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin kalkmasıdır. Böyle bir şey kabul edilemez’’ dedi.
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin tarihe gömülmesi gerektiğini dile getiren Altunoğlu, ‘’Hiçbir şekilde bir yere ithaf edemeyeceğiniz bu belgenin burada kendine bir yer bulabilmesi bile hukuk mantığına uymamaktadır. Hukuk devleti ile Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin aynı denklem içinde olabilmesi söz konusu dahi olmaz. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri tarihe gömülmelidir’’ ifadelerini kullandı.
Mevcut anayasanın bazı değişikliklerle demokrasi yoluna girdiği, ancak son dönemki değişikliklerle o yoldan çıktığını vurgulayan Altunoğlu, ‘’Bu sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu fikrine katılıyorum. Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu anayasayla yönetilemeyeceği ortada olduğu için böyle bir teklif içinde. Ama aslında bugünü yaratan da kendileriydi’’ diye konuştu.
‘’Anayasa, toplumun 50 yıl sonrasının tasavvurudur’’
Anayasa değişiminin demokratik olup olmayacağı sorusuna dikkat çeken Altunoğlu, ‘’Anayasa, toplumun 50 yıl sonrasının tasavvurudur. Toplumun 50 yıl sonra nerede olmasını istiyorsanız anayasayı ona göre yazarsınız’’ dedi.
‘’Anayasa değişikliği toplumun tüm kesimleri tarafından kucaklanmalı’’
Anayasa değişikliğinin toplumun tüm kesimleri tarafından kucaklanmasının önemini vurgulayan Altunoğlu, ‘’Bir anayasanın yapım sürecinde ince dokunuşlu olmalısınız. Aksi takdirde 6 ay, 1 yıl sonra toplumun ihtiyaçlarına karşılık veremeyeceği için anayasayı değiştirmek zorunda kalırsınız. Bu değişiklik toplumun tüm kesimleri tarafından kucaklanmalı. Barolar, kurumlar, mimar-mühendis odaları, sivil toplum örgütleri buna dahil olmalıdır’’ şeklinde konuştu.
Anayasanın demokrasi ihtiyacını karşılamasının öneminin üzerinde duran Altunoğlu, ‘’Anayasa değişikliği mümkün, buna ilişkin anayasadaki düzenlemeler açık. Zaten bu zamana kadar hükümet döneminde anayasa defalarca değişti’’ ifadelerini kullandı.
Anayasanın ilk 4 maddesinin değişip değişemeyeceği konusundaki tartışmalara da değinen Altunoğlu, ‘’Bu kıymetli bir tartışma ve bu tartışma her zaman vardı. Anayasanın ruhu, toplum sözleşmesidir. Yani toplumun tüm kesimlerini buna katmaktır. 4 maddeyi değiştirmeye yönelik bir hamle, o toplumun dinamiklerini harekete geçirebilir. Bu da tartışmalara sebebiyet verebilir’’ dedi.
Altunoğlu, ‘’Anayasanın meşruluğu tartışmaya açıldıktan sonra, bunun kabul edilmemesi durumu ortaya çıkar. Bu da yapılmak istenen şeyden sapılması anlamına gelir’’ diye ekledi.
‘’Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman laik olmadı’’
Yeni anayasa konusundaki en büyük sorulardan biri olan laiklik tartışmasını da değerlendiren Altunoğlu, ‘’Laiklikle ilgili kaygılar derin. Anayasamızın 2. maddesinde laikliğe vurgu yapılıyor. Fakat ben Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir ülke olduğunu düşünmüyorum. Din ve devlet işleri birbirinden tam olarak ayrı değil. Din ve vicdan hürriyeti de net olarak birbirinden ayrılmış düzenlemeler değil’’ ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik olmadığının altını çizen Altunoğlu, ‘’İnsanların bu ülkede tam anlamıyla din ve vicdan hürriyeti olduğu konusunda kaygılarım var. Türkiye Cumhuriyeti, şu anki yapısı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurgusu ve din ve vicdan hürriyetinin etkin bir şekilde toplumun tamamını kapsamaması sebebiyle laik değildir. Anayasa değişikliği ile laikliğin kalkacağı tartışılıyor. Ama bence Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman laik olmadı’’ diye konuştu.
Altunoğlu, ‘’Türkiye Cumhuriyeti aydınlanmadan esinlenmeli ve laik olmak için elinden gelen çabayı sarf etmelidir’’ diyerek sözlerini sonlandırdı.