Haber: Deniz Dalgıç

İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman, asgari ücretin 11 bin 402 liraya çıkarılmasına ilişkin, “Türk-İş’in açlık sınırı 10 bin 360 lira, yoksulluk sınırı ise 33 bin 750 lira. Yani asgari ücret açlık sınırın biraz üstünde. Ama yürürlüğe gireceği tarihte açlık sınırı revize edilecek ve neredeyse eşit olacak, belki de bu rakamın altında kalacak” dedi. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) açıkladığı 10 bin 72 lira açlık sınırı ile 34 bin 838 lira yoksulluk sınırına işaret ederek, DİSK'in önerdiği asgari ücret önerisini daha ‘bilimsel’ bulduğunu vurgulayan Konukman, “34 bin lira yoksulluk sınırı geçerliyse; ailede 2 kişinin asgari ücretli  olması durumunda asgari ücretin 17 bin lira olması gerekiyor. Asgari ücretin tek kişilik açıklanması günün şartlarına uymuyor. Buradan iktidara bir çağrı yapalım: Çağdaş devletlerin bir parçası olmak istiyorsak, o zaman asgari ücreti ‘aile düzeyinde’ belirlememiz gerekiyor” diye konuştu. Konukman, enflasyon tek haneye düşünceye kadar asgari ücretin yılda 2 veya 4 kez güncellenmesi gerektiğini savundu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) yarın açıklayacağı faiz kararına işaret eden Konukman, faizin artacağını belirterek, “Reel sektör bundan olumsuz yönde etkilenir. Bankaların bile bir sürü tahvilleri var. Ellerinde kamu borç senetleri var. Bunların maliyeti bankaları zor duruma düşürecek” açıklamasında bulundu.

Prof. Dr. Konukman, ELİPS HABER’in asgari ücret ve faiz kararına ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:

Asgari ücretin brüt 13 bin 414 lira 50 kuruşa, net 11 bin 402 lira 32 kuruşa çıkarılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tüzel kişiliklerin devamı diye bir şey vardır. İktidar aynı iktidar. Bir bakan gider diğer bakan gelir. Bu CHP iktidarı değil. Aynı iktidar. Bir söz verildi. O söz Cumhurbaşkanı’ndan bağımsız olamaz. Çünkü çalışma bakanları birer memurdur. Yani siyasi sorumluluğu yoktur. Eski bakan Vedat Bilgin ‘500 dolar’ diyorsa yeni Bakan Vedat Işıkhan’da o 500 doların takipçisi olur. Yani siz programınızda bir değişiklik yapmadınız ki… Seçime giderken AKP mevcut hükümetin programından farklı bir programı kamuoyuyla paylaşmadı ki… Ne oldu da bu 500 dolardan vazgeçtiniz? Ben cevabını vereyim; Kur alıp başını gitti ama bu sizin politikanızın sorumlusu emekçi değil ki… Halk arasında döviz fiyatları fırladığı zaman ‘kriz’ algısı vardır. Siz bu algıyı yönetmeye kalktınız ki işte arka kapıdan döviz satışları, döviz depo hesapları, körfez ülkelerinden swaplarla vs. kuruttunuz. Seçimin ertesi günü hangi iktidar gelirse gelsin kurun patlayacağını kendileri de biz de biliyorduk. Vedat Bey ‘Asgari ücret 500 dolar’ dediği zaman bunun ne anlamı geldiğini biliyordu. Toplantı çıkışında bir gazeteci Türk-İş Başkanı’na 500 doların ne olduğunu sordu. ‘Arada şu kadar fark var’ dedi. Yani ‘Çok önemli değil’ dedi. Olacak şey değil. Yeni bakan böyle bir yanıt verse anlaşılır bir durum ama bunu bir sendikanın başkanının bunu söylemesi manidar, birincisi bu.

“Asgari ücret açlık sınırının biraz üzerinde: Revize edilince bunun altında kalacak”

İkincisi, Türk-İş açlık ve yoksulluk sınırı yayınlıyor. Türk-İş’in açlık sınırı 10 bin 360 lira, yoksulluk sınırı ise 33 bin 750 lira. Yani asgari ücret açlık sınırın biraz üstünde. Ama yürürlüğe gireceği tarihte açlık sınırı revize edilecek ve neredeyse eşit olacak, belki de bu rakamın altında kalacak.

DİSK’e baktığımızda, açlık sınırı 10 bin 72 lira, yoksulluk sınırı ise 34 bin 838 lira. 34 bin lira yoksulluk sınırı geçerliyse; ailede 2 kişinin asgari ücretli  olması durumunda asgari ücretin 17 bin lira olması gerekiyor. Ben bir adım daha ileri giderek Tayyip Erdoğan'ın en az 3 çocuk isteğini hatırlatmak istiyorum. En az 3 çocuk demek karı kocayla birlikte 5kişi demek. Türk-İş, 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırını yayınlıyor. Tayyip Erdoğan'ın en az üç çocuk tezine 5 kişi uymuyor. Çünkü hesap 4 kişi üzerinden yapılıyor.

“DİSK’i daha bilimsel buluyorum”

Türkiye imzaladığı uluslararası sözleşmelerde şerh koyuyor. Örneğin sosyal şart var biliyorsunuz. Asgari ücretin aile bazında belirlenmesi gerekirken ‘bir kişi olarak belirlenir’ diye şerh koyuldu. Kapitalizmde yaşıyoruz. Artık ‘bir kişiyle tanımlama devri’ bitti. Dolayısıyla asgari ücretin tek kişilik açıklanması günün şartlarına uymuyor. Buradan iktidara bir çağrı yapalım: Çağdaş devletlerin bir parçası olmak istiyorsak, o zaman asgari ücreti ‘aile düzeyinde’ belirlememiz gerekiyor. DİSK'in dediğini yapalım. Yani çocukları saymayalım. 2 kişi varsayımıyla yapalım. Karı koca her ikisi de asgari ücret alsa ancak 34 bin lira yoksulluk sınırını karşılayabiliyorlar. O zaman asgari ücretin 17 bin lira olması lazım. Dolayısıyla DİSK'in talebini daha bilimsel buluyorum. Oysa bunun çok uzağındayız.

aziz konukman

“Asgari ücret, enflasyon tek haneye düşünceye kadar yılda 2 veya 4 kez belirlenmeli”

İşverene destek 500 liraya çıkarıldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Asgari ücret vergiden muaf ve bütün bunlar devreye sokulduğunda burada işveren maliyetleri düşürüldüğü için onlara destek artırılıyor. 500’e yükseltildi. Dolayısıyla işvereni çok mağdur etmeyen bir pozisyona sokuldu. Bunu da görmek lazım. Bir de artık şu ortaya çıktı. Asgari ücrete yılda en az 2 kez zam yapılması kaçınılmaz oldu. Enflasyon devam ettiği sürece enflasyon tek haneye düşünceye kadar 2 veya 4 kez asgari ücret belirlenmeli.

Sizce enflasyon tek haneye düşürülecek mi?

O kurun durumuna bağlı. Şimdi politika faizini açıklayacaklar. Sıcak paranın gelip gelmeyeceğini göreceğiz. Sıcak para gelirse dövizin ateşi aşağı çekilecek. Aşağı çekilince maliyet enflasyonu bundan olumlu etkilenecek. Bunları önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Kritik değişken ‘refah payı’

Asgari ücretin güncellenmesi memur ve emekli maaşlarını nasıl etkileyecek?

Artık bu bir karine oldu. Orada herkesin beklediği kritik değişken ‘refah payı’. Onun ne olacağını bilmiyoruz. Diğer tarafta formüller belli. Bu formüller nedir? 6 aylık gerçekleşen enflasyon. Bağ-Kur emeklileri 6 aylık enflasyon kadar zam alıyorlar. Memurların ise enflasyon farkı + bu seneye toplu sözleşmeye tekabül eden zam yüzde 6. Enflasyon farkı hesaplanacak. Ondan 8 düşecek. Çünkü birinci yarı yıl için yüzde 8 zam almışlardı. Enflasyon farkı hesaplanacak. Henüz haziran enflasyonu belli değil. Üstelik o 2,4 puan doğal gazda sıfır fiyat yaptıkları için biraz düşük çıkacak. O da çok adaletsiz. Herkes doğal gaz kullanmıyor ve doğal gaz kullananların abone usulü yani fatura usulü olanlar var. Bir de merkezi sistemden olanlar var. Onlar bundan çok az yararlanabildi. Dolayısıyla çok az bir kısım yararlandı. Ama sanki herkesi ilgilendiren bir enflasyon rakamıymış gibi o rakam açıklandı. Evet. Dolayısıyla 2,4 puan düşük oldu. Şimdi Haziran'da ne olacağını bilmiyoruz. 25 metre küpe kadar bedava, 25 metreküpten sonra paralı. Onun da tüketim rakamları belli olacak. Enflasyon haziranda doğal gaz subvansiyonu yüzünden biraz düşük çıkabilir. Burada kritik şey refah payı. Refah payının da ne olacağını şu an belli değil.  O da kanun teklifiyle ya da torba yasayla oluyor. Onu da cumhurbaşkanı öncesinde açıklıyor.

“İşletmeler zam yapacak: İşten çıkarmalar olabilir”

Asgari ücretin artmasıyla hangi kalemler etkilenecek bu durumda?

Bir sürü işletme zam yapacak. Maalesef bazıları ‘Ben bu durumu sürdüremiyorum. Zaten ayakta zor kalıyorum’ gibi gerekçelerle işçi çıkartabilir. Ama bunların hiçbirisi haklı değil. Çünkü böylesine enflasyonist bir ortamda asgari ücrete zam yapılması kaçınılmaz bir şeydi. Hatta daha yüksek olması gerekirdi. Bunun siyasi sorumlusu iktidardır.

“Yükselen faiz reel sektörü olumsuz etkileyecek”

Merkez Bankası nasıl bir faiz kararı verecek?

Bloomberg dahil dışarıdaki yorumcular ‘tedricen’ yani yüzde 20-25 gibi bir artış bekliyorlar. Yani çok yüksek beklemiyorlar.

Faizin artması Kur Korumalı Mevduat’ı (KKM) nasıl etkileyecek?

Politika faiziyle diğer faizler arasındaki bağ koptu. 8,5 olmasına rağmen diğer faizler 40-50 bandında. Bu daha da yükselirse onlarda da ciddi artışlar olacak. Yükselen faiz reel sektörü olumsuz etkileyecek. Bunların hepsi göze alınacak. Burada kötü polis-iyi polis rolü yapılacak. Tayyip Erdoğan uçakta, ‘Ben hala durduğum noktadayım’ dedi. ‘Bu arkadaşlar bu işi düzelteceğiz’ diyorlar, ‘Onlara bir şans verdik’ demeye getirdi. Bir yandan eleştirisini sürdürecek. Bunu Naci Ağbal döneminde de yaptı. Naci Ağbal politika faizini yükselttiği gün Erdoğan, TOBB’da konuşma yapıyordu. ‘Kardeşim yanıyorsunuz siz biliyorum. Yüksek faizin bedelini siz sanayiciler, siz esnaf ödüyorsunuz. Ama ne yapalım kardeşim? Bir de bana diktatör diyorlar. Bak bir adamı getirdim, adam faizleri yükseltiyor’ dedi. Bunu yapacaktır. Yani iyi polis-kötü polis oynayacaktır. Kötü polis de getirdiği insanlar olacaktır.

Faiz artışından piyasalar nasıl bir tepki gösterecek?

Dediğim gibi kolay değil. Reel sektör bundan olumsuz yönde etkilenir. Bankaların bile bir sürü tahvilleri var. Ellerinde kamu borç senetleri var. Bunların maliyeti bankaları zor duruma düşürecek. Bankalar Mehmet Şimşek'le toplandı ama bir sonuç çıkmadı.

“Faiz artışları devam edecek”

Merkez Bankası'nın faiz artırımları sizce devam edecek mi?

Kesin devam edecek. Zaten o izin alındı. Kötü polis faizleri yükseltir. Yani burada faizleri yükselteceği kesin. Böyle bir söz aldılar zaten. Ama çok cazip değil. Sıcak para reel faiz olursa geliyordu. Politika faizi enflasyonun üstündeyse geliyordu. Daha oralara gelmedik. Oralara daha çok var. Yükselebildiği yere kadar yükselecek. Sıcak para geldikçe rahatlayacak. O zaman bazı teşvikler vaatler yerine getirilir. Memurlara olan vaatler uygulanabilir. Belki refah payı yüksek tutulabilir. Beklenen döviz girişi olmazsa zaten doğrudan yatırımla ilgili bir beklenti yok. Yatırım fabrika kurmak için gelen özelleştirme amacıyla gelen… Orada sermayenin hukuk güvenliğinin sağlanması lazım. O biraz zaman alıcı bir şey. İktidar, ‘İdare edin, Biraz asgari ücrete, memurlara, satın alma gücüne takviyeler yapalım. 2024’ün Mart ayına kadar gemiyi yürütelim. Ondan sonra sen IMF'siz yola devam et Mehmet. İstediğin şeyleri yap. Kemer sıkmaları yap, ‘mali disiplin’ demiştin ya göreve gelir gelmez. Onu istediğin gibi disipline et. Ama ne olur büyümeyi düşürme’ diyor. Çünkü küçülen bir ekonomi ‘işsizliğin artması’ demektir. İktidar ‘Ben böyle bir şartlarda yerel yönetim seçimlerini kazanamam’ diyecektir. Çünkü iktidarın başarısı hep büyüyen ekonomiyle seçimlere girmesi. Tek istisnası 2018’deki yerel seçimlerdir. Orada büyük şehirleri kaybetmişti.

Editör: Deniz Dalgıç